22 Aralık 2011 Perşembe

Biraz Ağır Oldu belki ama Ne yapayım Durum Bu..

Bir önceki yazımın başlığı çok mu ağır oldu acaba diye düşünüyorum. Ne de olsa bütün doktorları zan altında bırakmamak lazım. Mesela ben çocuk doktorumuzdan memnunum. Ama şuana kadar bir tek ondan memnun kaldım maalesef. Sadece ben değil buradaki birçok arkadaşım da aynı şeyden şikayetçi. Yanlış teşhisler, yanlış ilaçlar vs...İyi bir doktor ve iyi bir hastane ya da sağlık kuruluşu yok maalesef burada. Bir özel hastanemiz var, adı özel. Devlet hastanesinden pek de farklı göremiyorum, üstüne bir de para ödüyoruz maalesef...Emre'ye hamileyken gittiğim kadın doğum doktorum kayıt falan tutmuyor, bana soruyordu "sana bu ay ne testi yapacaktık" diye. Böyle bir şey var mı allah aşkına??? O yüzden başlığım için kimse kusura bakmasın...

21 Aralık 2011 Çarşamba

Bandırma'nın Doktorları...Aman Ha...Burada Hasta Olmak Tehlikeli

Geçen hafta zorlu bir hafta oldu. Perşembe akşamı 15 kişilik bir arkadaş toplantısını başarıyla atlatmanın derin huzuru ve rahatlaması ile uyudum. Cuma günü Emre'nin kulak akıntısını doktora gösterelim dedik. Daha önce bahsetmedim sanırım, iki hafta önce kulağından bir akıntı geldi akşam saatlerinde biz de hemen acile götürdük. Doktor baktı kulak kiri dedi ve bizi eve yolladı. Çarşamaba günü akıntı tekrardan başlayınca cuma günü KBB uzmanına gösterdim. Meğer diğer dangalak (çok afedersiniz ama daha fazlasını hakediyor aslında) doktorun kulak kiri dediği şey iltihabmış. Çocuk çok ciddi bir orta kulak iltihabı geçirmiş ve sonunda kulak zarı delinmiş. Ben tabi bunu duyunca başladım ağlamaya. Bu doktor da ayrı bir angut!!! Konuşmuyor hiç, insan birşey söyler değil mi o anda. Ben sandım ki oğlum "sağır" oldu. Ben sordum da o zaman söyledi iyileşebilen birşey olduğunu. Meğer akıntı durunca kulak zarı kendini yenilermiş. Eğer size de böyle biri aniden kulak zarı delinmiş derse hemen panik olmayın benim gibi. Çok vahim bir durum değilmiş. Ama tedavi süreci önemli bir de bu enfeksiyon sık sık tekrarlarsa o zaman işitme kaybı falan olabilirmiş. Ben açıkçası buradaki doktorlara hiç güvenmediğim için Bursa'ya götürdük Emre'yi. Oradaki doktor daha çok içime sindi. Şimdi antibiyotik kullanıyoruz, haftasonu kontrole götüreceğiz. Emre'nin kulağı ile uğraşırken bir de Elif'in öksürüğü şiddetlendi ve şekil değiştirdi. Hep gıcık tutmuş gibi öksüren çocuk c.tesi sabahı nefes darlığı çekmeye başladı. Onu da hemen çocuk doktorumuza götürdüm, bronşit olmuş. İlkleri yaşadığımız bir haftasonu oldu anlayacağınız. Neyse şimdi ikisinde de durum kontrol altında ama bizi hem fiziksel olarak hem de psikolojik olarak çok yordu gerçekten.

http://www.annelereozel.com/cocuklarda-orta-kulak-iltihabi/


6 Aralık 2011 Salı

Blog Yazarları Aranıyor

Bugün sizlere bir duyuru yapmak istiyorum. Birçoğunuzun özenle hazırladığı bloğu var biliyorum. Blog yazarları bugün google aramalarında da artık üst sıralarda yer alacak kadar bloglarını geliştirmeyi başardı. Ben de buradan siz blog yazarlarına bir iş teklifi sunmak istiyorum. Bloğunuzda ücret karşılığı yazı yazmak ister misiniz? Bloğunuzun içeriğine ayrkırı olmayacak şekilde tanımlanmış olacak bir konu hakkında özenle yazılmış bir yazı sadece. Eğer bu konu ile ilgileniyorsanız gmerkal@gmail.com adresinden bana ulaşabilirsiniz. Mailinizde bloğunuzun adını, içeriğini ve yayın süresini belirtmenizi rica edeceğim. Ben de size detayları mail yolu ile bildireceğim.
Başvuru yapan herkesin seçileceği garantisini vermediğimi bilmenizi isterim. Bloglar arasında seçim yapılacaktır. Ancak başvuran herkesi yeni kurulan www.blogsehri.com adlı sitemize kayıt edeceğim.

Başvurularınızı bekliyorum sevgili blog yazarları...

2 Aralık 2011 Cuma

İlk Cümlemiz, Yeni Kelimelerimiz

Yazacaklarım yine birikti. Geçen haftalarda babamız olmadığı için zor bir haftasonu geçirdiğimizden bahsetmiştim. Bir sonraki haftasonunda da aynı sıkıntıyı çekmemek için aldım çocukları bindim feribota İstanbul'a gittim. Birkaç gün kalırız diyordum ama maalesef ki feribotun saati sabah 7 olunca bize hiç uymadı ve bekledik. Babamız da görevi bitince direk oraya geldi. Bir haftadan uzun süren bir ara oldu. İstanbul her zamanki gibi yine yorucu geçti tabii. Gezdik, arkadaşlarla görüştük, Taksim'e gittik gençlik yıllarımdaki gibi eğlendik, çocuk tiyatrosuna gittik vs..

Buarada Emre de kelime hazinesini zenginleştirmeye devam ediyor. İstanbul'a gider gitmez ilk kelimesi "anneanne" oldu. Sonra da babannesine "mamaanne" demeye başladı. Babaannemiz her dakika mutfakta, her dakika ona birşeyler yedirmeye çalışıyor ya ondan olsa gerek:) Sonra birgün bana kitap uzatıp "oku" dedi. Şuanda gördüğü her kuşa karga diyor ve ilk cümlesi de "karga karga dedi" oldu. Bakıcı teyzemize de nedense "akaka" demeyi tercih ediyor. Bir de genelde kelimelerin ilk hecelerini kullanmak rahatına gidiyor. Mesela Kaan ve cailou'ya "ka", Mert'e "me", Fil'i de öğrendi sonunda "gil" diyor. Ama hayvanların hepsini tanıyor genelde. Hatta eşeğin nasıl anırdığını gösterdi dün de çok güldüm.

Elif de İstanbul'da iyi vakit geçirdi. Özellikle de tiyatroyu çok sevdi. Ama gerçek ile oyunu biraz zor ayırdetti. Bana uzun bir süre "o cadı bize birşey yapamaz değil mi anne" diye sorup durdu. Neyse ki şimdi artık neden yapamayacağının cevabını kendisi verebiliyor. Artık bir karar aldım, onu her İstanbul'a gittiğimizde tiyatroya götüreceğim. Burada çocuk kültür ve sanat faaliyetlerinden çok uzak kalıyor. Çok değil, yılbaşından önceki hafta yine orada olacağız.


kolumuza simli kelebek dövmesi yaptırdık


eğlence merkezinde eğlendik 



dün gece Emre'nin tamamen kendi yaptığı şekil, bu küplerle oynamaya bayılıyor

29 Kasım 2011 Salı

Uzmanlara Ücretsiz Danışma

İşbirliği içinde olduğum anneysen.com'un yeni bültenini sizlerle paylaşmak istedim. Hepinizin ilgisini çekecek bir bölüm olan Uzmanlara sor bölümü birçok konuda aklınıza takılan herşeyi sorabileceğiniz ve gerçekten de cevap alabileceğiniz bir bölüm. Ben şahsen ortopedi uzmanına Elif ile ilgili bir konuyu danışmıştım, çok kısa sürede yanıt gelmişti. Buyurun okuyun ve danışın:


anneysen.com’da 70 uzman, annelerin hizmetinde

www.anneysen.com Uzmanlara Sor bölümünde 40’a yakın uzmanlık alanında 70 uzman annelere ücretsiz danışmanlık veriyor

Annelerin annelerle buluştuğu, birbirlerinin tecrübelerinden faydalandığı www.anneysen.com, sosyal paylaşım alanı olmaktan öteye geçerek anneler için bir yaşam platformu oluşturuyor. Anneliği kolaylaştırmaya yönelik birçok araç ve servisin yer aldığı sitede, anneler birbirilerine danışabilmenin yanında profesyonel destek almanın da rahatlığını yaşıyor. anneysen.com’da yer alan ve 40’a yakın alanda 70 uzmanın soru yanıtladığı Uzmanlara Sor bölümü, annelere ücretsiz hizmet veriyor. 
anneysen.com’un Uzmanlara Sor bölümünde, annelerin danışmak isteyebileceği her konu düşünülmüş. Kadın sağlığından psikiyatriye, KBB’den ürolojiye, tıbbi genetikten çocuk diş hekimliğine, beslenme-diyetten tüp bebeğe, 20 tıbbi alandaki uzmanın yanında; detoks, finans, hukuk, iç ve dış mimari, isim bilimi, kişisel para yönetimi, pilates, özel eğitim, hamile koçluğu, anne-baba koçluğu, eğitim koçluğu gibi alanlarda da uzmanlar bulunuyor.
www.anneysen.com Uzmanlara Sor bölümünde, her bir uzman annelerin özel sorularını yanıtlıyor. Soru sorma ve yanıtlama adımlarının oldukça kolay tutulduğu bölümde soru sahibi dilerse kullanıcı ismini gizleyebiliyor. Böylece anneler, uzmanlarla gönül rahatlığıyla iletişim kurabiliyor.  Bölümde, önceden sorulmuş soru-cevabı okumak da mümkün. Böylece anneler, acil durumlarda ve sık rastlanan problemlerde bölüme başvurabiliyor. 
Uzmanlara Sor bölümü, sadece bir soru-cevap alanı olmaktan öteye gidiyor. Bölümde anneysen.com uzmanlarının yazdığı 500’e yakın makale bulunması, anneysen.com’u anneler için önemli bir bilgi kaynağı haline getiriyor. Uzmanların kişisel sayfaları ise; onlarla ilgili detaylı bilgi almak için faydalı araçlar sunuyor. Uzmanın özgeçmişi, cevapladığı sorular ve sitede yayınladığı makaleler, ayrıca varsa videolarla birlikte, iletişim bilgileri de uzmanın kişisel sayfasında yer alıyor.
www.anneysen.com Uzmanlara Sor bölümü, annelerin elinin altında önemli bir başvuru ve destek kaynağı haline gelmiş durumda. www.anneysen.com, anneliğin zorluklarını değil, keyifli yanlarını ön plana çıkarmaya devam ediyor. 

13 Kasım 2011 Pazar

Zor Bir Haftasonu

Babamız gitti...Hem de iki haftalığına...Hem de tatil dönüşü...Birden bire kendimi çocuklarla başbaşa buldum. Haftaiçi rahat geçti de haftasonu gerçekten zordu. Onları alır yeni açılan alışveriş merkezine götürürüm, eğlence merkezinde biraz eğlenirler sonra da alışverişimizi yapar döneriz diye planlar yaptım. Ama cumartesi sabahı Elif kulağım ağrıyor diye kalkınca onu apar topar doktora götürdüm. Orta kulak iltihabı olmuş bir de bronşit. Antibiyotik, ventolin vs...Neyse doktor sonrasında markete girelim de alışveriş yapıp dönelim dedim. Sen misin iki çocukla markete giden. Hani şu çocukların araba gibi kullandığı arabalar var ya, onlardan istediler, tabii araba tek, çocuk iki olunca kıyamet koptu. Elif binince Emre'yi markette zaptemek olmadı, Emre binince de Elif'in ağlamaları falan derken alışveriş arabasını ortada bıraktığım gibi çıkıp eve geldim. Bugün de alışveriş merkezine gitmeyi dünkü olaydan dolayı hiç gözüm yemedi. Zaten ikisi de öksürüyor, oturalım evimizde dedim. Tabii evde kalmak da hiç kolay olmuyor. Neyse ki günü bitirdik :)

Cumartesi günü gittiğimiz doktora sanırım yarın da Emre için gideceğiz çünkü onun da öksürüğü dün geceden beri iyice arttı. İşin ucunda öksürük olunca öyle kendimce ilaç vermek istemiyorum. Küçükken yaşadığımız olumsuz deneyimi düşününce doktor kontrolünde olması daha iyi olacak.

5 Kasım 2011 Cumartesi

Bayramınız Mübarek Olsun

Kurban Bayramı için İstanbul'a geldik. Babaannemizde kalıyoruz. Yarın kahvaltıya anneannemize gideceğiz. Ablamlar da gelecek, geleneksel bayram kahvaltımızı yapacağız. İstanbul'u ve buradaki herkesi özlemişim. Görmek istediğim o kadar çok kişi var ki aslında, ama zaman çok dar. Çarşambaya dönüyoruz :(

Hepinizin kurban bayramını kutluyor, iyi tatiller diliyorum.

4 Kasım 2011 Cuma

Organik Hayat

organik hayat :)

Çok titiz bir anne olduğum söylenemez. Evim hiçbir zaman mum gibi düzenli olmamıştır. Elimden geleni yapmaya çalışıyorum ama iki çocuk olunca bir de ev küçük olunca fazla bir şansım kalmıyor, ben de artık dert etmiyorum, koyverdim gitti. İki çocuklu arkadaşlarım bana evin asla derli toplu olamayacağını önceden söylemişlerdi zaten. Benim önem verdiğim esas konu dağınık olsun ama temiz olsun.
Temizlikten kastım öyle çamaşır sularıyla yerleri cilalamak değil. Ev temizliğinde kullanılan kimyasallardan mümkün olduğunca uzak durmaya çalışıyorum. Bu durum çocuklarım olduktan sonra başladı. Eskiden de deterjan kokularını solumayı sevmezdim ama çocuk olunca çok daha başka düşünüyor insan. Mesela çocukalarım bütün gün yerlerde oynuyorlar. Ya da oğlum lavaboda ellerini yıkayıp orada vakit geçirmeyi çok seviyor. O nedenle tercihimi organik temizlik maddelerinden yana kullanıyorum. Çamaşırlarında da aynı şekilde. İlk başlarda granül kullandım, sonra organik deterjana geçtim. Organik yumuşatıcıyı Emre'de kullanmaya başladım. Elif'de temin etme imkanım yoktu. O nedenle ona hiç yumuşatıcı kullanmamamayı tercih ettim. Çünkü bildiğim kadarıyla yumuşatıcıdan sonra makine durulama yapmıyor. Yani yumuşatıcı çocuğun teni ile direk temasa geçiyor. Şimdi organik yumuşatıcı ile içim rahat. Sabun konusuna gelince. Bu antibakteriyel sabunların da sağlık sorunları yarattığını okudum geçenlerde. Bakteri direncini düşürüyormuş ve daha başka şeyler. Ekoanne'nin yazısında detaylarını okuyabilirsiniz. Zaten içime de sinmiyordu aslında kullanırken. Şimdi aktarlardan temin ettiğim zeytinyağlı doğal sabunları kullanıyorum. Sadece çocuklara değil kendimize de.

Demek istediğim şu ki..Sokaktaki mikroptan çok da korkmamak gerekir. Hangi çocuk sokakta elini ağzına soktu diye hastalanıyor? Ama evimizi temiz tutalım diye kullandığımız temizlik maddelerinin içindeki zararlı kimyasalların astım ya da daha ileride kanser gibi sorunlara yol açabileceği çok büyük ihtimal. O nedenle her anneyi bu konuda duyarlı olmaya davet ediyorum.

Bu konudaki düşüncelerinizi aşağıdaki ankette paylaşırsanız sevinirim.

25 Ekim 2011 Salı

Van İçin Herkes Tek Yürek

Yine acı. Yine üzüntü. Nedir bu memletimizin başına gelenler...Hergün yeni bir acı haber..Görüntüler aslında tanıdık. Daha önceki büyük depremlerde gördüğümüz aynı manzaralar, aynı acılar. Bir vatandaş olarak Van'daki herkese çok geçmiş olsun diyor, ölenlere allahtan rahmet diliyorum. Yaraların sarılması kolay olmayacak. Herkesin ama herkesin birşeyler yapması gerekli. Ama şunu görüyorum ki herkes birşeyler yapmak için seferber olmuş durumda zaten. Duygularımızın kabarık olduğu, tam da birlik beraberlik içerisinde olduğumuz günlere denk gelmesi belki bir şans diye teselli edebilir kendimizi. Her yerde yardım kampanyaları duyuyorum. Bloglarda, web sitelerinde herkes nasıl yardım edebileceğini çok rahatlıkla öğrenebiliyor. Bu sevindirici bir durum.

Vatandaş olarak neler yapabiliriz:

2868'e boş mesaj göndererek Kızılay'a 5 TL bağışta bulunabiliriz.
2930'a boş mesaj göndererek AKUT'a 5 TL bağışta bulunabilirsiniz.
Yurtiçi Kargo ile PTT Kargo yardım malzemelerini bölgeye ücretsiz göndermektedir.


Ulaştığım bazı yardım bilgilerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
  • Erikli, Korusu, Aroma ve Sude Su 160 ton suyu Bursa’dan Van’a götürüyor.
  • MİGROS:İlk tırımız 03:00′de yola çıktı. 2.tır da yola çıkmak üzere. Malzemeler Afet Koordinasyon Merkezi’ne teslim edilecektir.
  • Türk Telekom – Van’da tüm ankesorlu telefonlar kartsiz, ücretsiz çalışıyor.
  • Turkcell – 1 ay her yöne ücretsiz 100 dk. ve 100 SMS desteği Van, Bitlis ve Siirt’te bulunan faturalı ve faturasız tüm müşterilerimiz için geçerlidir.
  • Avea, depremin vurduğu Van’da abonelerin mağdur olmamaları adına faturalı ve faturasız tüm telefon hatlarına 100 dakika ile 100 SMS yüklendiğini bildirdi.
  • Teknosa Van’daki en acil ihtiyaçlardan birini karşılayabilmek üzere ilk etapta 1000 adet ısıtıcıyı yola çıkartıyor.
  • Borusan Makina ve Güç Sistemleri, Van Valiliği ve AKOM’a iş makinası ve jeneratör desteği için hazır olduğunu bildirdi
  • Borusan, 10 bini aşkın battaniye ve giyim malzemesini Borusan Lojistik tırlarıyla Çarşamba yola çıkarıyor.
  • Türkiye İş Bankası Van ve ilçelerindeki şubelerimizdeki hesaplardan yıl sonunda hesap işletim ücreti almıyor.
  • Batik Van’a 3.000 adet kışlık ürün gönderiyor. Mont,Kazak,Atkı,Bere,Pantalon. Diğer firmalardan da bekliyoruz. @BatikModa
  • Yarin sabah itibariyle, Muya tarafindan 1000 cift kislik kadin+erkek ve cocuk ayakkabisi #van a ulastirilacaktir!”
  • Borusan Lojistik, Tuzla Deposu’na teslim edilen tüm yardım malzemesini Van’a bedelsiz taşıyor.Başvuru: Osman Kurt – 0533 688 5828
    Adres: Tuzla Deri Organize Sanayi Bölgesi T1/4 Parsel Serbest Bölge Karşısı Tuzla, İstanbul
  • Toshiba, Van’a 10 milyon yen gönderiyor (yaklaşık 220k euro) Toshiba to http://www.toshiba.co.jp/about/press/2011_10/pr2401.htm
  • TEB, vadesi gelen kredi borçlarını başvurulduğu takdirde 6 ay erteliyor. Ve esnafa mali destek veriyor.
  • Türkiye Eczacılar Birliği ilaç ve mama yardımı yapıyor.

20 Ekim 2011 Perşembe

Annelerin Hayatlarındaki En Değerli Anısı

Anneliğin en unutulmaz anılarından biri olan doğum, tüm kadınların ilgisini çeken mucizevi bir olay olarak tanımlanıyor. Doğum sayesinde hem bir bebek, hem de bir yeni “anne” dünyaya geliyor. Hamilelerden tecrübeli annelere, doğumla ilgisi olan herkes çeşitli doğum deneyimlerine merak duyuyor. anneysen.com’un Doğum Hikayeleri bölümü, doğum anılarını paylaşmak isteyen annelere, yaşadıkları doğum tecrübesini yazıya dökme(/yayınlama) imkanı sunuyor.

“Sezaryen mi, normal mi?” “Epidural mi, genel anestezi mi?” gibi doğumla ilgili önemli sorular, annelerin paylaştığı deneyimler sayesinde daha değerli yanıtlara kavuşuyor.

Bölümün en önemli özelliklerinden biri de, annelerin tüm doğum hikâyelerine sitenin her alanında olduğu gibi yorum bırakabilmesi. Bu sayede anneler hikâye sahibine kutlama mesajlarını iletirken, doğum şekliyle ilgili soruları ve yorumlarıyla da doğum konusunu beraberce irdelemiş oluyor.

Birbirinden farklı, ilginç ve heyecan verici doğum anılarına ev sahipliği yapan bölümü; anneysen.com annelerinin coşkuyla katıldığı ve faydalandığı özel bir alan olmaya devam ediyor.

19 Ekim 2011 Çarşamba

Çok Öfkeliyim...Çok Üzüntülüyüm....Başımız Sağolsun


Yazmadan edemeyeceğim. Bu kadar can gitmişken, bu kadar ocağa ateş düşmüşken, analar ağlarken ben yazmadan edemeyeceğim. Aslında söyleyecek çok şey var. Hem de o kadar ki...Hesap sorulacaklar belli aslında. Açılım diyenler, ordumuz sindirilirken olması gereken de buydu diyenler...Şimdi herkes bir kez daha düşünmeli.
Yaşananlar son olsun diyemeyeceğim, çünkü biliyorum ki son olmayacak. Daha çok üzüleceğiz, daha çok öfkeleneceğiz. Ama sonunda bunlarla yaşamaya alışacağız, alıştırılacağız. Bu ülke halkı geçmişi çabuk unutur. Bir torba kömür verdin mi bak nasıl da şak şak yapar oyum yine sana der.

Tüm şehitlerimize allahtan rahmet, ailelerine de başsağlığı diliyorum. Vatan...vatan elden gitmiş zaten ne diyeyim..

18 Ekim 2011 Salı

Gönüllü Anne Olur Musunuz?

Daha önceki bir yazımda çocuk esirgeme kurumundaki çocukları düşündükçe ne kadar içimin acıdığından bahsetmiştim. Bir anne olarak aslında kendime kızıyorum, hiç mi birşey yapamaz mıyım diye. Çocuklarım biraz daha büyüyüp bana bağımlılıkları azaldıktan sonra bu konuda gerçekten birşeyler yapmayı düşünüyorum.

Ben bunları düşünürken Aylin Anne'de bir yazı dikkatimi çekti. Sosyal Esirgeme Kurumundaki çocuklara gönüllü annelikten bahsediyor. Evet ne kadar da önemli bir konuya değinmiş. O çocukların gönüllü de olsa anneye ihtiyaçları var. Onlara sıcak bir el uzatacak, sevgi dolu bir yürekle onları ısıtacak birilerine ihtiyaçları var. Bu çocukların gelecekte sokaklarda vicdansız, acımasız taş kalpli adamlar, kadınlar, hırsızlar, katiller olmasını istemiyorsak onlar için birşeyler yapmalıyız değil mi?

Konu ile ilgili detayları http://www.aylinanne.com/gonullu-olmaya-ne-dersiniz/ adresinden okuyabilirsiniz.

Anneyseniz Buluşuyoruz


22 Ekim'de anneysen.com anneleri buluşuyoruz

2010 yılının başından beri sürekli büyüyerek yayın hayatına devam eden Anneysen.com, tüm anneleri bir araya getiriyor. Sanal ortamda deneyimlerini, üzüntülerini ve sevinçlerini paylaşan, dertleşen, tartışan anneler bu buluşma sayesinde birbirlerini tanıma fırsatı elde edecekler. Anneysen.com kurucuları Pınar Şimşek ve Aylin Çakır öncülüğünde gerçekleşecek olan buluşma 22 Ekim Cumartesi günü Cevahir Alışveriş Merkezi Sturbucks’ta.

Tüm anneleri bekliyoruz.

14 Ekim 2011 Cuma

Neler Okuyoruz?

Kitap okuma alışkanlığını çok küçükken kazandırmıştık Elif’e. Daha 18 aylıkken onu kitap okuyarak uyutmaya başlamıştım. Yanımda uslu uslu durur, beni dinlerdi. Sonrasında da ilgisini hiç kaybetmedi. Hatta bir ara o kadar kaptırmıştı ki, bazı kitaplarını baştan sona stır satırına anlatırdı, tek bir kelimeyi bile atlamadan. Hala kitaba karşı ilgisi hiç değişmedi. Her akşam yatmadan önce muhakkak en az bir tane hikaye okuyoruz. Bazen kendi başınayken kitabını açıyor ve kendi kendine anlatıyor. En çok okumaktan zevk aldığı kitap yakın bir arkadaşımın hediye ettiği Bale Düşleri. Bir bale gösterisine nasıl hazırlanıldığını anlatan kitabın yarısı da bale masalları. Ama masallar oldukça uzun. Akşamları okurken zor dayanıyorum.


Cemile’nin hikaye kitapları eminim birçoğunuzun kitaplığında mevcuttur. Bizim de öyle. Cemile’nin Sandığı da birden fazla hikayenin bir arada olduğu, içinde hikaye ile ilgili soruların ve etkinliklerin olduğu ciltli bir başka kitap.

Bana Bir Masal Anlat bilinen neredeyse tüm masalları içeren bir kitap. Masalları kısa tutmuşlar, akşamları seçip 2-3 masal okuyoruz.


Pıtırcık’ı babası yakın zamanda aldı Elif’e. Aslında tam bir hikaye kitabı. İçinde öyle ilgi çekici resim yok. Ama çocukları hiç de sıkmayacak dilden yazılmış kısa hikayeler mevcut


Emre ise daha çok hayvanlara ve nesnelere yönelik kitaplarla ilgileniyor. Ama onu henüz kitapla uyutma safhasına gelemedik. Kitap okurken sakin durmak konusunda biraz zorlanacak gibi.

Bu orman hayvanları kitabını zamanında Elif’e almıştık. İçinde bir sürü hayvan çeşidi mevcut ve renkli sayfalarıyla çok eğlenceli kalın ve ciltli bir kitap.

İlk Adımlar Dizisi 12-18 aydan başlayıp 24-36 aya kadar giden 3 seriden oluşuyor. Nesnelerin bazılarının resimlerini pek beğenmiyorum. Ama yine de öğretici.


Bu kitabı da yaz sonunda almıştım. Nesneleri konularına göre gruplayıp öğreten bir başka kitap.





12 Ekim 2011 Çarşamba

Blog Yazarı Anneler Buluşuyor

Biraz önce Slingomom'un bloğunda okudum da. Her ayın ikinci Cuması blog yazarı tüm anne ve babaların katıldığı toplantılar yapacaklarmış. Bu gerçekten çok heyecan verici. İlk buluşma 14 Ekim Cuma günü Galata'da Blogger's Base Cafe'de olacakmış. İstanbul'da olsaydım kesin katılırdım. Umarım toplantılar devam eder de İstanbul'a geldiğim bir vakit ben de katılma ve blogger annelerle tanışma fırsatı bulurum.

Kuzular İşbaşında

Evden çalışmaya alıştım artık. Elif'i 9'da kreşe bıraktıktan sonra kapanıyorum salona çalışıyorum. Arada sırada küçük molalar verip oğluşumla da oynuyoruz. İşimi yapıyorum ama tabii bir yandan kulağım da onlar da. Bakıcı teyzemizi de gerektiğinde yönlendiriyorum. Böyle iş gerçekten zevkli.

yeni tarz bilgisayarım

Çalışıyorum diyorum ama resimde gördüğünüz üzere notebook ile masaüstü karışımı birşeyde çalışıyorum. Notebookumu daha 6 ay falan oldu alalı. Daha ilk aylarında başladı Emre tuşlarını koparmaya. Bazıları takıldı, bazıları görünürde takıldı. Uzun bir süre böyle ite kaka idare etmeye çalıştım ama geçenlerde yemek hazırladığım bir vakit gizlice salona girmiş. Bir de baktım ki klavyede tuş kalmamış neredeyse. Eşim hemen o hızla çıktı bana bir kablosuz klavye aldı geldi. İşte şimdi bu şekilde çalışıyorum ama en azından klavyemden memnunum. Bastı basmadı derdi ile uğraşmıyorum. Buarada fotoğraf makinemizin ekranı da yazın tatilde bozulmuştu. Burada servisi de yokmuş yaptıramadık hala. O nedenle fotoğraflar tamamiyle el yordamıyla çekildiği için tam ortalanmamış olabilir ama yine de iyi sayılır değil mi?


Artık Elif de bilgisayara merak sardı. Şu gelin giydirme, kız giydirme oyunları var ya, işte onlara takmış durumda. Giydiriyor sonra hayran hayran seyrediyor. Zaten bir süredir prenses hayranlığımız hat safhada. Elif ne ile en çok oynuyor diye soracak olursanız ona doğumgününde aldığımız prenses şatosu ve Barbieleri ile. Bakıyorum da bayağı kaptırıyor kendini. Onları konuşturuyor, dans ettiriyor, evlendiriyor. Keyifle oynuyor yani.


Gelin giydirme heveslisi

Emre ise doydoy diye isim verdiği tekneleri, arabaları ve ahşap labirenti ile oynamaktan keyif alıyor. Yapboz ile oynamasını sürekli teşvik etsem de çabuk pes eden cinsten bizimkisi. Yerine oturmayınca sıkılıp atıveriyor. Bir de bindiği bir atı var. Onunla da iyi vakit geçiriyor. Ama atta gidiyoruz deyince hepsini biranda atıyor :))

eğitici kelime kitabı

ahşap tek parçalı yapbozumuz

ahşap labirentimiz

Bugünlerde geceleri çok sık uyanır oldu. Gecenin o sessizliğinde çan gibi sesi yankılanıyor evde "anni...anne" Kucağıma alınca hemen uyuyuveriyor. Bazen kucağıma almadan direk "yat oğlum" deyince yatıyor hemen. Derdi diş mi yoksa başka birşey mi anlayamadım.

Elif sabahları bazen çok isteksiz gidiyor yine geçen seneki gibi. İleriki zamanlardan korkuyorum. Her sabah birşeyler bulmalıyım okulu cezbettirmek için. Öyle faaliyetler falan kesmiyor. Ya arkadaşlarına göstermek üzere bir oyuncak götürüyoruz, ya yeni bir kıyafet ki bu genelde elbise oluyor, giyiyoruz, ya arkadaşına resim çiziyor onu götürüyoruz falan. Yaratıcı olmak lazım :) "Arka Bahçede Bilim" en sevdiğimiz tv programı. Özellikle babası çok üzerinde duruyor bilime merakı artsın diye. Aslında merakı da var. Soru soruyor sık sık. Bazen öyle ilginç sorular soruyor ki bunları not alsam diyorum unutuyorum.

11 Ekim 2011 Salı

Anneysen.com Hafta Hafta Hamilelik Bölümü ile Anneler Bebeklerinin Gelişimlerini Takip Ediyor



Hamileliğin her aşaması, detaylı takip edilmesi gereken önemli değişiklikler içeriyor. Her hafta yaşayacağı değişiklikleri bilen hamileler ise, bu önemli dönemi daha rahat geçiriyor. anneysen.com’un ilgiyle takip edilen Hafta Hafta Hamilelik bölümü, hamilelikle ilgili merak edilen ve bilinmesi gereken haftalık değişiklikleri aktararak, 40 hafta boyunca anne adaylarına destek oluyor.

anneysen.com, anneliğin keyifli ve zorlu süreçlerine özel bölümler sunarak annelerin hayatını kolaylaştırıyor. Hafta Hafta Hamilelik de bu bölümlerden biri. 40 hafta süren hamilelik için sunulan 40 farklı sayfayla anne adayları kendi dönemlerinin gelişmelerini öğrenirken, dilerlerse “Yorumlar” kısmında kendi durumlarını paylaşıyor ve diğer annelerin o haftayla ilgili görüşlerini okuyor. Her haftanın özel konularıyla ilgili sunulan Uzman Görüşü’nün yanı sıra, sık sorulan sorulara verilen yanıtın yer aldığı Uzman Sorusu anne adaylarına ışık tutuyor. anneysen.com tavsiyesi başlığında ise, her haftaya özel ipuçları ve öneriler yer alıyor.

Hamileliğin planlandığı dönemden doğuma kadar bebekte ve anne adayında yaşanan değişimler, bebeğe hazırlık, doğum, özel durumlar, yapılması gereken testler gibi onlarca konuda anne adaylarına hatırlatmalar yaparak, anne adayları hamilelik sürecini çok daha rahat geçiriyor.

Her anne adayının erişimine açık olan Hafta Hafta Hamilelik bölümünü kullanmak ise çok kolay. Anne adayları, bulundukları haftanın sayfasına giderek kendi haftasıyla ilgili takibi kolaylıkla yapabiliyor. Bölümde bulunan Ara fonksiyonu ile de, akla takılan özel konular için araştırma yapılabiliyor.

anneysen.com hafta hafta hamilelik bölümü ile de anneliğe atılan ilk adım olan hamilelik döneminde de anne adaylarının yanında yer alıyor.

5 Ekim 2011 Çarşamba

İçim Acıyor



Geçen günden beri aklıma takıldı. Emre'nin küçülen giysilerini verecek kimse bulamadım, bizim bakıcı teyzemize sordum. Onun eşi Çocuk Esirgeme'de çalışıyormuş. Oradaki çocuklara verelim dedi. Ondan sonra aklıma hep yetiştirme yurdundaki küçücük çocuklar takıldı. Ben burada kuzularımı öpüp koklarken aklıma geliyor, onları kimse böyle öpmüyor. Ben kuzularımla oyun oynarken aklıma takılıyor onlarla kimse oynamıyor. Onlar nasıl uyuyorlar, onlar neler yiyiyorlar, onlar nasıl banyo yapıyorlar? Onları dinleyen kimse var mıdır acaba? Buz tutmuş ellerini ısıtan...Ona sımsıcak sevgisiyle yaklaşan birileri var mıdır acaba? İçim acıyor, bir anne olarak tutamıyorum gözyaşlarımı. Ne adaletsiz bir dünya değil mi ama...O çocukların orada ne işi var ki?? Neden annelerinin babalarının yanlarında değiller. Bir annenin vicdanı nasıl müsade eder çocuğunu bırakmaya? Çocuğunu kimsesizliğe terkedip giden bir anne herhalde allah katında en büyük günahı işlemiştir değil mi? Bunun hiç ama hiçbir nedeni kabul edilemez.

Bütün çocukların sevgiyle büyüyeceği bir dünya diliyorum.

30 Eylül 2011 Cuma

Bebek Bezi Sorunumuz

Bir daha asla huggies bebek bezi kullanmayacağım. Aslında Elif'te kullanıyordum, bir sorun yaşamamıştım. Emre yeni doğduğunda da kullanmaya başladım, geceleri sızdırma yapıyordu. Zavallı oğlumu geceleyin soğukta soymak zorunda kalıyordum. O zaman bırakmıştım kullanmayı. Geçenlerde Prima bulamadım, baktım Huggiesin organik pamuklusu var, hadi yine deneyeyim dedim. Ama yok yok...Aynı sorun devam. 3 gecedir sızdırıyor. İşin kötüsü dün gece uyanmadı da, sabaha kadar öyle ıslak ıslak yatmış zavallım. Şikayetimi ilettim, bize iki tane numune gönderin inceleyelim dediler. Uğraşmaya değer görmedim.

Emre de bakıcı teyzesi ile gayet iyi. Ona çabuk alıştı. Bugünlerde kendi yeme ve içme isteği başladı. Veriyorum eline bardağı hiç dökmeden içiyor. Ama ne zaman eline bardak alsa babasının fotoğrafına bakıp, baba baba diyor. İlla ki ona gösterecek nasıl içtiğini :)


28 Eylül 2011 Çarşamba

Emzirme Haftası Etkinlikleri


1-7 Ekim Emzirme Haftası dolayısıyla Anne Bebek Dergisi anne sütünün ve emzirmenin önemi konusunu tekrar vurgulamak için sağlık toplantıları düzenliyor.

www.anneysen.com ve Emzirme Reformu Hareketi ile birlikte düzenlenen sağlık toplantıları 1 Ekim’de Nişantaşı Citys’de ve 8 Ekim’de Bakırköy Carousel’de…

www.doktoramcam.com sitesi kurucusu Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Anıl Yeşildal, Emzirme Reformu Hareketi’nden Elif Doğan ile Simge Tuğçe Mertoğlu, Anne Bebek Dergisi Yayın Yönetmeni Berna Paşahan’ın konuşmacı olarak katılacağı sağlık toplantılarına tüm anne babaları bekliyoruz.

ETKİNLİK PROGRAMI

1 Ekim 2011 Cumartesi Nişantaşı Citys Alışveriş Merkezi

Saat: 15:00

8 Ekim 2011 Cumartesi Bakırköy Carousel Alışveriş Merkezi

Saat: 15:00

Çalışma Hayatına Dönüş

Bandırma'ya döndük ama geçen haftasonu Erdek'e yine uğradık ve evi artık kapattık. Cumartesi günü hava öyle güzel öyle güzeldi ki, son bir kez denize girdim. Harika bir deniz ve hava ile kapanış yaptım. Nedense bu mevsimde deniz Erdek'te hiç olmadığı kadar sakin ve güzel olur.

Bu mevsim zor mevsim. Elif'e artık biraz daha kalın birşeyler giymesi gerektiğini anlatmakta çok zorlanıyorum. Nedense kıştan yaza geçerken bu sıkıntı yaşanmıyor. Her sabah okula giderken yazlık elbiselerini giymek istiyor. Dışarısını görseniz, Bandırma'nın herzamanki rüzgarlı hali...İkna edene kadar akla karayı seçiyorum. Allahım ne zaman bitecek bu işkence. Bu tartışmalar nedeniyle okula hep son anda yetişiyoruz. Aslında aklı başına gelsin diye askılı elbiseyle çıkarsam diyorum ama sonucu yine bana dokunacak :))

Pazartesi günü bakıcımız Elif teyze bizimle çalışmaya başladı. Yarım gün Emre ile ilgilenecek böylece ben de evden çalışmalarımı yürütebileceğim. Artık SEO konusunda kendimi geliştiriyorum. Eşimin abisine ki kendisi SEO uzmanı olur, bu konuda destek veriyorum. Şimdilik işi öğreniyorum bakalım.

Evde çalıştığım için Emre'de aklım kalmıyor. Elif teyzesine de alıştı gibi. Eğer kendimi dışarı çıkmış gibi gösterip sonra da salona kapanıp çalışırsam süper olacak. İş hayatına dönüş beni heyecanlandırıyor.

23 Eylül 2011 Cuma

Yaz Bitti Bandırma'ya Döndük

Ve yaz bitti, yeniden Bandırmadayız. Pazartesi günü Elif geçen sene gittiği kreşe başladı. Öyle çok hevesli değildi, okulunu hiç aramadı bütün yaz, ama yine de problemsiz bir şekilde başladık. Elif'in kreşe başlaması beni biraz rahatlattı ama olan Emre'ye oldu. Evde hep ablasını arıyor. Okuldan döndüğünde öyle mutlu oluyor ki...

Dün burada feci şekilde yağmur yağdı. Bu kadar şiddetli ve bu kadar uzun süreli...Bir arkadaşımın arabasının ön tarafı dağılmış...Sudan...Düşünebiliyor musunuz? Suyun kudreti, yollarımızın da malum delik deşik olduğundan göl olması...Bugün de güneş yüzünü gösterdi neyse ki...Böyle olursa haftasonu Erdek'e uğramayı düşünüyoruz. Gökgürültüsü ve yağmur Emre'nin oldukça ilgisini çekti. Pencereyi gösterip uuuuu diye bağırıyordu. Onun için oldukça eğlenceli bir deneyim oldu.

Bandırmaya geldik, Elif ve ben şifayı kaptık. Öyle ateşli falan değil allahtan ama nezle süründürüyor ikimizi de. Bir de Elif'e bir aydır bir profösörün arkadaşımıza önerdiği bağışıklık kuvvetlendirici bir şurup kullanıyorduk. Hani nerede faydası???

Geçen hafta İstanbul'a gittiğimizde Emre'nin 18. ayda yapılması gereken karma aşısını yaptırdık. Bir de ağızdan çocuk felci yaptılar. Önümüzdeki ay da hepatit A'nın ikinci dozu yapılacak ve aşılara bir süreliğine veda edeceğiz.

6 Eylül 2011 Salı

Resimlerle 2011 Yazı


Küçük hanımefendi

Antalya'da Aquaparkta çok eğlendiler




Bayram onlara yaradı

Bahçede bol vakit geçirdiler

Ablası büyümüş de kardeşini gezdirirmiş

Saçlarımızı kestirdik


27 Ağustos 2011 Cumartesi

Bir Yaz Böyle Geçti

Evet uzun zaman oldu farkındayım. Ancak yaz her zamanki gibi telaşeli ve hızlı geçti. Yazlık evde internet bağlantım yoktu uzun süre. Bilgisayarı alıp bir kafeden yazayım lüksüm de olmuyordu Emre ile.
Bu yaz zaten sadece çocuklarla uğraşarak geçti desem yalan olmaz. 10 günlük bir Antalya tatili yaptık, tabii ona tatil denebilirse :) Onun dışında Erdek'te yazlıkta kaldık hep. Emre oldu bir afacan. Yazlık evde malum balkon açık sürekli ve Emre her dakika balkon demirlerine tırmanıyor. Gözümü üzerinden hiç ayıramıyorum. 2 değil 10 gözüm olması gerekiyor. Yaramazlıkları, huysuzlukları bir yana o kadar da tatlı oldu ki. Tabii Elif'ten fırsat bulabildikçe sevebiliyorum. Kelime hazinemiz çok gelişmedi maalesef. Anne, baba, abla, mama, karga, kaka, ayda(aydede), doydoy (gemi), ata (at) ve dede. Şimdilik bu kadar.

En önemli gelişmemiz memeyi bırakmamız. Yaz başından beri iyice düşkün olmuştu. Canı sıkıldıkça gelip emiyordu, geceleri saat başı kalktığım oluyordu. Geçenlerde birgün aklıma esti, birden hiç planlamadan kesiverdim. Elif'te de kullandığım salça yönetimini uygulayarak hasta oldu artık dedim. Düşündüğüm kadar tepki göstermedi. İlk iki akşamımız biraz zor geçti ama yine de korktuğum kadar olmadı. Şimdi biberonla süt içmeye de alıştı. Herşey yoluna girdi gibi. Geçenlerde ablamlar iki aylık minik bebekleriyle geldiler Erdek'e. Bir de zor bir bebek. Hiç durmuyor hep sallansın ya da emsin istiyor. Onu görünce küçük bebeği hiç özlemediğimi farkettim. Aslında biliyorum ki en tatlı zamanları ama yine de oğlumun hemen büyümesini istiyorum. Yani en azından laftan ve tehlikelerden anlasın istiyorum. Bu yaz gerçekten zor geçiyor.

Elif ise yalnızken dünya tatlısı, al karşına arkadaşın gibi konuş. Öyle olgun. Ama kardeşi ile birlikte olduklarında onun yaşına iniveriyor. Emre'ye yapma dediğimiz şeyleri bir bakıyorum Elif yapıyor. Aslında çok da seviyor kardeşini ve çok iyi de koruyor onu ama zaman zaman ona karşı hırçınlıklarımız da oluyor tabii. Kendi başına yapabildiği birçok şeyi çoğunlukla benim yaptırmamı istemesi de beni üzen ve yoran ayrı bir konu. Eminim iki çocuklu birçok anne bunları yaşıyordur. Kuzenleri Kaan, Serra ve Ömer'in gelmesi onun için değişiklik oldu. Onlar varken çok keyifli. Davranışları da onların yanında daha olgun oluyor.

İkisi de bu sene denizden faydalandılar. Elif neredeyse kolluksuz yüzmeye başlayacak, aslında çok hevesi var artık seneye iyice öğretiriz herhalde. Emre de ilk başlarda su soğuktu hiç sevmemişti. Sonra Antalya'da alıştı. Simide de alıştı, suyun içindeyken değmeyin keyfine. Ama ağustosun başından beri esen rüzgar deniz keyfimizi kaçırdı maalesef. Şimdi girsek bile hemen çıkıp eve gidiyoruz.

Fotoğraf makinemizin Manavgatta bozulmasından dolayı tatil boyunca çekilen fotoları yükleyemedim. Cep telefonumdakileri geçirir geçirmez sizlerle paylaşacağım.

9 Haziran 2011 Perşembe

Güneşe Dikkat

Sıcak bugün kendini iyice hissettiriyor. Balkona çıkınca fırın gibi bir sıcaklık çarpıyor yüzüme. Bu sıcaklarda çocuklarımızı güneşten çok iyi koruyalım. Unutmayın ki onların cildi bizimkilere göre çok daha hassas ve ince. Yani zararlı ışınları çok daha fazla geçirirler. Uzmanlar gölgede bile güneş kremi kullanmamız gerektiğini söylüyorlar. Saat 12 ile 16 arası lütfen gerekmedikçe onları dışarı çıkarmayalım. Ve mutlaka ama mutlaka yüksek koruma faktörlü güneş kremleri kullanalım.

8 Haziran 2011 Çarşamba

100. Yılı Kutladık




Haftasonu İzmir'e gittik. Hava Kuvvetlerinin 100.yıl gösterileri için. İzmir'de yer bulamadık Foça'da kaldık. Biraz yorucuydu ama değdi doğrusu. Gerçekten çok güzel ve keyifli bir gösteriydi. Tabii çocuklarla biraz zor oldu. Güneşin altında kah uyudular, kah gezindiler. 50 faktör güneş kremi bile az geldi. İnanılmaz bir kalabalık vardı ama alan o kadar genişti ki kalabalıktan bunalmadık. Cumartesi günü böyle uçaklarla geçti. Pazar günü de Foça'da denize girdik. Uzuun bir aradan sonra ilk kez. Soğuktu ama o kadar güzeldi ki girmesek olmazdı. Dönüş yolu da tahmin edersiniz ki uykuyla geçti.







23 Mayıs 2011 Pazartesi

Kısa Bir Erdek Tatili

19 Mayısı fırsat bildik, babamızın da yokluğu sebebiyle kalktık Erdek'e, annemlere gittik. Bir çocukluk arkadaşım da gelmişti çocuklarıyla birlikte. Çocuklar deniz kenarında, parkta bol bol koşup oynadılar. Emre bu kadar yoğun tempoya alışık değil tabii, daha eve çıkarken merdivenlerde kafayı koyuyordu omzuma. Uykudan yemeğini zor yedirdiğim zamanlar oldu.
Gittiğimizin ikinci gecesiydi. Çocukları evde annemlere bırakmış arkadaşımla kahve içmeye gitmiştik. Eve döndük daha üstümü çıkarmaya kalmadan sallanmaya başladık. Deprem ilk defa beni bu kadar korkuttu. Ben Gölcük depremini yaşamamıştım. Çocukların ikisi de uyuyordu, dördüncü kattayız, çok kısa da sürmedi...Ne yapsak ne etsek alsak mı çocukları derken deprem sona erdi. Babamızın yanımızda olmamasından dolayı kendimi biraz güvensiz hissetsem de, yine de annemlerin yanında olmak da birşeydi...Simav'da meydana gelen 5.9 büyüklüğündeki depremmiş hissettiğimiz. O kadar mesafe olmasına rağmen yine de çok şiddetli hissettik. Simav'dakilere buradan bir kez daha geçmiş olsun diyorum.
Emre "aç ve anne" den sonra bugün ilk defa "atta" dedi. Dışarıdan eve gelmiştik, başladı ağlamaya, ama nasıl kendini yerden yere atıyor. O sırada bana acıklı acıklı baktı ve ağlayarak "atta" dedi. Sen bana öyle içten atta dedin ki nasıl çıkarmam seni ama maalesef yemek saatimiz geldiği için çıkaramadım üzgünüm. Zaten hava da çok rüzgarlıydı bugün.

17 Mayıs 2011 Salı

Büyüyorlar


Sonunda prenses sevdası kızıma prensesli bir bisiklet aldık. Aslında nisan sonuydu aldığımızda ama nasıl olduysa paylaşmayı unutmuşum. Elif hiç pedal çevirmeyi bilmiyordu desem yeridir. Daha önceki üç tekerlekli bisikletinin pedalları bozuktu onu hiç kendi başına sürememişti. Şimdi yeni bisikletini acaba sürebilecek mi diye endişem vardı ama kızım bana ne kadar becerikli olduğunu bir kez daha gösterdi. Genelde o sürerken yanında oluyorum ama bazı durumlarda dışarı çıkamadığımda balkondan onu seyrediyorum. Evimiz birinci katta olduğu için onu rahatlıkla karşıdaki parka salabiliyorum ya da sadece bizim sokakta gezmek koşuluyla bisiklete binmesine izin veriyorum. Ben de onu seyrediyorum. Seyrediyorum ve kızımın ne kadar da büyümüş olduğunu bir kez daha farkediyorum. Büyüdü de artık parkta tekbaşına oynuyor, büyüdü de artık bisiklete biniyor :) Zaman gerçekten çabuk geçiyor. Annem eskiden söylerdi ne çabuk büyüdünüz diye. O zaman bana fazla birşey ifade etmezdi bu cümle. Ama şimdi aynı şeyleri ben hissediyorum hem de sadece 4 yılı geride bıraktık. Demek nasip olur da genç kız olduğu günleri görürsem kimbilir o zaman ne kadar duygusal olacağım.

Ve uyku konusundaki büyük gelişmeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Birkaç haftadır kendi yatağında kendi kendine uyumaya başladı. Geceleri ilerleyen saatlerde yanımıza geliyor ama olsun bu da yeter. Zaten onun yanımızda uyumasına o kadar alışmışım ki, onu özlüyorum aslında. İtiraf etmem gerekir ki gecenin bir yarısı sessizlikte pıtı pıtı koşan bir ses duyunca içten içe seviniyorum. Yanıma yatınca huzur buluyorum. Kendi yatağına alıştıramamızın sebebi sanırım bizden kaynaklanıyormuş. Sanırım biz buna daha hazır değilmişiz de ondan.


Haftasonu hava güzel olunca önümüzdeki bahçede piknik yaptı

Emre de tam bir sokak kuşu oldu. Evde olduğumuzda zaptedemiyorum artık. Ya pencereden bakmak istiyor, ya balkona çıkmak istiyor ya da dışarı. Elinde ayakkabıları sokak kapısına gidiyor. Öyle görünüyor ki bundan sonra günümüzün çoğu dışarıda geçecek. Buarada "anne" demeye de başladı. Şimdilik genelde ağlayınca diyor ama olsun başlangıcı yaptık ya... Babamız da göreve gitti yine. Ay sonuna doğru gelecek. O gelmeden babayı da öğretmek istiyorum, göreceğiz bakalım ne olacak.


11 Mayıs 2011 Çarşamba

Annelik Zor

Dışarıda hala deli gibi esen bir rüzgar var. Emre sürekli ya pencerede ya da kapıda. Aç diye diye bir hal oldu. Açayım da dışarısı çok soğuk. Nasıl çıkarayım.. Pazar günü havayı iyi gördük, anneler gününü Erdek'te geçirelim dedik. Kahvaltıya gittik, öğleden sonraya kadar kaldık. Çocuklar koştular oynadılar iyi güzel de şimdi hepimiz kırılıp dökülüyoruz. Emre salya sümük..Benim burun yine tıkandı, halsizlik de cabası. Babamız da kırılıyor. Aramızda bir tek Elif sağlam şimdilik. Aman nazar değmesin!!!

Çocuklar da baharın tadını çıkartamıyorlar. Geçen hafta kreşte piknik yapacaklardı, hava öyle bir kara kış yaptı ki..değil piknik yapmak, kapıdan dışarı adım atamadılar. Bahçeleri öyle güzel ve geniş ki...her yer yemyeşil. Hayvanlar da var. Ama yazık ki çıkıp oynayamıyorlar. Şunun şurasında bir ay daha gidecek zaten....

Emre de iyiden iyiye anneci oldu. Her an gözü bende, her an yanımda...Artık isteklerini de belli ediyor. Mesela susayınca beni biberonunun bulunduğu odaya götürüyor, suyunu gösteriyor. Ya da istediği bir oyuncak varsa aklına gelince beni oraya götürüyor, gösteriyor, vermemi istiyor. Herşey iyi hoş da çok hareketli ve çok tehlikeli şeyler yapıyor. Son zamanlarda sürekli koltukların üzerinde...Sehpaya çıkıyor zıplayıp gülüyor....Ya da bugünlerdeki takıntımız fırın kapağı. Öyle korkuyorum ki, fırın kapağı öyle dolap kapağı gibi yumuşak kapanmıyor, eli bir sıkışsa allah korusun...ama ne yapsam gitmiyor başından, açıyor kapatıyor. Bazen hevesini alsın diye açıyorum müsade ediyorum, tepsiyi indiriyor oynuyor ama yetmiyor ki...Yine, yine, yine...Hevesi hiç geçmez mi???

Bir de şu mama sandalyesi meselemiz var. Oturmuyor, sürekli ayakta, hopluyor zıplıyor tabii o hopladıkça benim yürek de hopluyor. Masasına çıkıp aşağıya inmeye kalkıyor. Bağlasan bir şekilde kurtuluyor, kurtulamayacak şekilde bağlayınca da kıyameti koparıyor, yani o şekilde asla yemek yemesi mümkün olmuyor. Ne yapacağımı şaşırdım. Onu sandalyesine koyup arkamı dönemiyorum.

Banyo kapısında ise sanki sensörü var, açık bırakıldığı an nerede olursa olsun bulup giriyor. Yani anlayacağınız bugünlerde gün nasıl başlıyor nasıl bitiyor anlamıyorum...kimseyi arayamaz oldum, bazen Emre uyurken telefonla konuşmak bile zaman kaybı geliyor ve işlerimi yapmayı tercih ediyorum. Bu kadar da olur mu ama..oluyor işte...



29 Nisan 2011 Cuma

İlk Kelimemiz: Aç

Yaklaşık iki hafta önceydi, Emre "aç" demeye başladı. Perdeyi gösteriyor, kapıyı gösteriyor, kitabı gösteriyor ve aç diyor. Şimdi ise artık herşeye aç diyor. Uykusundan uyanınca yanına gidiyorum, hemen "aç".... :)) neyi açayım???

Hayvanları tanımaya başladı. Köpeği uzun bir süredir biliyor. Artık ineği, balığı ve tavşanı da gösteriyor. Ama hangi hayvanı görse "how" sesi çıkartıyor.

Bir ay önce kulağını göstermeyi öğrenmişti. Ardından burnu ve gözü öğretelim dedik ama yok, kulakta takıldı kaldı. Burun nerede diyoruz, kulağı gösteriyor...ya gözler?? yine kulak...Artık pes ettim. Elbet öğrenecek. Geçenlerde ellerini öğrendi. Eller nerede deyince başlıyor ellerini çevirmeye. Bir de dün ablası gibi dans ettiğini farkettim. Eller havada, dönmeye çalışıyor. Hani şu kız çocuklarının bale dansları vardır ya..Aynen öyle..Aman oğlum dedim, örnek alacak başka şey mi bulamadın?? :))) Ama dönerken bir de tatlı tatlı gülüyor ki..

Buarada üstteki azı dişimiz çıkmaya başladı. Biraz zamansız oldu. Daha altta sadece iki dişimiz varken onu pek beklemiyorduk ama gördüm işte ucu çıkmış sayılırdı. O dişle ilgili sizinle paylaşamadığım bir olay oldu, aklıma gelmişken anlatayım, belki başınıza gelir heyecanlanmayın. Bir gün kucağımda gülerken ağzında bir şişlik farkettim. Üst arka taraftaki diş eti balon gibi şişmiş ve morarmış. Ne yapacağımı bilemedim. Hemen interneti açtım baktım, diş hematomu denen bir tarife uyuyor. Yani diş çıkmaya çalışırken içerden kanama yaparmış böyle bir görüntü oluşurmuş. Kendi kendine geçeceğinden bahsediyordu. Ama bir anne olarak tahmin ederseniz ki çok moralim bozuldu, çünkü çok kötü görünüyordu. Ertesi gün diş hekimine götürdük. Doktor da aynı şeyi söyledi, ağrısı olursa ya jellerden sürün ya da soğuk kompress yapın dedi. 3-4 ay sürebilir şişkinlik dedi ama neyse ki bizimkisi 1 ay sürdü. Dün de baktım oradan diş çıkıyor işte. Benim ilk defa başıma geldiği için biraz heyecan yaptım...Sizin de aklınızda bulunsun, önemli bir olay değil yani...