28 Aralık 2008 Pazar

Cinisli'den Yeni Yıl Fırsatları

Yeni yıl için sevdiklerinize ya da kendinize daha hediye almadınız mı? O halde Cinisli'nin hediyelik seçeneklerindeki %50 ve Pirelli yataklarındaki %25 indirimden yararlanma fırsatını kaçırmadınız. Bol seçenek ve uygun fiyatlarla sevdiklerinizi, kendinizi ve evinizi sevindirin. Size en yakın Cinisli mağazasını öğrenmek için tıklayın.

25 Aralık 2008 Perşembe

Mutlu Yıllar

İstanbul'a gittiğimizde oyun hamuru almıştım Elif'e. Geçen gün onları çıkardım, ne yapacağını merak ettim. Düşündüğümden daha ilgili çıktı. Ama öncesinde asla yenmeyeceğini ve sadece masanın üzerinde yapabileceği konusunda onu çok uyardım. Neyse ki kurallara uydu ve çok keyifli vakit geçirdik. Aslına bakarsanız ben ondan daha fazla oynadım. O sıkılıyor başka şeylerle ilgileniyor ben hala onu da yapayım, bir de bunu yapayım diye bırakamıyorum. Ne zevkli birşey :)))



Bu hafta babamızın sınav haftası. Haftalardır evden çıkıp arkadaşlarında çalışıyordu. Yüzünü göremiyorduk desem yeridir. Kahvaltıdan sonra çıkıyor, gece 1 gibi geliyordu. Salı günü itibariyle sınavlar başladı. Yarın da sona erecek inşallah. Artık kazandı kazanmadı derdini geçtik, sadece bitsin istiyoruz. Hepimiz çok bunladık. Ailecek vakit geçirmeyi özledik valla. 
Elif, şarkı repertuarına yenilerini eklemeye devam ediyor. Bayramdan geldiğimizden beri Rafet El Roman'ın "aşk, bir kalbin içinde ağlıyor aşk" şarkısını söylüyor. En sevdikerinden biri de kendisinin "mustafa" diye adlandırdığı "İzmir'in dağlarında çiçekler açar, altın gümüş orda sırmalar saçar. Bozulmuş düşmanlar yel gibi kaçar. Yaşa Mustafa kemal Paşa yaşa, adın yazılacak mücevher taşa" marşı. Marşlar konusunda hızlı gidiyoruz zaten, "ey vatan" marşını da neredeyse hepsini söylüyor. Sırada mehter var :)))

Elif ile Alpar doktorculuk oynuyorlar

Havalar iyice soğudu, eve kapandık ve Elif artık çok sıkılıyor. Apartmandaki bazı çocuklarla komşuculuk oynamaya başladılar. Benim bile henüz evine gidemediğim komşulara bakıcı ablasıyla gidip geliyor. Komşuluk ilişkileri benden daha iyi yani...Başka türlü zaptetmek mümkün olmuyor. Baba da olmayınca zaman hiç geçmek bilmiyor gerçekten.
Yeni yıl planlarımız da yapıldı bile. Babamızın işyerinde kutlayacağız herzamanki gibi. Gerçi 2 senedir ben İstanbul'daydım hep. Bakalım bu sene Elif ile nasıl olacak. Çünkü Elif 12'ye kadar hayatta dayanamaz. Nerede ve nasıl uyutacağız onu düşünmeye başladım şimdiden. Ama eminim ki hepimiz için eğlenceli bir gece olacak. Çekiliş yapılacakmış, o nedenle her gelen hem bayan hem de baylara yönelik hediye getirecekmiş. Haftasonu çıkıp yılbaşı alışverişi yapmamız gerekiyor. Babamızın hediyesi hazır aslında. Bir de Elif'e birşeyler almamız lazım. Oyuncaktan yana kullanacağız hakkımızı bu sefer.
Yeni yıla kadar fırsat bulup da yazamayabilirim hepinizin yeni yılını şimdiden kutluyor, yeni yılın herkese sağlık, huzur, mutluluk, başarı ve barış getirmesini diliyorum. Seneye görüşmek üzere...

14 Aralık 2008 Pazar

Bayram Tatilimiz


Uzun zaman oldu bloğumu güncelleyemeyeli. Şimdi burada gereksiz yere saymak istemiyorum ama inanın geçerli mazaretlerim var.
Bayram tatilini fırsat bilip Elif ile birlikte İstanbul'a kaçıverdik. Babamızın işleri nedeniyle burada kalması gerekiyordu maalesef. Ancak İstabul'a gitmeden hemen önce Elif çok kötü bir kaza atlattı. Sehpadan düştü ve gözü morardı. Ama öyle böyle değil. düştüğü gece sadece gözünün çaprazı idi, buzlar koyduk, losoniller sürdük ama yine de ertesii gün kalktığımzda morluk gözünün altına kadar yayılmıştı, neredeyse içine girecek yani. Tüm bayram süresince zavallımın gözü renkten renge girdi. Döndüğümüzde artık birşey kalmadı neredeyse. Ama havaalanında başlayan sorular tüm bayram süresince devam etti. Artık fenalık geldi cevap vermekten. Son günlerde gözüne vurdum morardı demeye başladım :))))

Bayramın ilk günü Elif'in gözü bu haldeydi

Geçen yıl bu bayramda dedemiz de bu fotoğraftaydı :(

İstanbul'da zaman çabuk geçti tabii ki. Zaten bayram telaşesi, ziyaretler, alışveriş falan derken bir baktık ki dönüş vakit gelmiş. Hepimiz için ama en çok da Elif için çok keyifli bir tatil oldu. Bu sefer kuzeni Kaan'la bol bol vakit geçirebildi. Onun dışında Serra, Ömer, Derin, Deniz ve Can'la da çok güzel oynadı. Tatilimiz kısa olduğu için bu sefer anneannemiz başta olmak üzere kimse Elif'e doyamadı. Artık yaza kadar gelme şansımız olmayacak sanırım. Artık Elif'e doyamayan buraya gelir :)))

Anneannemizde bayram sabahı

Dedesinin canları

Dişlerimiz dişlerimiz ah o dişlerimiz. Size taa ne zaman yazmıştım sanırım diş geliyor diye, o gün bu gündür hala gelen giden yok, sıkıntısı da yok ama ne bileyim geç kalmış gibi geliyor, endişeleniyorum. İstanbul'da biraz üşüttük de sanırım. Çok az belli belirsiz bir öksürüğü vardı, bu sabah bayağı çoğalmıştı. Gerçi sonrasında yine azaldı ama öğle yemeğinde ona sıcacık bir tarhana çorbası yaptım, o da afiyetle yedi. Akşamüstü de ıhlamur hazırlayacağım. Neyse ki bitki çayları ile aramız çok iyi. Umarım ilaca gerek kalmadan atlatırız.
Elif'e İstanbul'dan bol bol kitap ve boya kalemleri aldım. İkea'ya gittik birgün, oradan da çok sevimli oyuncaklar...Bir de oyun hamuru aldım. İki yaş için diyor üzerinde, ben de deneyeceğim bakalım, hamur zamanı gelmiş mi gelmemiş mi. Ancak aldıklarımız bavullarımıza sığmadığı için ayrı bir koli yapmak zorunda kaldık. Oyuncaklarımız ve hamurlarımız arkadan gelecekler.

Piyano sevgimiz hala devam ediyor

21 Kasım 2008 Cuma

Babamız Döndü

Nihayet babamız geldi. Aslında kendisini cuma günü sabah saatlerinde bekliyorduk ancak bize sürpriz yapmış ve perşembeden basmış gelmiş. Elif'in babasını ilk görüşü uyanır uyanmaz olduğu için yüzündeki ifade sanki kendini rüyada hissediyormuş gibiydi. Sonra gülmelere başladı, sonrasında da direk oyuncaklarını görmeye gitti zaten. Babamız çok güzel bir winnie tren seti getirmiş Elif'e, ve bir sürü de kitap. Elif hepsine bayıldı tabii. Özellikle de kitapları hiç elinden düşmüyor.

Bu akşam babamızın gecikmiş doğumgünü kutladık. Aslında çarşamba günüydü ama maalesef bugün kutlayabildik. Önce dışarıda yemeğimizi yedik sonra da eve gelip mumuzu üfledik ve pastamızı kestik. Elif için en eğlenceli kısmı mum üflemesiydi. Aslında pastayı çok severdi ama bu gece canı pasta yemek istemedi.

17 Kasım 2008 Pazartesi

Elifçe

Son günlerde kendince bir dil geliştirdi Elif. Çince, japonca karışımı birşeye benziyor. Biz Elifçe diyoruz. Şımardığı ve kızdığı zamanlarda özellikle çok sık kullanıyor. Ben genelde üzerinde durmamaya çalışıyorum. Ya da onu anlayamadığımı o yüzden onun dediğini yapamayacağımı söylüyorum. Fazla üzerinde durmazsak sanırım kendi kendine sönecektir.

Dişimiz bir türlü gelemedi. Parmaklarını yiye yiye bir hal oldu zavallım. Elimizden birşey de gelmiyor, ne acı bir durum ya...

Babamızın gelmesine de artık az kaldı. Cuma günü sabah uçağıyla gelecek. Elif de onu sabırsızlıkla bekliyor, ve tabii ki babasının ona aldığı sürpriz hediyeyi...

13 Kasım 2008 Perşembe

Babamızın Yokluğunda


Son günlerde iştahımız hiç yerinde değil. Eller de sürekli ağızda. Sanırım köpek dişlerimiz çıkıyor. Hatta geçen akşam biraz ateşlendi, öyle hemen düşmedi ama yine de çok ciddi değildi. Şu diş olayımız ne zaman bitecek acaba çok merak ediyorum.

Babamız gideli neredeyse 2 hafta oldu. Günler çok yavaş geçiyor. Elif gün içinde babasını hiç sormuyor ama bugün öğle uykusundan uyandığında kucağımda kendi kendine konuşurken "niye geldin baba, gelme" diyince içim bir fena oldu. Telefonda konuşurken gayet hevesli ama yine de içten içe bir tepkisi varmış demek. Kimbilir neler geçiyor o küçük kafasından bebeğimin....

9 Kasım 2008 Pazar

Muzlu Puding


Elif'e hazır gıdalar yedirmediğimden daha önce bahsetmiştim. O nedenle pudingin nasıl yapıldığını araştırdım ve evde ona kendim hazırladım. Aslına bakarsanız o kadar da zor birşey değilmiş, hatta malzemeleriniz tam olduktan sonra hazır puding yapımından hiç de farklı değil. İşte çocuklarınıza akşamüstüleri yedirebileceğiniz sağlıklı bir tatlı.

Malzemeler:
1 lt. süt
3-4 çorba kaşığı mısır nişastası
1 çorba kaşığı sıvıyağ
1 su bardağı şeker
1 paket vanilya
1 adet muz

Tüm malzemeleri ekleyin ve kısık ateşte sürekli karıştırarak pişirin. Kaynamasına yakın muzları dilimleyin ve pişmekte olan pudinge ekleyin, blenderdan geçirin. Fokurdamaya başlayınca ocaktan alın ve kaselere doldurun.
İçine muz yerine başka meyveler de koyabilirsiniz. Ama önemli olan meyvesini koyduktan sonra fazla pişirmemek, bu sayede meyvenin vitamini kaçmayacak ve daha sağlıklı olacaktır.
Not: Fotoğraftaki pudingin neden koyu renkte olduğunu soruyorsanız eğer, nedeni çok az çikolata eklemem.

6 Kasım 2008 Perşembe

Babamız Ankara'ya Gitti


Pazar günü babamızı Ankara'ya uğurladık. Yaklaşık 20 gün kalacak. Onun yokluğunda babaannemiz sağolsun bize destek vermeye geldi. Elif ile şimdilik çok problem yaşamıyoruz. Ancak sabahları uyandığında genelde ilk olarak babasını soruyor. Onun uyku sersemliği arasında babasını sorması bana çok dokunuyor. Babamız sık sık arıyor ancak bazen tepki yapıyor herhalde ve konuşmak istemiyor. Bakalım bundan sonraki zamanlarda durum nasıl olacak.
Havalar burada  harika gidiyor. Gündüzleri güneş acayip ısıtıyor. Elif de bakıcı ablası ile her sabah parka giderek bu günlerin tadını çıkarıyor. Kış gelip de eve kapanınca ne yapacağız bilmiyorum. 
Elif ile uzun zamandır renk öğrenmeye çalışıyorduk. Renkler, çocukların zor öğrendikleri bir konu olduğu için artık vazgeçmeye başlamıştım ki, bir baktım mavi ve kırmızı renkleri tanıyor. Arada sırada karıştırıyor tabii ama genelde tanıyabiliyor. 
Ve artık kıyafet konusunda tavırlarını koymaya başladı. Henüz onu bunu giyeceğim diye tutturmuyor ama beğenmediği ayakkabısını ya da pantolonunu giydirmek kesinlikle mümkün olmuyor. Yakın bir zamanda dolabını açıp kendi kıyafetini kendisi seçecek gibi görünüyor. Ablamın eşi Amerika'ya gittiğinde ona bir mont almış, gözümüze biraz ufak geldiği için kaç gündür onu denetmeye çalışıyorum ama bir türlü giydiremedim. Halbuki ne kadar da güzel, kar beyazı gibi.
Son zamanlarda uykusunda çok konuşmaya başladı. Bir keresinde "kurbağa nerede" diye sayıklıyordu. Geçenlerde "yapma anne, yapma baba" diyordu. Duyan da diyecek bu çocuğa annesi babası kimbilir neler yapıyor :)) Bazen "ne oldu" diye soruyor. Bu sabah da "ben giyeceğim" diye ağlamaya başladı. Artık neler görüyor rüyasında kimbilir. Çocuklar uykularında böyle sık sık konuşur mu bilemiyorum, araştırmadım hiç. Umarım bir sorun yoktur.

Elif  darbuka çalarken

29 Ekim 2008 Çarşamba

Cumhuriyet Çocuğu Elif

Tüm bloggerların gözü aydın olsun. Sonunda bloğumuza kavuştuk. Maalesef ülkemizin bu yasaklayıcı zihniyeti sebebi ile sık sık böyle sorunlarla karşılaşacakmışız gibi geliyor bana. 
Bugün 29 Ekim ve Cumhuriyetimizin 85. yılı. Herkese kutlu olsun. Umarım bu coşku nesiller boyu devam eder.


Biz de ailecek bu sabah törene katıldık. Maalesef burada arzu ettiğimiz gibi bir coşku göremiyoruz ama yine de katılım fena değildi. Aslında insanlarda korku olmasa eminim burada da caddeler dolup taşardı ama bir çekingenlik, bir endişe var insanlarda. Halbuki hiç de korkulacak bir ortam yoktu. Elif çok eğlendi, askerleri, öğrenci kortejini, tankları, polis arabalarını seyrederken. En çok da uçaklar ve helikopterler ilgisini çekti tabii. 

19 Ekim 2008 Pazar

Eğitici Oyunlar

Diyarbakır'da iyi ve eğitici oyuncak bulmak biraz zor. Herzaman internetten de sipariş vermek olmuyor. Zaten Elif yeni alınan bir oyuncakla en fazla 2-3 gün oynuyor sonra yüzüne bile bakmıyor. O yüzden onu oyuncağa boğmamaya çalışıyorum. Artık yavaş yavaş bilinçlendiği için ona daha çok eğitici neler yapabiliriz diye düşünüyoruz. Bazı anneler ne kadar yaratıcı oluyor ve evdeki malzemelerden gerçekten çok eğlenceli şeyler yapabiliyorlar. Maalesef ben bu kadar yaratıcı değilim. Geçen gün babamız internetten kitap siparişi vermiş. Çocukların Sevdiği 365 Yaratıcı Oyun ve Bebekler İçin Beyin Geliştirici Zeka Oyunları. Ben özellikle ilk kitabı yani 365 oyunu daha çok beğendim. İçinde çeşitli malzemeler kullanarak çocuğunuzu hem eğitebileceğiniz hem de eğlendirebileceğiniz aktiviteler var. Henüz tamamını okuyamadım. Okuduğum kadarıyla aradan seçtiklerim oldu ve Elif ile birlikte denedik. Mesela bunlardan birisi eşleştirme oyunu. Gerçi kitaptakinin aynısı değildi, ben biraz değiştirdim. Kitapta dergilerden resimler kesin ve kartona yapıştırın, başka kartonlara da bunların isimlerini yazın çocuğunuz da bunları eşleştirsin diyor. Ben bunu şöyle değiştirdim. Dergilerden kestiğim her resmin bir benzerini daha buldum. Mesela çanta, farklı ama yine bir çanta. Ya da iki farklı bebek arabası ya da iki farklı bebek gibi. Bunları kartonlara yapıştırdım. Elif'ten aynı nesnelere sahip kartları üst üste koymasını istedim. Gayet başarılı bir şekilde yapıyor ama ilgisi maalesef ki çok uzun sürmüyor. Toplam 13 nesnemiz var bunların 8'ini falan ilgiyle yapıyor sonrasında ilgisi dağılıyor biraz zorluyorum.

Eşleştirme oyunu

Şimdi tek isteğim 2-3 parçalı puzzle bulmak. Burada zaten mümkün değil ama internette de çok az rastladım. Onlar da stokta yoktu. Bebeklere yönelik olarak ben sadece Galt marka puzzle buldum. Tam istediğim gibi aslında, 2 parçalı olanları da vardı; 2,4,6 gibi farklı sayıda 3-4 değişik puzzle'ın tek bir kutuda olduğu puzzlelar da vardı. Stoğa geldiği vakit onlardan almayı düşünüyorum.

18 Ekim 2008 Cumartesi

Elif'in Muffinleri

Her gün akşamüstü Elif'e ne versem diye kara kara düşünüyorum. Aklıma farklı birşey gelmiyor pek. Bazen yoğurt içine bisküvi kırıyorum, bazen kek yapıyorum, bazen börek. Eif böreği pek tercih etmiyor maalesef. Geçen gün ona muffin yaptım. İnternetten aldım tarifini ancak internette muffin için çok farklı tarifler var, hangisini seçeceğim konusunda gerçekten çok kafam karıştı. Neyse bir tanesini seçtim ve kendime göre biraz değişikliklerle gayet başarılı bir muffin oldu. Şekilleri haricinde. Evimde muffin kalıbı olmadığı için daha önceden almış olduğum kağıt kalıplara yapmaya çalıştım ama muffinler yayıldıkça yayıldı :)

Fındıklı ve Damla Çikolatalı Muffin
2 su bardağı un
3 yumurta
1.5 su bardağı şeker
4 çorba kaşığı yoğurt
1 bardak sıvıyağ
Kabartma Tozu
Vanilin
1/2 bardak çekilmiş fındık
2 çorba kaşığı damla çikolata

Yumurta ve şekeri krem gibi bir hal alana kadar iyice çırpın. Krem haline gelince yoğurt ve sıvıyağı ekleyin. Un, kabartma tozu ve vanilyayı ayrı bir yerde karıştırıp karışıma ekleyin. Mikserde iyice çırpın.
Son olarak damla çikolataları ve fındığı ekleyip sadece kaşıkla dibinden şöyle iyice karıştırın. Mikser kullanmayın.
Kalıplara 2-3 kaşık dökerek, 170 derecede yaklaşık 30 dakika pişirin.
Not: Bebeğiniz küçükse şeker miktarını biraz azaltabilirsiniz, ben genelde öyle yapıyorum.
Afiyet Olsun

14 Ekim 2008 Salı

Sivrisinek Muhabbeti

Elif kahvaltımızı keyiflendirirken...


Yeni Eğlencemiz: Benekli


Atları çok seviyor Elif. Nerede bir at görse bayılıyor. En sonunda internetten ona sallanan bir at aldık. Çok sevindi tabii. Ona "Benekli" ismini verdik. Bugün dünkü kadar hevesli olmasa da yine binmeye devam etti. Bakalım hevesi ne zaman geçecek?

İştahımız son günlerde yine gitti. Diş çıkarma gibi bir belirti de yok ama biraz soğuk almış, burnu akıyor, belki de ondandır diyorum. Nasıl ki burnunuz tıkalıyken yemek yemek istemezsiniz, bebeker ve çocuklar da böyle durumlarda iştahsız olabiliyorlar. Ben de çok üstüne gitmiyorum. Çünkü normalde iyi yiyen bir çocuk. Hatta bakıcı ablamız öyle iyi yediriyor ki, 2 ayda oldukça kilo aldığını ben bile farkedebiliyorum.

Yazın bırakmış olduğumuz vitamine yine başladık. Sıcakarda Supravit önermişti doktorumuz, suda çözülüyor diye. Öncesinde Minadex kullanıyorduk, yağda çözülüyormuş. Ben yaz sonunda Supravite başlamıştım şimdi yine Minadexe döndüm. Gerek var mı yok mu emin değilim aslında. Çünkü meyvesini ve sebzesini gayet iyi yiyor. Tabii D vitamini takviyesi gereklidir ama multivitaminden emin değilim. Bu ay sonunda doktora gidince soracağım.

7 Ekim 2008 Salı

Boya Maceramız


Bayramın hemen ardından başlayan diş ağrısıyla neye uğradığımı şaşırdım. Nasıl yani, şekerler bu kadar çabuk mu etkisini gösterir??? Dün apar topar diş hekiminin yolunu tuttum. Meğer çürük yokmuş, çok sevindim tabii. Ama 20 yaş dişim baskı yapıyormuş bir de orada cep dedikleri bir boşluk oluşmuş, zaten asıl ağrıyan yer de orasıymış. 20 yaş dişimin alınması gerektiğini söyledi. Tabii cerrahi bir operasyonla çünkü henüz çıkmadı. Bu duruma pek sevindiğimi söyleyemem çünkü ortaokul yıllarında alt 20'liklerimi aldırmıştım ama zor bir operasyondu. Sonrasında da ağrım olmuştu. Hadi o zaman küçük bir kızdım naz yapabiliyordum iğneden korkunca falan. Ya şimdi...İğne yapılırken nasıl dayanacağım bilmiyorum. Neyse düşünmesen daha iyi herhalde.

Bu diş ağrısı muhabbeti Elif'e de konu oldu tabii. Durmadan annenin dişi ağrıyor diye geziniyor ortalarda.


Geçenlerde Elif'in konuşmasında bir bozukluk olduğunu farkettim. Ne yapıyorsun diyeceğine napıyon diyip duruyor. Bakıcı ablamız da dahil olmak üzere bizim ailede kimse böyle konuşmaz ama neyse ben de onu düzeltmeye çalıştım, ne söylese beğenirsiniz. Napisiyon? Bu da Elifçe olsa gerek. :))

Dün akşam babamız evde yoktu herzamanki gibi, benim de yemek hazırlamam gerekiyordu. Koltuğa bir örtü serdim, Elif'i oturttum, eline de boya kalemi ve bir kitap verdim boyaması için. İlk önceleri baktığımda gayet güzel boyuyordu. Sonra bakım örtüyü falan boyamaya başladı. En son baktığımda ise, sehpayı boyarken yakaladım. Ben sehpaya bakarken aslında lacivert bir boyayla boyanmış salon halısını görmemişim tabii, bir de Elif'in ağzını. Elif'in ağzı ve sehpa çabuk temizlendi ama halı için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Neyse ki Kosla halı Yıkama deterjanı vardı da, lekeyi çıkardı. Demek ki çocukları boya yaparken asla yalnız bırakmayacakmışız.

2 Ekim 2008 Perşembe

İyi Bayramlar

Oldukça yoğun bir bayram geçirdik yine. Aslına bakarsanız daha da bitmiş değil. Evvelsi gün ve dün biz gezip durduk, şimdi iade-i ziyaretleri kabul ediyoruz bugün. Elif'in de uyku ve yemek düzeni iyice şaştı tabii maalesef. Ama keyfi çok yerinde. Her gittiğimiz yerde kendine oynayacak bir arkadaş bulduğu için o halinden memnun. Az önce bir grup çocuklu arkadaş ziyaretimize geldiler. Gittiklerinde Elif'in odası savaş alanı gibiydi. Toplayamadım çünkü Elif öyle bir bayılmış ki zavallım hemen uyudu, ben de odasını öyle bırakak zorunda kaldım.
İşte Elif'ten bayram manzaraları.




27 Eylül 2008 Cumartesi

Bayram Öncesi

Burada bahar mevsimi yaşanmıyor. Geçenlerde iş dönüşü sıcaktan klimayı açıyordum, ertesi gün hava bir soğudu, iş çıkışı kaloriferi açmak zorunda kaldım. Ertesi gün ise yine süt liman bir hava, dün ise yine kara kış geldi. Bugün de devam ediyor. Bayram alışverişinde değiştirilmesi gereken bir takım şeyler vardı, son güne bırakmayalım dedik, bu sabah halledelim dedik, hallettik ama nasıl bir yağış vardı. Şemsiyemiz vardı ama babamız sağolsun Elif'e yağmuru tatttırmak için onu şemsiyesiz bıraktı. Bizimkisinin keyfi yerinde ama ya benim keyfim????? Zaten nezle olmuş bu sabah, burnu çeşme gibi. Neyse hasta olursa babası bakar artık :)))

Dişimiz de hala çıkamadı. Elif de dünden beri bir sinir, sıkıntı. İştahı da gitti. Çıksa da rahatlasak.

Tam akşam yemeği için mutfağa girdim ki tüp bitti. Kaç gündür de aklımdaydı, yedek tüp alsam iyi olacak yakınlarda bitebilir diye. Düşündüğüm başıma geldi ve bitti. Yedeği de yok. Tüpçüyü arıyorum sanırım yarım gün çalışıyorlar, kimse cevap vermiyor. Yarın da pazar. Kaldık mı öyle??? İlk defa bu kadar hazırlıksız yakalandım.

Bayramda bu seferlik buradayız. Daha İstanbul'dan geleli 1 ay oldu. Çok da gezdik, yorulduk artık. Evimizde biraz dinlenelim dedik. Belki kurban bayramında gideriz.

Bayram telaşesinden belki yazamayabilirim şimdiden hepinizin Ramazan Bayramını kutlarım. Umarım sevdiklerinizle daha nice bayramlar geçirirsiniz.

18 Eylül 2008 Perşembe

Elif Pişik Oldu

Diş çıkarma dönemlerinde bazen ishal oluyor ve sonunda da pişik oluyor. Geçenlerde geç kalmış olan alt yan kesici dişi çıktı, diğeri de yolda. Bu nedenle yine günlerdir pişiği ile uğraşıyoruz. Eskiden bepanthene ile hametanı birlikte sürdüğümde geçerdi, bu defa ne sürdüysem işe yaramadı. Travazol krem de işe yaramadı, çinko oksit daha bir kötü yaptı. Şimdi sadece hametan krem sürüyorum ve mümkün olduğunca bez bağlamıyorum. Tabii tahmin edersiniz ki, bez bağlamayınca Elif'i sürekli duşa sokmak ve halı silmek zorunda kalıyorum.


Dün akşam ilk defa lazımlığına büyük tuvaletini yaptı. Çok heyecanlandı ve mutlu oldu. Bugün de ben işteyken çişini yapmış. Belki bu pişik bahanesiyle bezden kurtulur muyuz bilemiyorum. Yalnız şuanda tek istediğim pişiğinin geçmesi, niye bu kadar uzun sürdü anlamıyorum.

Geçen akşam arkadaşlar geldi iftara. Tabii bir de Yiğit. Elif ile Yiğit zaman zaman bağırıştılarsa da genel olarak iyi anlaştılar. Yemekten sonra evi diskoya çevirdik. Yiğit'in dansetmesini görmelisiniz. Bizimkisi yanında sap gibi durdu desem yeridir. Arada bir ayıp olmasın diye sallanıyordu o kadar.


11 Eylül 2008 Perşembe

Yeni Oyuncağımız


Dün iş çıkıında Elif'e işte bu market arabasını aldım. Daha önce bir bebek arabası vardı ama onu parçaladığı için atmak durumunda kaldık. Tabii Elif'in arabasından vazgeçmesi kolay olmadı. Gerçi atık unutmuştu ama iş dönüşü bir jest yapayım kızıma dedim. Tam da düşündüğüm gibi hemen sürmeye başladı. Hem de yanaığımdan öptü ve "teşekkür" dedi. Akşam o, arabasıyla meşgul olurken ben de Yaprak Dökümünü biraz olsun izleyebildim :))) Stratejim bu, izlemek istediğim ya da yapmak istediğim birşeyler varsa ona hemen yeni birşeyler çıkartıyorum. İlk hevesle kendini kaptırıp oynarken ben de işimi yapabiliyorum.

9 Eylül 2008 Salı

1.5 Yıl Sonra Yeniden İş Hayatına Dönüş


İşe başlayalı 1 haftayı aşkın bir süre oldu. İlk gün Elif'i evde bakıcı ablası ile bırakıp gidince karmaşık duygular içerisine girdim. Sanki çocuğunu bırakıp işe giden tek anne benmişim gibi biraz kızgınlık, biraz pişmanlık, biraz hüzün ve biraz da heyecan vardı. Ama Elif'in ablası ile iyi vakit geçirdiğini öğrendiğimde içim rahatladı. Zaten öğlen 1 gibi eve geldiğim için de, Elif uykudan uyanınca beni görebiliyor. Zaten ne uyku ne de yeme problemimiz var. Ablasını çok seviyor.

Evden biraz uzak kalmak bana iyi geliyor. 1.5 yıldır sürekli evde çocuk bakmak bende biraz bıkkınlık yaratmıştı artık. Evhanımı psikolojisi de rahatsız ediyordu beni. Şimdi yeniden işkadını oldum. Mutluyum ve işimden şimdilik memnunum.

Sıcaklarla hala başımız belada. Geceleri hala klimasız uyuyamıyoruz. Bugün biraz sıcaklık düştü gibi oldu ama bu sefer de geldiğimiz zamanki gibi bir toz bulutu havada. Dışarıda nefes alınmıyor. Allahım ne pis bir havası var bu şehrin. Cam, kapı açamıyoruz. Aslında açabilsek hava biraz serin gibi. Ama açamadığımız için klimaya ihtiyaç duyuluyor maalesef. Elif sabahtan biraz dışarı çıkmış ama pis hava öğleden sonra iyice bastırınca akşamüstü parka gidemedik. Gidemeyince de bizimkisi evde azıyor da azıyor. Neyse ki akşam vakitli uyuyor da, gecelerim bana kalabiliyor.

Kitap ve dergilerle aramız süper. Elinden hiç eksik olmuyor. Yemek yerken de sıkıldığı zamanlarda hemen bir dergi ya da kitap çıkartıyorum, onunla oyanlanarak sonuna kadar yediriyorum. Öğlenleri uyurken de hep kitap okuyoruz. Hatta inanamayacaksınız belki ama babası onu Bilim ve Teknik dergileri ile uyutuyor. O yüzden artık her türlü dergi ile oyalanabiliyor. İlk Adım Serisinin ilk sözcükler, ilk hayvanlar kitapları da çok iyi. İlk Renkler kitabımızdaki nesneleri artık çok iyi tanıyabiliyor. Ancak renkler konusunda acayip bir inadımız var. Bir ara bütün renklere mavi diyordu. Şimdi de pembe. Kaç kere söylediysem nafile, inat etti öğrenmiyor. Ben de üzerine gitmiyorum artık.

En sevdiği oyuncağı hala, babaannesinin ona getirmiş olduğu bebek. Daha 10 aylıkken ayağına koyup sallıyordu. Son günlerde de, bebeği battaniyesine sarıp, kucağında sallamaya başladı. Bir de canım diyerek ona bir sarılışı var, görmeniz gerek. Bul-tak tipi oyuncakları da seviyor. Bir de saat şeklinde bir puzzlemız var. Onu artık yapa yapa her bir rakamın yerini ezberlemiş. Artık yeni bir puzzle almanın zamanı geldi sanırım.



31 Ağustos 2008 Pazar

Zafer Bayramınız Kutlu Olsun

Geçmiş Zafer Bayramınızı kutlarım. Maalesef dün yazacak vaktim olmadı. Buranın sıcağı insanı çok yoruyor. Dışarı çıkıp geldiğimizde pestil gibi oluyoruz hepimiz. Dün sabah kahvaltıyı dışarıda edelim dedik. Oldukça lezzetli ve zengin bir kahvaltıdan sonra Zafer bayramı kutlamalarına gittik. Ancak sonuna yetişebilmişiz. Elif sadece tankları ve bando ekibini görebildi. Yine de kırmızı-beyaz ortam görmek hoşumuza gitti, Ve Elif'in ay yıldılı bayrağı sallaması.


Protokol gittikten sonra meydan Elif'e kaldı


Sağdan sola, soldan sağa salla bayrağı düşman üstüne

Buarada yarın Ramazan başlıyor. Şimdiden herkesin ramazan ayını kutlarım.

26 Ağustos 2008 Salı

Ve Yine Diyarbakır'dayız


Ve sonunda evimizdeyiz. Oldukça uzun zaman oldu ve ben gerçekten evimi özlemişim. Ama sıcaklar hala geçmemiş burada. Evde bütün gün iki klima birden çalışıyor. Zaten havada öyle bir toz var ki, gökyüzünü toz bulutu kaplamış burada, kapı pecere falan açmak ne mümkün. Elif'in yatağını da dün odamıza aldık, bizim odamızda klima olduğu için rahat rahat uyuduk. Neyse ki bugün hava biraz daha açılmış. Ama şöyle adam akıllı bir yağmur yağmazsa bu toz böyle devam eder gibi.


Elif ortama hemen uyum sağladı. Zaten oyuncaklarını görünce ona hepsi yeni gibi geldi. Bakıcı ablamızı da gelince hemen çağırdım ki, ben işe başlayana kadar birbirlerine alışsınlar. Şimdilik herşey yolunda gidiyor. Bakıcı ablamız çok güleryüzlü ve sevecen biri olduğu için Elif ona hemen ısındı. Bugün birlikte de uyudular. İnşallah böyle devam eder.

Piyanist Elif

Eve gelir gelmez Elif'in düzeni hemen geri geldi. Yemeklerini yine mama sandalyesinde yiyiyor, ama bir süre sonra sıkılıp inmek istiyor.

Dün sabah uçağımız çok erken olduğu için Elif'i 6'da uyandırmak zorunda kaldık. Uçakta da fazla uyuyamadığı için öğleden sonra 4'e doğru bir yattı, akşam 8'de uyandırmak zorunda kaldık. Zavallım kaç gündür seyehatte nasıl yorulmuş demek.

Talar teyzesinin aldığı terlikler çok cici

Kemal Abi ile Seyran'ın düğününden


20 Ağustos 2008 Çarşamba

Kısa Bir Mola

Cuma günü babamız geliyor, Kapadokya ve Ankara olmak üzere kısa bir tatile çıkıyoruz. Bir müddet yazamayacağım. Haftaya kaldığımız yerden devam edeceğim.

19 Ağustos 2008 Salı

2 Yaş Sendromu

Elif'in geçirdiği bu hırçın süreçle ilgili bir araştırma yaptığımda aslında daha önce duyduğum ama sanki bize daha çok uzakmış gelen "2 yaş sendromuna" rastladım. Meğer bu sendrom zaten 18 aylıkken başlarmış. Bir birey olduğunu keşfetmiş olan çocuk artık yapabileceklerinin sınırlarını zorlamaya başlıyor. Dünyayı keşfediyor, zihinsel süreçleri çok hızlı bir şekilde gelişiyor. Ancak bu süreçte yetersiz kaldığı noktalar oluyor elbette. Mesela dil gelişimi, motor gelişimi. Her derdini tam olarak ifade edemiyor ya da her şeyi kendi başına yapamıyor. İşte bu durum çocukta hayal kırıklıkları ve gerginlik yaratıyor, öfkelenmesine sebep oluyor. Bu dönem hem çocuk için hem de ebeveyn için zor bir dönem gerçekten.
Örnek vermek gerekirse Elif bir şeyi yapmak istiyorsa ve ben tehlikeli ya da zararlı olduğu için müsade etmiyorsam birden kıyamet kopuyor. Kendini yerlere atmaya başlıyor ya da gelip bana vuruyor. Bazen de dönüyor arkasını ağlaya ağlaya gidiyor. Bu durumda ben de ne yapacağım konusunda çok zorlanıyorum çünkü ben de ister istemez gerilmiş oluyorum. Genelde yaptığım şey; ona neden izin vermediğimi anlaşılır bir şekilde açıklamak oluyor. Ama tabii ki Elif beni duyuyor mu? O zaman ben de onunla ilgilenmiyorum. "Aman istediğini al, yeter ki sus" demiyorum. Bırakıyorum kendi haline, biraz sakinleşince de ilgisini başka şeylere yöneltmeye çalışıyorum. Allahtan daha hala ilgisi çabucak dağılabiliyor. Büyüdükçe bu da zorlaşacak.
Başka bir konu da bezi değiştirirken ya da giyinirken verdiğimiz mücadele. Bir yere gideceğimiz zaman onu hazırlayıncaya kadar yorgun düşüyorum valla. Yatağın üzerinde koşuşturmacalar falan halimizi bir görseniz.
Bir de yemek yerken 2 kaşıktan sonra doydum demesi beni deli ediyor. Ama yapacak da birşey yok maalesef.
-biraz daha ye kızım
-istemem
-pilav vereyim bak
-istemem
-çorba vereyim
-istemem
-pilava yoğurt da koydum bak
-istemem
-ne istiyorsun peki
-istemem

diyoloğumuz işte aynen böyle oluyor.


2 yaş sendromu ile ilgili yaptığım bazı araştırmalar:
http://bebekvecocuk.milliyet.com.tr/Bebek/Default.aspx?aType=ArticleDetail&ARTICLEID=1260&parCATID=85

http://www.anneyiz.biz/haber/haberdtl.php?hid=9427

http://www.bebek.com/content.aspx?PContId=3402&ContType=5&ContId=3588

18 Ağustos 2008 Pazartesi

İstanbul'a Geri Geldik

Ve Erdek tatilimiz sona erdi. Artık bir süre İstanbul'dayız. Tam da sıcaklara denk geldik çok kötü oldu. Annemlerin İstanbul'daki evi bile çok feci yanıyor. Neyse ki Elif gündüz uykusunda biraz sıkıntı çekiyor ama geceleri şimdilik iyi gidiyor. Ama bu yaz gerçekten çok faydalı geçti. Elif neredeyse hergün denize girdi sayılır. Bol bol kumlarda yürüdü (kumlarda yürümek içe basmayı düzeltir derler), dışarılarda gezdi, tozdu, eğlendi. Bugünleri Diyarbakır'a gittiğimzde çok arayacak, çok arayacağız.


İştahımız bir gidip bir geliyor. Bu sıcaklarda ben de pek zorlamak istemiyorum çünkü elbet bir öğünü pek güzel yiyiyor. Arada da meyvelerini götürüyor. Artık kendi evimize dönene kadar pek müdahele etmek istemiyorum, çünkü zaten yapacağımız kısa süreli tatilde de düzenimiz bozulacak. Diyarbakır'a döndüğümüzde bakıcı ablamızla birlikte en kısa zamanda bir düzene gireceğiz inşallah.


Kitaplarla aramız çok iyi. Özellikle de öğle uykularında genelde kitap okuyarak uyuyoruz. Yemek yerken de bazen işe yarıyor. Onun dışında bebeklerle oynamayı, bebeğinin arabasını sürmeyi çok seviyor. Bir de tak çıkarlara pek meraklıyız. O nedenle lego almıştık ona. Lego ile de bir müddet oyalanabiliyor. Patates kafa ile de buraya geldiğimizden beri pek ilgilendi. Her bir parçasını adını söyleyerek takmaya çalışıyor. (kulak, göz, şapka, ayak, çanta, burun, gözlük vs.)

Elif ve kuzeni Kaan

Elif ve Kaan

Bugün sabahtan ablamın oğlu Kaan geldi bize. Bakıcısı bugün izinli idi. Elif önce Kaan ile azdı. Ardından da liseden çok yakın bir arkadaşıma gittik. Onun da 2 yaşında bir oğlu var. Gerçi Kaan ancak bizim gitmemize yakın uyandığı için fazla oynayamadılar ama yine de iyi anlaştılar gibi. Özellikle de Kaan'ın çadırı ve motosikleti ile Elif çok ilgilendi.