27 Eylül 2008 Cumartesi

Bayram Öncesi

Burada bahar mevsimi yaşanmıyor. Geçenlerde iş dönüşü sıcaktan klimayı açıyordum, ertesi gün hava bir soğudu, iş çıkışı kaloriferi açmak zorunda kaldım. Ertesi gün ise yine süt liman bir hava, dün ise yine kara kış geldi. Bugün de devam ediyor. Bayram alışverişinde değiştirilmesi gereken bir takım şeyler vardı, son güne bırakmayalım dedik, bu sabah halledelim dedik, hallettik ama nasıl bir yağış vardı. Şemsiyemiz vardı ama babamız sağolsun Elif'e yağmuru tatttırmak için onu şemsiyesiz bıraktı. Bizimkisinin keyfi yerinde ama ya benim keyfim????? Zaten nezle olmuş bu sabah, burnu çeşme gibi. Neyse hasta olursa babası bakar artık :)))

Dişimiz de hala çıkamadı. Elif de dünden beri bir sinir, sıkıntı. İştahı da gitti. Çıksa da rahatlasak.

Tam akşam yemeği için mutfağa girdim ki tüp bitti. Kaç gündür de aklımdaydı, yedek tüp alsam iyi olacak yakınlarda bitebilir diye. Düşündüğüm başıma geldi ve bitti. Yedeği de yok. Tüpçüyü arıyorum sanırım yarım gün çalışıyorlar, kimse cevap vermiyor. Yarın da pazar. Kaldık mı öyle??? İlk defa bu kadar hazırlıksız yakalandım.

Bayramda bu seferlik buradayız. Daha İstanbul'dan geleli 1 ay oldu. Çok da gezdik, yorulduk artık. Evimizde biraz dinlenelim dedik. Belki kurban bayramında gideriz.

Bayram telaşesinden belki yazamayabilirim şimdiden hepinizin Ramazan Bayramını kutlarım. Umarım sevdiklerinizle daha nice bayramlar geçirirsiniz.

18 Eylül 2008 Perşembe

Elif Pişik Oldu

Diş çıkarma dönemlerinde bazen ishal oluyor ve sonunda da pişik oluyor. Geçenlerde geç kalmış olan alt yan kesici dişi çıktı, diğeri de yolda. Bu nedenle yine günlerdir pişiği ile uğraşıyoruz. Eskiden bepanthene ile hametanı birlikte sürdüğümde geçerdi, bu defa ne sürdüysem işe yaramadı. Travazol krem de işe yaramadı, çinko oksit daha bir kötü yaptı. Şimdi sadece hametan krem sürüyorum ve mümkün olduğunca bez bağlamıyorum. Tabii tahmin edersiniz ki, bez bağlamayınca Elif'i sürekli duşa sokmak ve halı silmek zorunda kalıyorum.


Dün akşam ilk defa lazımlığına büyük tuvaletini yaptı. Çok heyecanlandı ve mutlu oldu. Bugün de ben işteyken çişini yapmış. Belki bu pişik bahanesiyle bezden kurtulur muyuz bilemiyorum. Yalnız şuanda tek istediğim pişiğinin geçmesi, niye bu kadar uzun sürdü anlamıyorum.

Geçen akşam arkadaşlar geldi iftara. Tabii bir de Yiğit. Elif ile Yiğit zaman zaman bağırıştılarsa da genel olarak iyi anlaştılar. Yemekten sonra evi diskoya çevirdik. Yiğit'in dansetmesini görmelisiniz. Bizimkisi yanında sap gibi durdu desem yeridir. Arada bir ayıp olmasın diye sallanıyordu o kadar.


11 Eylül 2008 Perşembe

Yeni Oyuncağımız


Dün iş çıkıında Elif'e işte bu market arabasını aldım. Daha önce bir bebek arabası vardı ama onu parçaladığı için atmak durumunda kaldık. Tabii Elif'in arabasından vazgeçmesi kolay olmadı. Gerçi atık unutmuştu ama iş dönüşü bir jest yapayım kızıma dedim. Tam da düşündüğüm gibi hemen sürmeye başladı. Hem de yanaığımdan öptü ve "teşekkür" dedi. Akşam o, arabasıyla meşgul olurken ben de Yaprak Dökümünü biraz olsun izleyebildim :))) Stratejim bu, izlemek istediğim ya da yapmak istediğim birşeyler varsa ona hemen yeni birşeyler çıkartıyorum. İlk hevesle kendini kaptırıp oynarken ben de işimi yapabiliyorum.

9 Eylül 2008 Salı

1.5 Yıl Sonra Yeniden İş Hayatına Dönüş


İşe başlayalı 1 haftayı aşkın bir süre oldu. İlk gün Elif'i evde bakıcı ablası ile bırakıp gidince karmaşık duygular içerisine girdim. Sanki çocuğunu bırakıp işe giden tek anne benmişim gibi biraz kızgınlık, biraz pişmanlık, biraz hüzün ve biraz da heyecan vardı. Ama Elif'in ablası ile iyi vakit geçirdiğini öğrendiğimde içim rahatladı. Zaten öğlen 1 gibi eve geldiğim için de, Elif uykudan uyanınca beni görebiliyor. Zaten ne uyku ne de yeme problemimiz var. Ablasını çok seviyor.

Evden biraz uzak kalmak bana iyi geliyor. 1.5 yıldır sürekli evde çocuk bakmak bende biraz bıkkınlık yaratmıştı artık. Evhanımı psikolojisi de rahatsız ediyordu beni. Şimdi yeniden işkadını oldum. Mutluyum ve işimden şimdilik memnunum.

Sıcaklarla hala başımız belada. Geceleri hala klimasız uyuyamıyoruz. Bugün biraz sıcaklık düştü gibi oldu ama bu sefer de geldiğimiz zamanki gibi bir toz bulutu havada. Dışarıda nefes alınmıyor. Allahım ne pis bir havası var bu şehrin. Cam, kapı açamıyoruz. Aslında açabilsek hava biraz serin gibi. Ama açamadığımız için klimaya ihtiyaç duyuluyor maalesef. Elif sabahtan biraz dışarı çıkmış ama pis hava öğleden sonra iyice bastırınca akşamüstü parka gidemedik. Gidemeyince de bizimkisi evde azıyor da azıyor. Neyse ki akşam vakitli uyuyor da, gecelerim bana kalabiliyor.

Kitap ve dergilerle aramız süper. Elinden hiç eksik olmuyor. Yemek yerken de sıkıldığı zamanlarda hemen bir dergi ya da kitap çıkartıyorum, onunla oyanlanarak sonuna kadar yediriyorum. Öğlenleri uyurken de hep kitap okuyoruz. Hatta inanamayacaksınız belki ama babası onu Bilim ve Teknik dergileri ile uyutuyor. O yüzden artık her türlü dergi ile oyalanabiliyor. İlk Adım Serisinin ilk sözcükler, ilk hayvanlar kitapları da çok iyi. İlk Renkler kitabımızdaki nesneleri artık çok iyi tanıyabiliyor. Ancak renkler konusunda acayip bir inadımız var. Bir ara bütün renklere mavi diyordu. Şimdi de pembe. Kaç kere söylediysem nafile, inat etti öğrenmiyor. Ben de üzerine gitmiyorum artık.

En sevdiği oyuncağı hala, babaannesinin ona getirmiş olduğu bebek. Daha 10 aylıkken ayağına koyup sallıyordu. Son günlerde de, bebeği battaniyesine sarıp, kucağında sallamaya başladı. Bir de canım diyerek ona bir sarılışı var, görmeniz gerek. Bul-tak tipi oyuncakları da seviyor. Bir de saat şeklinde bir puzzlemız var. Onu artık yapa yapa her bir rakamın yerini ezberlemiş. Artık yeni bir puzzle almanın zamanı geldi sanırım.