23 Mart 2009 Pazartesi

Güzel Bir Haftasonu

Haftasonu burada çok güzel bir hava vardı. Cumartesi günü Nevruz falan dinlemedik, çıktık dışarı gezdik, zaten ben sabahtan mesai yaptım. Pazar günü de birden karar verdik çağırdık bazı arkadaşları beraber Pirinçlik denilen bir yer var, orada mangal yapmaya gittik. Elif ve Yiğit için çok eğlenceli bir zaman oldu. Bizler için de öyle, kapalı havalardan sonra bu güneş gayet iyi geldi. İyi ki de gitmişiz, bugün yağışlı ve soğuk bir gün oldu. Pirinçlik'te küçük çaplı bir hayvanat bahçesi de vardı. Elif bu sayede hindileri, kazları ve tavşanları gördü. En kısa zamanda da Gaziantep hayvanat bahçesine gitmeyi planlıyoruz.
Dişimiz nihayet patladı. Oldukça zor bir süreç oldu ama neyse şimdi biraz rahatladık. Daha çıkmayan 3 köpek dişimiz var, herbiri böyle olursa yandık.

Kadim'lerde

Tuvalet konusunda da moralim çok bozuk. Öğrenmedi desem haksızlık olacak çünkü çişim geldi diyor ve tuvalete yapma konusunda da sıkıntımız yok. Ama illa ki altına az ya da çok kaçırıyor. Her tuvalete gidişimizde iç çamaşırlarımızı değiştirmek zorunda kalıyoruz. Evdeyken biraz akıllansın diye bazen ıslak bırakıyorum ama dışarıda bırakamıyorum tabii. Dışarı çıktığımızda bavul gibi çantayla çıkıyorum. 3-4 külot, 2-3 tane eşorfman altı falan görseniz. Bir sürü yol denedim. Hiç umursamadım, görmemezlikten geldim olmadı; uyardım olmadı; kızdım olmadı..Ne yapacağımı şaşırmış durumdayım. Ama bez bağlamaya hiç mi hiç niyetim yok. Uğraşacağım her seferinde değiştireceğim....Gerçi bezin rahatlığı hçbirşeyde yokmuş, onu anladım ama yine de bırakmışken başa dönmek istemiyorum. Bir de bizimkisi sosyetik, öyle çayıra çimene falan da yapmıyor. O nedenle arabada lazımlık taşıyoruz...Dışarıdaki tuvalet faslımızı görmeniz gerek çok komik oluyoruz ama ben çok yoruluyorum tabii. Islatma sorunumuz olmasa sorun değil ama çamaşır değiştirmek dışarıda çok zor oluyor. Şimdilik durum böyle...
Yeni merakımız, kendisine de çok komik geliyor

9 Mart 2009 Pazartesi

Elazığ Gezimizden Notlar

Cuma akşamı Almanya'ya giden arkadaşlarımızla son bir yemek yedik. Kızları Mercan da Elif'in en sevdği arkadaşlarından biri. Maalesef onu çok özleyecek. O akşam çok eğlendiler. Koltukların üzerinde zıplamaktan ter içinde kaldılar.

Elif ve Mercan

Yolda giderken
Ertesi sabah ise kahaltı ederken birden aklımıza esti Elazığ'a gittik. Ne zamandır gidelim görelim diyorduk, ama ya hava müsait olmuyordu ya da haftasonu birşeyler çıkıyordu. Ama uzun süredir Diyarbakır'da olmaktan da sıkılmıştık artık. Bir yerlere gidelim gezelim istiyorduk. Neyse karar verdik ve 1 saat içinde yola çıkmıştık bile. 2 saatlik bir mesafe Elazığ ama biz hiç durmadan Keban'a gidince yarım saat daha uzadı. Elif bu süre çerisinde biraz uyudu, biraz şarkı söyledi, biraz bakındı ama hiç sesi çıkmadı. Keban'a geldiğimizde yemek vakti olduğu için ilk önce dere kenarındaki bir alabalık restoranına gittik. Ondan sonra da baraja ulaştık. Baraj bendine çıktık. Hava biraz rüzgarlı olduğu için çok fazla duramadık. O arada Fırat üniversitesinden bir grup fotoğrafçılık klübü öğrencisi de geldi. Hepsi Elif'i görünce basın ordusu gibi resimlerini çekmek istedi. Elif bu durumdan biraz rahatsız oldu. Her resimde somurtuktu, ama gençler ona yine de bayıldı.
Keban Barajında

Kebandan sonra Elazığ merkeze, kalacağımız yere ulaştık. Biraz dinlendik, yemeğimizi yedik akşam da çok eskiden İstanbulda komşumuz olan tanıdıklarımıza uğradık. Gecemiz de eski günleri yadederek geçti anlayacağınız.
Ertesi gün kavaltımızı ettik. Sonra biraz merkezde dolaştık. Kapalıçarşı dedikleri yerden biraz alışveriş ettik. Bizim cevizli sucuk diye bildiğimize burada Orcik diyorlar ve çok çeşitli şekillerde yapıyorlar. Biraz orcik, biraz pestil, biraz kuru kayısı ve dut gibi şeyler alıp, Harput'a doğru yola koyulduk. Harput Elazığ'ın ilk yerleşim alanıymış. Aslında çok güzel ve heybetli bir kale ama kale duvarlarından çok azı ayakta kalabilmiş.
Alacalı Cami, Ulu Cami de camilerinden bazılarıydı. Ulu Cami'nin minaresi o kadar eğik duruyor ki, yakın bir zamanda düşecekmiş gibi geliyor insana.

Uzaktan Harput Kalesi

Harput Ulucami

Ardından da Meryem Ana kilisesini ziyaret ettik. Yer altında küçük bir kilisydi.
Yemeğimizi Harput'ta yedikten sonra Diyarbakır'a doğru yola çıktık.

 
Dönüşte hava bayağı bir kararmıştı, ha yağdı ha yağacak derken yağmura yakalanmadan ulaştık Diyarbakır'a. Elazığ'ın havasından sonra burası o kadar ılıman geldi ki...
Sonuç olarak güzel ve değişik bir haftasonu geçirdik. Ben Elazığ'ı gerçekten beğendim. Elif de çok keyif aldı. Elazığ'daki bir alışveriş merkezinde Diyarbakır'da maalsef hiç olmayan güzel bir oyuncakçı bulduk. Oradan bazı oyuncaklar aldık. Eve gelince ilk işi onları açmak oldu tabii.

Yeni oyuncağımız