20 Aralık 2007 Perşembe

Elif Bayram Gezmesinde


İstanbul maceramız başladığından beri bilgisayar başında oturmaya pek fırsatımız olmuyor. Geçen hafta yaklaşık 3 gece teyzemlerde misafir olduk. Onlara buradan herşey için teşekkür ediyorum. Bizi çok güzel ağırladılar. Nişantaşında gezmek Elif ile ikimize iyi geldi.


Geçen bu süre içerisinde Elif'in yürümesi oldukça gerilemişti. Hiç elimi bırakmaz olmuştu. İki adım atıp düşüyordu. Neyseki Murat geldikten sonra yeniden eski performansına kavuştu. Şimdi hergeçen gün adımlarını arttırmaya başladı. Demek ki babası gitti diye his yapmış garibim. Özlemiş babasını :)


Bugün Kurban Bayramı. Elif'in geçirdiği ikinci bayram. Günümüz anneannemizin evinde başladı. Sonra teyzemiz her bayram olduğu gibi yine anneannemize geldi, onlarla görüştük. Ardından babaannemizin elini öpmeye gittik. Sonra da eski bir aile dostlarına uğradık. Akşam da Poyraz bebeği görmeye gittik. Anlayacağınız hem Elif hem de bizim için oldukça yoğun bir gündü. Bu yoğunluk yarın da son hızıyla devam edecek. Yarın karşı taraftaki ziyaretlerimizi yapmayı planlıyoruz.

Anneannemizin evinde bayramlaşma

Tabii bu gezmeler Elif'in uyku ve yeme düzenini alt üst etti. Uykusunu tam alamıyor, alamayınca huysuzlanıyor ve birşey yemiyor. Sanırım diş sıkıntımız da var, ondan dolayı dünden beri iştahımız kesildi yine.
Babaannemizin evinde bayramlaşma

6 Aralık 2007 Perşembe

Elif Yürüyor


Dünü saymazsak eğer bugün itibariyle Elif yürümeye başladı diyebiliriz sanırım. Tabii yürüyor deyince öyle koşup oynadığını düşünmeyin. Bugün neredeyse 10 adım atarak bana doğru geldi mesela. Bu durum onu da çok keyiflendirdi. Tekrar tekrar yapmaktan hiç sıkılmadı.


Yalnız şunu anladım ki yürümek gerçekten çok zor bir işmiş. Elif ağustos ayından beri emekliyor, eylülden beri de sıralıyordu. Biz de zannettik ki arkasından hemen yürüyüverecek. Ama iş bizim zannettiğimiz kadar basit değilmiş. Belki de araya diş çıkarma süreci girdi diye uzamış da olabilir tabii, çünkü duyduğum kadarıyla çocuklar bir süreç içerisindeyken diğer başka süreçlerde yavaşlama görülebilirmiş. Artık bilemiyorum.


Geçenlerde10.ay muayenesi için doktora gittik. Kilosu yine ortalamanın altında kaldı maalesef. Aslına bakarsanız iştahı fena değildi, ama yine de 2 ayda 470 gr. alması oldukça düşündürücü. Gerçi doktor çok önemli bulmadı. Gelişiminin iyi olduğunu söyledi. Diş çıkarma sürecinde çok ishal olmuştu, belki de o dönemde biraz kilo kaybı olmuş olabilir. Velhasıl kızımız şuan 8.360.


Sonunda beklenen gün geldi ve yarın yola çıkıyoruz. Şimdiden valiz hazırlıklarına başladım. Darmadağınık bir haldeyim. Bir yandan ortada valizler, bir yandan kurumaya çalışan çamaşırlar, bir yandan yıkanan çamaşırlar. Bir yanda da Elif. Artık siz düşünün halimi.


Bundan sonra yazılarıma İstanbul'da devam edeceğim. Çok şükür ki annemler sonunda bilgisayar aldılar, ama internet bağlantısı kurulamamış bir türlü. Umarım önemli bir sorun değildir ve en kısa sürede çözülür.

30 Kasım 2007 Cuma

Geleceğin Gitaristi

Elif'i daha doğmadan müzikle tanıştırmıştım ben. Sanırım şimdi meyvelerini almaya başlıyoruz. :) Artık en ufacık bir müzikle bile oynamaya başladı.

26 Kasım 2007 Pazartesi

Elif ile Yine Başbaşa

Dün babaannemiz uğurladık. Ona buradan bir kez daha teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Bugün benim için çok zor geçecek sanıyordum ama neyseki düşündüğüm kadar olmadı. Tabii sabah 6'da kalmak zordu. Ama öyle yemeğini güzel yiyip, uykusunu güzel alınca düşündüğüm gibi olmadı. Belki de ben de enerji depoladım ondan da rahat geçmiş olabilir. Bugün burada hava güzeldi, güneşli idi. Biz de beraber dışarı çıktık. Fotoğrafçıda Elif'in resimlerini basıma verdik. Dönüşte de bizimkisi yorulmuş tabii, hemen uyuyuverdi.

Öğrendiği şeyler hızla artıyor. Artık kulağını gösteriyor, dilini göster deyince dilini çıkarıyor, burun konusunda hala biraz zorlanıyoruz ama olsun, tabloyu göster deyince duvardaki tabloları gösteriyor. Müzik duyduğunda da sallanmaya başlıyor hemen.

Haftasonu lokale mangal yapmaya gittik. Orada bir sürü çocuk olduğu için çok eğlendi. Özellikle de müzik başlayınca tavandaki o ışıklı lamba dönünce çok ilgisini çekti. Böyle eğlencelerde piste çıkıp oynamamız yakındır. Müzik duydu mu dayanamıyor valla.
Geceleri 2 saatte bir kalkmalarımız hala devam ediyor. Ne zaman bitecek bu kabus dolu geceler bilmiyorum. Bazılarını duyuyorum sabaha kadar 1 kere falan uyanıyorlarmış. Elif hiç ama hiç o kadar uyumadı yaa....Ne zaman anneni uyutacaksın meleğim benim????

21 Kasım 2007 Çarşamba

Konya'dan İlk Adım Oyuncağı

Murat Konya'ya gittiğinde almış bu ilk adım oyuncağını, o geç döneceği için bir arkadaşla yollamış. Elif pek hevesle oynuyor. Babasını yürüyerek karşılaması için son 2 gün. Bugünlerde de tembelliği üstünde, biraz zor görünüyor. Buarada 2. dişimiz çıktı. Şimdi üstleri bekliyoruz artık. Artık herşeyi anlamaya başladı. Saat nerede diyoruz saati gösteriyor. Baba nerede diyoruz babasının fotoğrafını gösteriyor. En kolay öğrendiklerinden biri de Atatürk, hemen gösteriyor. Aslan kızım benim :) Büyüyünce ona ne marşlar öğreteceğiz biz.

Dün gece biraz sıkıntısı vardı, bütün gece ayakta dikti beni. Karnı mı ağrıyordu tam anlayamadım ama hiç uyutmadı. En son babaannesi sağolsun geldi aldı, yanına yatırdı, ondan sonra ben de biraz uyudum. Sabah da hiçbirşey yokmuş gibi kalkmaz mı :))

Sonunda yoğurt ile arası barıştı. Artık akşamüstleri ve yemeklerde yoğurt verebiliyorum. Ancak muzu hala kabul etmiyor.

Kazadan sonra arabamız servise gittiği için artık bir yerlere de gidemez olduk. Havalar da soğudu, öyle dışarıda rahat rahat gezilmiyor. Evde patlayacağız valla.

20 Kasım 2007 Salı

Sen Kork, Pnömokok Kampanyası

Dünyada her 30 saniyede bir çocuk pnömokok mikrobunun neden olduğu zatürre, menenjit gibi hastalıklar sebebiyle hayatını kaybediyor, her yıl binlercesi de sakat kalıyor.
Dünyada anne-babaların % 66’sı pnömokok hastalıkları hakkında bilgi sahibiyken, Türk anne babalarının sadece % 8’i bu hastalıklardan haberdar. Oysa, pnömokok mikrobunun neden olduğu zatürre, menenjit gibi hastalıklar nedeniyle, her yıl 1 milyona yakın 5 yaşından küçük bebek ve çocuk hayatını kaybediyor. Önlenebilir çocuk ölümlerinin başta gelen sebeplerinden biri olan pnömokok hastalıkları ve bunlardan korunma yollarıyla ilgili ailelerin bilinçlendirilmesi amacıyla Türkiye’nin önde gelen beş derneği bir kampanya başlattı: “Sen Kork Pnömokok!”

16 Kasım 2007 Cuma

Elif Pişik Oldu

Elif'in diş çıkarmasından evvel ishal olduğundan bahsetmiştim size. Aslına bakarsanız bazen ishal çıkıyordu ama günde neredeyse 5 kere kaka yapıyordu. Öyle olunca da pişik oldu maalesef. Kaç gündür pişiği ile uğraşıyoruz desem yeridir. Gerçekten de çok kötü oldu. Hassas bir poposu vardır ama daha önce hiç bu kadar kötü olmamıştı. Doktorun pişik olursa diye daha önceden vermiş olduğu Travazol kremi kullandım sabah akşam ama fayda etmedi. En sonunda bir arkadaştan tavsiye aldım. Hametan pomad ile Bepanten merhemi birlikte kullandım. Tabii buarada popsuna hiç ıslak havlu değdirmedim. Ya yıkadım ya da küçüklüğünde olduğu gibi ıslak pamukla temizleyip iyice kuruttum. Altını yarım saatte bir değiştirdim. Altını değiştirirken biraz hava almasını da sağladım. Neyseki bugün kızarıklık oldukça hafifledi. Tam geçti denmez ama durum iyiye gidiyor.

12 Kasım 2007 Pazartesi

Ve Beklenen Müjdeli Haber Geldi

Bu akşam pijamalarını giydirirken babaannesi birden dişinin çıktığını farketti. Evet sonunda o müjdeli haberi aldık. Artık babaannesinin ellerinden öper. Demek ki günlerdir bitmeyen ishali ve iştahsızlığı ondanmış. Huysuzluğu da hat safhadaydı zaten. Umarım o da ,biz de biraz rahatlarız diyeceğim ama bildiğim kadarıyla bu dişler genelde arka arkaya çıkarmış.

Bebeklerin ilk dişleri çıkınca diş buğdayı denen bir şey yapılırmış. Ben de ilk defa geçen senelerde bir tanıdığımızda görmüştüm. İkram edilen şey yanlış hatırlamıyorsam şeker ile karıştırılmış buğdaydı. Asıl eğlenceli olan, ortaya bir bez serildi. Etrafına da makas, tarak, kitap vs. gibi şeyler dizildi. Çocuk gidip ilk hangisini alırsa ileride o meslekten olacağı söylenir. Mesela makas almışsa eskilere göre terzi, şimdi modacı; ya da kitap almışsa öğretmen, kalem almışsa yazar falan. Tabii işin esprisi. Bizde bu işi bilen kimse yok maalesef. Eğer buradaki arkadaşlardan bilen biri olursa yapmak isterim doğrusu. Hoş bir hatıra olur.

10 Kasım 2007 Cumartesi

Bebek Doktoru

Elif'in ishali 2. gün de devam edince doktoru aramadan evvel, internette araştırma yaptım. Bebek Doktoru, bu konuda oldukça geniş kapsamlı bir site. Gebelik süreci, bebek ve çocuk gelişimi, bebek beslenmesi, hastalıklar, aşılar gibi konularda birçok bilgiye ulaşabiliyorsunuz. Tabi ishal yarın da devam ederse muhakkak doktora danışacağım.

Elif'in İlk Adımları






Artık birkaç saniye süreyle kendi başına ayakta durmaya başladı. Hatta bugün ilk defa 2 adım attı. Elinden tutup yürütünce de eskiye göre daha sağlam basıyor. Taklitleri de gün geçtikçe artıyor. El salla deyince el sallıyor, alkış deyince kendince!! alkış yapıyor :)

Geçen gece yatırdıktan sonra bir kusma kustu anlatamam. Yatağı, üstü başı mahvoldu. Yemekte de balık yedirmiştik. Artık kokuyu siz tahmin edin. Bir de yeni banyo yaptırmıştık. Neyseki devam etmedi, herhalde ağır geldi. Ancak ertesi gün yani dün ishal oldu. Altını değiştirmekten fenalık geldi valla. Bugün azaldı ama hala tam geçmediği için patates ve pirince devam ediyoruz.


Havalar da çok soğudu. Radyotörü yakıp, bir göz odaya kapanıyorduk. Sema Teyzesinin ördüğü hırkaları değiştirip değiştirip giydiriyoruz. Neyse ki bugün kaloriferle yanmaya başladı. Biraz da olsa soğuk kırıldı. Ama ben biraz grip olur gibiyim. Kendime çok iyi bakmam lazım.

4 Kasım 2007 Pazar

Bırakın Kendisi Yesin

Bebeğiniz yemiyor diye üzülüyor musunuz? Belki de bebeğiniz kendi kendine yemek istiyordur. Bunu hiç düşündünüz mü? Elif bazen çok iştahla yerken bazen de hiç yemeyen bir bebek oluveriyor. Ne yapsak ağzını bıçak açmıyor. Böyle durumlarda yiyecekleri önüne koyuyoruz. Bir de bakıyoruz kendisi önündekileri yiyor. Yani ben günlerdir yemiyor diye yazmıştım ya size, meğer yiyiyormuş çocuk. Ama kendisi yerse. Anne için sonradan temizlemesi gerçekten çok büyük eziyet ama bırakın bebeğiniz kendisi yesin. Bu öneriyi bize doktor söylemişti. Ona fırsat verin demişti. Eline alsın, baksın, ne yediğini tanısın demişti. Gerçekten de çok mantıklı. Bu nedenle biz yaklaşık 1 aydır bazen kendisinin yemesine fırsat veriyoruz. Mesela köfte ya da tavuk gibi çok sulu olmayan yiyecekleri gayet güzel götürüyor. Siz de bebeğinize kendi kendisinin yemesi için fırsat verin.


2 Kasım 2007 Cuma

Yoksa Diş mi Geliyor?






Son günlerde iştahı pek azaldı. Dün neredeyse bütün gün sabah kahvaltısıyla durdu desem yeridir. Tabii arada bir emziriyorum ama sütüm artık eskisi gibi değil. Bugün de meyvesini ve öğle yemeğini çok az yedi. Geceleri de sık sık uyanır oldu. Bir de ishal çıkıyor bazen. Acaba diş mi çıkaracak ki? Parmağımla şöyle bir yokluyorum ama daha önce hiç deneyimim olmadığı için pek anlamıyorum. Yemek yemek istemediği vakitlerde zorlamıyorum. Çünkü anlıyorum ki aç değil. Aç olsa zaten huysuzluk yapar, ama keyfi de o kadar yerinde ki...Tabii bütün gün babaannesinin kucağında düşmüyor. Ahh anneee, çok söylüyoruz bu kadar çok kucağına alma diye, bırak emeklesin kendi kendine takılsın diye ama bizi dinleyen mi var??? Elif çok fena alıştı çook. O gittikten sonra sıkıntısını ben çekeceğim.

30 Ekim 2007 Salı

Elif'ten Haberler

Son zamanlarda sanki bizi daha bir anlar oldu. Konuşurken bizi dinliyor, bazen laf bile dinliyor inanmazsınız :) Bir süredir hareketlerimizi taklit etmeye başladı. Mesela artık babasının arkasından el sallıyor, ya da biz tel sarar diye ellerimizi döndürünce o da başlıyor ellerini döndürmeye. Hatta bazen çok alakasız bir zamanda aklına geliyor herhalde, başlıyor ellerini çevirmeye.

Banyo işimiz çok zorlaştı. Artık ben tekbaşıma kesinlikle yaptıramıyorum, çünkü küvetinde oturmuyor, sürekli kalkmak istiyor. Ayakta tekbaşına durabilse ne ala, ama duramıyor, onu yıkayalım derken her yer sırılsıklam oluyor. Bir de artık giyinmekten, soyunmaktan pek hoşlanmıyor. Artık sinirlenmelere de başladı. Sinirlendiği zaman elleriyle ayaklarıyla tepki gösteriyor, bağırıyor. Büyüdükçe kaprisleri de başlayacak herhalde. Bana çekerse yandık valla.

9. ayını doldurmaya az kaldığı için artık rahatlıkla tavuk ve balık veriyorum. Dün akşam levrek yaptık, valla bayıla bayıla yedi. Hatta bizimkisi çiğ soğanı bile sevdi desem size??? Sebzelerle de, içinde et olduğu müddetçe arası gayet iyi. Ağzının tadını biliyor. Diyarbakırlı olmaya başladı galiba :)))

Pazar günü Sevilannem geldi, ikimiz için de çok iyi oldu. Hem ben biraz nefes aldım, hem de Elif ile sürekli meşgul olduğu için Elif hanımın keyfine diyecek yok. Babaannesine de hemen alışıverdi kerata. Hatta bugün benim kucağımdayken babaannesi kucak açtı, gel bana dedi, Elif de hemen atladı valla. Buarad diğer çocuklara karşı da acayip ilgili. Geçen gün yemeğe gittik, orada da küçük kızlar vardı oyun oynayan. Gözlerini hiç onlardan ayırmadı, sonra kızlar da Elif'in yanına geldiler, artık bizimkisi mest oldu.

25 Ekim 2007 Perşembe

İştahsızlık Sorunu

İştah, bir yemeğin zevkle, neşeyle ve arzu edilerek yenmesidir. Lokmayı uzun süre ağzında çeviren, tabağındaki yemeği bir türlü bitiremeyen bir çocuk karşısında önce aklımıza fiziksel bir rahatsızlığın var olup olmadığı gelmeli.Örneğin; yüksek ateş, kulak ağrısı, boğaz ağrısı, nefes almayı güçleştiren nezle-grip gibi üst solunum yolları enfeksiyonları gibi bir rahatsızlık çocuğun sofrada nazlanmasına neden olur. Böyle durumlarda doktor kontrolünden geçirilen çocuğa, önerilen biçimde yiyecek verirken çocuğun isteklerini de dikkate almak en uygun yol.
Hastalık sırasında çocuğu yemek yemeye zorlamanın hiçbir yararı yok. İştahla ilgili olarak ebeveynlerin bilmeleri gereken en önemli şey çocukların bireysel farklılıklar gösterdikleridir. Bu nedenle de başka çocuklara bakarak, onların yemek yeme davranışı ile kendi çocuğunuzun yemek yemesini kıyaslamak, çocuğunuzun daha az yediğini düşünmenize neden olabilir.
1. Öncelikle, iştahsızlığın arkasında fiziksel veya ruhsal sebep olup olmadığını araştırın ve rahatsızlık varsa tedavisini sağlayın.
2. Varsa aile içindeki problemleri çözün. Gerekirse aile danışmanlığı ve psikolojik destek alın.
3 .Çocuğun sofrada oyalanması ve yemeğini ağzında bekletmesi karşısında sabırlı olun. Yemek miktarını artırmak için zorlama ve baskı yapmayın.
4. Çocuğun öğün aralarında kırıntılarla beslenmesini, abur-cubur, fast food atıştırmasını engelleyin.
5 .Düzenli saatlerde öğüne alışmasını sağlayın.
6. Öğünde yemeyen çocuğa arkasından koşarak kaşık kaşık bir şeyler yedirmeye çalışmayın. Yemeğin sofrada yenmesini alışkanlık haline getirin.
7 .‘Kardeşin bitirdi, sen hâlâ yemedin’ gibi kıyaslamalar yapmayın.
8 .Yemesi karşılığında takdir edin; fakat ödüle alıştırmayın.
9 .Çocuğun tabağına yiyebileceği kadar yemek koyun, bazen de azar azar yemek koyarak tabaktaki yemeğin her bitişinde onu takdir edin. Her çocuğun belirli bir mide kapasitesi vardır. Çocuğun mide kapasitesi zorla değil; teşvik edici davranışlarla geliştirilebilir. İsteksiz, zorla yenen gıdaların daha sonra çıkarıldığı sıktır.
10 .Sofrada yemek hakkında olumsuz konuşmayın.
11 .Sürekli aynı yemeği pişirmeyin.
12. Besinleri karbonhidrat, protein ve sebzelerden dengeli olacak şekilde içeriği zenginleştirerek tüketmeye gayret edin.
13 .Sofranızı şenlendirin, yemek sırasında olumsuz, üzücü ve rahatsız edici olaylardan söz etmeyin, çocuğun yaramazlıklarını ve hoşlanmadığınız yanlarını dile getirmeyin, eleştirme, ayıplama ve suçlamadan uzak durun, sıkıcı, kuralcı ve uzun konuşmalardan kaçının, ikaz gerekiyorsa espriyle beraber sempatik bir biçimde yaparak sofranın neşesini kaçırmayın. Bu arada çocukla konuşmak, şakalar yapmak, hikayeler anlatmak yemeği zevkli hale getirebilir.
14 .Aşırı miktarda inek sütü vermeyin. Ağırlıklı inek sütüyle beslenen çocuklar tok olduklarından diğer gıdalara direnç gösterirler. Bu dengesiz beslenme ve genellikle kansızlığa da zemin hazırlar. Ayrıca ileri yaşamda alerjik hastalık ve diyabet riskinin arttığı söylenmektedir. Diğer ek gıdaları daha fazla alması için inek sütünü bir veya iki öğüne indirmek faydalı olabilir.
15 .Çocuğun bireysel gelişimini destekleyin. Onu sofrada özgür bırakarak kaşığıyla kendi yemesini teşvik edin.
16 .Azarlama, eleştiri ve şiddetten sakının. Cezalandırılan çocuk tepkisini size yemek yemeyerek gösterebilir.
17 .Yemekleri iyi pişirin, lezzetli olmalarına özen gösterin, servisi normal sıcaklıkta yapın. Tatsız tuzsuz, iyi pişmemiş, kalitesiz yemeğin iştahla yenmesini beklemeyin.
18 .Uygun hava şartlarında çocukları ev hapsinden kurtarın. Açık havada gezinti ve spor yapmalarını, yemeklerini de bu ortamda yemelerini sağlayın. Yüksek oksijenli, temiz hava ve yeşil doğa, hayatı monotonluktan kurtarır, metabolizmayı canlandırır, iştahı açar.
19 .Muhtemelen çocukken sizinde iştahsız olduğunuzu ve anne babanızın sizin için endişe ettiğini düşünün.
20. İştah şurubu adı altında satılan ilaçlardan uzak durun


22 Ekim 2007 Pazartesi

Elif'in İlk Adımları

Elif ile yürüyüş denemelerimizden biri. Aralık'ta geldiğimizde belki koşuyor olabilir, kimbilir :)

19 Ekim 2007 Cuma

Elif'ten Fotograflar




Aslında video da yayınlayacaktım, son zamanlarda daha çok videoya çektik ama video dosyasını bir türlü yükleyemedim. O kadar da uzun bekletiyor sonra hata oluştu diyor ben de pes ettim artık bunlarla idare edin.

18 Ekim 2007 Perşembe

Bebeğinizi Beslerken Bazı Tavsiyeler

Bebeğinizin beslenmesinde dikkat etmeniz gereken bazı noktalara değinmek istiyorum.
-Bebeğiniz için hazırlamış olduğunuz yemeklerde kesinlikle teknolojik alet kullanmayın. Sadece çatal ve rende kullanın. Bebeğiniz blenderdan geçilmiş yiyeceklere bir kere alıştı mı bundan vazgeçmesi kolay olmayabilir. 2 yaşına gelip de hala blenderdan geçince yiyen çocuklar tanıyorum.
-Yemeklere mümkünse tuz koymayın, eğer hiç tuzsuz yemiyorsa çok az, bir tutam kadar koyun. Tuz bebeklerinizin böbreklerini yorar.
-Bebeğinizin dişi yok diye ona herşeyi püre halinde vermeyin. Ben kızıma hiç dişi olmadığı halde parça köfte, et, ekmek gibi yiyecekler veriyorum. Onlar bu lokmaları rahatlıkla ağızlarında eritebiliyorlar. Merak etmeyin.
-Bebeğinizi tatlıya çok alıştırmayın. Dişleri çıktığında tatlı nedeniyle diş problemleri yaşayabilirsiniz. Çikolatayı mesela mümkün olduğunca geç tattırın.
-Bebeğinize demir ilacını mümkün olduğunca meyve ile birlikte verin. Demir C vitamini ile birleştiğinde daha iyi emilirmiş. Kesinlikle önesinde ve sonrasında en az yarım saat süt vermeyin. Kalsiyum demir emilimini azaltır.
-1 yaşından önce bebeğinize asla inek sütü vermeyin, çünkü inek sütü; demir eksikliği anemisine (kansızlık) neden olur , allerjik hastalıklara yakalanma oranını yükseltir, tam gelişmemiş böbrek fonksiyonlarını ve su-elektrot dengesini olumsuz etkiler, sıvı kaybına yol açar, hazmı oldukça güçtür, Düşük D vitamini sebebi ile normal kemik ve iskelet gelişimi sağlayamaz
-1 yaşına kadar bal vermeyin. Bal sonu ölüme yol açabilecek allerjik reaksiyonlara sebep olabilir. Bu ihtimal düşük olsa bile, ya bebeğinizin allerjisi varsa....
-8/9 aya kadar balık, tavuk ve yumurtanın beyazını yedirmeyin. Bunların da allerji yapma ihtimali vardır.
-Bebeğiniz ek besinlere başlamadı diye endişelenmeyin. Benim kızım 7.5 aylıkken ek-besinleri kabul etmeye başladı. 9 aylığa kadar bekleyen bebekler de biliyorum. O yüzden rahat olun, hazır olunca o zaten başlayacaktır.
-Bebeklerin iştahları değişkendir, birgün çok güzel yerken ertesi gün hiçbirşey yemeyebilir. Bu durumda rahat olun. İstemiyorsa onu zorlamayın. Ertesi gün durum değişebilir. Eğer bu durum birkaç gün sürerse doktora danışın, demir eksikliği söz konusu olabilir.

Not: Yukarıdaki açıklamalar sadece tavsiye niteliğindedir.

15 Ekim 2007 Pazartesi

Bebeğiniz İçin Yemek Tarifleri

Bebeğiniz artık ek besinlere başladı ve siz hergün ay ne yemek pişirsem acaba diye dertleniyor musunuz? Bu sorunu ben de çok yaşıyorum. Geçenlerde elime bir kitap geçti. Bir annenin kendi bebeğine pişirdiği tarifleri kaleme aldığı Bebeğimin Menüsü. Bu kitapta bebeğiniz 1 yaşına gelene kadar yapabileceğiniz meyvelerden, tatlılara, kurabiyelerden, et ve sebze yemeklerine ve hatta doğum günü için pasta tariflerine kadar birçok tarif bulabilirsiniz. Pratik bilgiler de bulabileceğiniz bu kitabı tüm annelere öneriyorum.
Adı: Bebeğimin Menüsü
Yazar: Senem Tüten Mestçi
Yayınevi: Akis Kitap
Sy: 127

Bugün Ne Pişirsem?

Artık yavaş yavaş tarhana çorbası dışında birşeyler de yemeye başladı. Ama hala zor beğenen bir bebek. Şimdi dertlerimden biri Elif'e ne pişirsem acaba? Ne zor şeymiş bu yemek işi. Karşı komşumdan bebekler için yemek tarifleri diye bir kitap aldım, orada güzel şeyler var gibi ama Elif ne düşünür bilemiyorum tabii. Deneye deneye göreceğiz bakalım.


Doktorun dediğine göre hareket edip, onu kendi yemesi için teşvik ediyoruz. Gerçi teşvik etmemize gerek kalmıyor zaten, hanfendi neredeyse benden hiç yememeye başladı, illa ki kendi yesin istiyor. Köfte, et, ekmek gibi şeyleri rahatlıkla yiyebiliyor. Ama ya çorbalar ya yoğurtlar işte onlar oldukça zor oluyor. Her lokmaya el atıyor kerata :) Tabii sonrasındaki temizliği ne siz sorun ne ben söyleyeyim.


Yürümeye başladı mı ya da dişi çıktı mı diye merak edenler için henüz yürümüyor, sıralamaya devam ve hala tek bir dişi bile çıkmadı. Doktor dişi için ikinizden birinde geç çıkarma hikayesi varsa olabilir dedi. Normalmiş yani. Hatta ben 1.5 yaşında diş çıkaran çocuk bile duydum. Umarım o kadar geçe kalmaz.

3 Ekim 2007 Çarşamba

Bu Sefer de Benden Olsun

Ben neredeyim, burada olmak istiyor muyum? Bazen hayatın akışına bırakmak en güzeli diye düşünüyorum ama sonra sonuçlarına katlanabilecek miyim acaba? Hayatta o kadar çok şey feda ettim ki….ilk önce sevdiğim insan uğruna ailemden, arkadaşlarımdan, yurdumdan ayrılıp, hiç bilmediğim yerlere, hiç bilmediğim bir kültüre geldim. O’nun yanında olmaktı tek isteğim, bu yüzden her şeyi kabullendim. Kendime bile inanamadım bazen ama buralara alışmıştım bile. Şimdi daha farklı bir yola girdim. İstedim mi, istemedim mi bilmiyorum, insan buna hazır hisseder mi acaba kendini hiç? Bu duygularla dünyaya getirdim küçük meleğimi, canımın içini… Hayatım artık hiçbir zaman eskisi gibi olamayacak, işte buna sanki hala hazır değilim. Bazen canıma can kattığını hissediyorum, iyi ki varsın hayatımda diyorum, sevdiğim insandan bir parça geziniyor bütün gün evimde diyorum…ama bazen…işte o bazı zamanlar yok mu, ben bitmişim, hayatım bitmiş benim diyorum. Bundan sonra çok uzuuun bir zaman boyunca asla kendime ait bir yaşantım olamayacak. Uyku… Öyle çok özledim ki seni… En iyi arkadaşımdın sen benim…. her şeyi, herkesi feda edebilecek kadar severdim seni… şimdi nasıl koptuk anlamıyorum… aramıza mini minnacık bir şey giriverdi ama seni benden aldı götürdü. Şuracıkta bir kestiriversem şimdi, ahh ne uzak bir hayal… Her şey tek bir gülücük için… Bana muhtaç bakan o gözler için… Bir gün anne diyeceği gün için… Bunlar da olmasa nasıl katlanılır ki bu hayata… Feda etmişim işte ben hayatımı sırf bu minicik eller, minicik ayaklar için… Şimdi dualarım farklı, beklentilerim farklı, hayallerim farklı artık.

25 Eylül 2007 Salı

Elif'i Artık Kimse Tutamıyor

Yaklaşık 5 gündür sıralamaya başladı. Artık dur durak bilmiyor. Tutanarak gidebileceği her yerde tur atıyor. En çok sevdiği mekanlardan biri mutfak. Mutfakta ben yemek pişirirken o da masanın altında ve sandalyelerin arasında gezinmekten çok hoşlanıyor. Tabii en büyük zevklerinden biri de sandalyeye tutunmak. Bir de yatak odasındaki ve mutfaktaki en alt çekmeceleri açıp içindekileri teker teker çıkarmak. Maalesef "hayır" kelimesinden anlamıyor. Bir gün sandalyeden düşecek ya da eli sıkışacak diye korkuyorum. Gerçi elleri sıkışmıştı ama pek ders almıyoruz bazı şeylerden.

20 Eylül 2007 Perşembe

En Sevdiğim Çorba: Tarhana

Bebeğiniz 5-6 aylık oldu, ek besinlere geçmesi gerekiyor ve kabul etmiyor mu? Sakın telaşlanmayın. Daha önceki bir yazımda da bahsettiğim gibi Elif de hiçbirşey ama hiçbirşey yemeyen bir bebekti. Doktor tarihte hiç yemek yemeyen bir bebek olmadığını söyledi. Zorlamamaız gerektiğini ama hergün de birşeyler denememizi önerdi.
Yaklaşık 7. ayın ortalarına doğru Elif tarhana çorbası içmeye başladı. Şuanda da neredeyse 1 kase tarhana çorbasını götürüyor. Duyduğuma göre yemek yemeyen birçok bebek tarhana çorbasını severmiş.
Peki tarhana çorbasını nasıl mı yapacaksınız? Çok basit. Elif'in domatese allerjisi olmadığı için zeytinyağı ve domatesi az biraz pişiriyorum. İçme suyunu ekliyorum, su kaynayınca tarhanayı ekliyorum ve karıştırıyorum. Koyu olmasını istiyorsanız tarhanasını bol koyabilirsiniz. Elif tuzsuz sevmediği için az biraz da tuz koyuyorum. Doktor az tuzlu yapabileceğimi söyledi.
Eğer bebeğiniz yoğurt yemiyor ise tarhana çorbasına 1 tatlı kaşığı yoğurt ilave etmeyi deneyin. Ben öyle yaptım ve hiç yoğurt yemeyen Elif, yoğurtlu tarhana çorbasını çok sevdi.

Tarhana zaten tek başına çok besleyici bir besindir, yoğurt da olunca çok daha faydalı oluyor.

16 Eylül 2007 Pazar

Oyuncak Seçerken Dikkatli Olun

*Seçeceğiniz oyuncak bebeğinizi eğlendirirken aynı zamanda fiziksel ve zihisel gelişmini de desteklemelidir.
*Seçeceğiniz oyuncak bebeğinizin gelişim dönemine uygun olmalıdır. Kendisinden küçüklere uygun oyuncaklar, ilgisini çekmezken, kendisinden büyüklere uygun oyuncaklar bebeğinizin becerilerini aşacağı için cesaretini kırabilir.
*Oyuncaklar ilgi çekici ve cazip olmalıdır.
*Oyuncaklar, bebeğinizin yutamayacağı büyüklükte parçalardan oluşmalı; keskin kenarı olmamalı, paslanmamalı ve hafif olmalı.
*Bebekler dünyayı ağızları ile tanıdıkları için her türlü nesneyi ağızlarına götürürler. Bu nedenle seçeceğiniz oyuncakta bebeğinizin sağlığına zarar verici kimyasallar ve boyaların kullanılmamış olduğundan emin olun.
*Oyuncaklar çabuk kırılmamalı, dayanıklı olmalıdır.

0-6 ay döneminde parlar renklerde yumuşak küpler, çıngıraklar, kırılmayacak aynalar, hareketli sesli ve ışıklı dönenceler alınabilir.
6. aydan itibaren 1 yaşına kadar olan dönemde diş kaşıyıcıları, toplar, iç içe geçen kaplar, banyo oyuncakları düşünülebilir.
1 yaşından 2 yaşına kadar basit yap-bozlar, peluş oyuncaklar, itilip çekilen oyuncaklar, oyuncak telefon, müzik aletleri, resimli kitaplar alınabilir.

11 Eylül 2007 Salı

Elif Yüzüyor



Yazın yaptıklarımızdan bahsettim de, Elif’in nasıl yüzdüğünden bahsetmemişim. Aşıları tamamlanmıştı ve artık Elif’i denize sokabilirdik. Tabii Erdek’in denizinin en temiz olduğu vakitlerde ve yerlerde girdik. Sanırım 5 kere denize girdi. Bizimkisinin suyla arası gayet iyi. Bıraksan hiç çıkmayacak. Simit falan alsaymışız, neredeyse yüzecekmiş yani. Tabii denize sokmak çok keyifli ama hasta olmasın diye çıkardıktan sonra çok çabuk bir şekilde temiz bir suyla yıkamak ve hemen giydirmek gerekiyor. Başını da rüzgardan korumak lazım.

Elif Bebek Artık Emekliyor





Yaz tatili sebebiyle uzun bir ara vermek zorunda kaldım. Sizlere bu süre içerisinde neler yaşadıklarımızı kısaca anlatmak istiyorum. En son ilk beslenmemizin olaylı geçtiğinden bahsetmiştim. Zaten ondan sonra da beslenmemiz hiç olmadı maalesef. Tam biraz yemeye başlıyor gibiydi, bir gün her şeyi reddetti ve o günden sonra ağzını açmadı. Anne sütünün de çok yeterli gelmediğini düşünüyordum çünkü çabuk acıkıyordu. Hazır mama denedik onları da kesinlikle kabul etmedi. Aptamil, Milumil, Guigoz, Nutrilion hepsini denedik, maalesef kabul etmedi. Sebze çorbası, muhallebi, meyve püresi, yoğurt yok hiçbirşey almadı. Tabii yaz günü 2 saatte bir emzirmek benim için işkence olmaya başlamıştı. Ama pes etmedim hergün bir şeyler denedim. Şu son günlerde bizim yediğimiz her şeyi tattırıyorum. Ve maalesef ki bizim ağız tadımıza uygun olan şeyleri sevdiğini keşfettik. Ama onun bizim kadar tuz ve baharat yememesi gerekiyor. Mesela tarhana çorbasını sevdi diyebilirim. Şimdi ona tuzsuz değil ama çok az tuzlu tarhana çorbası, yayla çorbası gibi şeyler yapıyorum. Tabii yiyiyor dediysek de zannetmeyin ki öyle bir tabak falan bitiriyor. 4-5 çay kaşığı falan. Bu onun için bir gelişme tabii. Meyveleri ise eline vereceksin kendisi yiyecek. Suyunu çıkartınca ya da püre yapınca kabul etmiyor. Ama eline vermek de çok riskli ve öyle yalayarak fazla bir şey yememiş oluyor. Yani anlayacağınız beslenme konusunda yerimizde sayıyoruz. Ancak 7. ayın sonunda doktora götürdüğümüzde kilosu öyle aman aman olmasa da gayet iyiymiş. Doktor zorlamayın dedi, gelişmesinde bir problem olmadığı için önemli bir sorun olarak görmedi. Geçen hafta itibariyle kilosu 7.590 idi. Buarada karma aşılarımız geçen ay bitmişti. Bu ay da pnömokok yaptırdık. Bundan sonraki son dozunu 1 yaşında olacak.

Fiziksel gelişiminden bahsedecek olursak Elif bebek artık emekliyor. 19 ağustos itibariyle öne doğru ilk emeklemesini yaptı. Şimdi artık son sürat gitmeye başladı, gerçi eminim bundan da hızlı dönemler olacaktır. Emekleme dışında tırmanma faaliyetlerimiz de oldukça yoğun. Zaten sadece emeklese beni bu kadar çok yormayacak ama olur olmadık yerlere tırmanmaya çalıştığı için sürekli müdahalede bulunmak zorunda kalıyorum. Bir de bu aralar anneci oldu çok. Sürekli dizimin dibinde. Sürekli bana tırmanmaya çalışıyor. Ben odadan ayrılayım hemen arkamdan ağlamaya başlıyor ve pat pat emekleyerek yanıma geliyor.

Gece uykusuzlukları da hat safhada. Bu dönemde ayrılık korkusu olurmuş bebeklerde. Yalnız kalacağından korkarmış. Bu yüzden olsa gerek, gece yarım saatte bir uyanıyor, kucağıma alınca bazen kolay uyuyor bazen de biraz uğraştırıyor. Uyudu diye koyarken açıveriyor gözlerini, hemen hissediyor kucaktan ayrılacağını. Tabii ben bu arada sınırlarımı zorluyorum.
Aslında çekilir dert değil ama Gülben Ergen’in dediği gibi “aşksın sen, cansın sen, uykusuzluğum, yorgunluğum hep bu yüzden”

3 Temmuz 2007 Salı

İlk Beslenmemiz


Merhaba,


Geçen yazımda ek besinlere geçişimizi anlatacağımı söylemiştim ancak maalesef size iyi haberler veremeyeceğim. Aslına bakarsanız ilk mama verdiğimizde sevdi sayılır, oldukça istekliydi yemeye. Zaten verdiğimiz de 2 kaşık bir şeydi. Ancak aradan 2 saat geçmeden bir kusma başladı, bu kadar şey bu çocuğun neresinden çıktı dedik. 5 kere kustu, artık sonlara doğru sadece safra kusuyordu. Tabii perişan oldu yavrucak, bitkin bir vaziyette yattı. o aksam belki uyandırasam hiç emmeyecekti. Ertesi sabah da kusmaları devam etti, ateşi de yükseldi. Apar topar doktora gittik. Doktor ishal olmadığı için mikrobik olabilir dedi. Tahlil istedi. Velhasıl kızımız kendini çabuk toparladı, biz ondan idrar örneği alana kadar baktık ki kendine geldi, ateşi düştü, eski performansına kavuştu. Biz de tahlil yaptırmadık.


Ertesi gün şeftali suyu ile devam ettik. Biraz ekşi geldi ama sanırım sevdi. 3 gün boyunca sorunsuz bir şekilde meyve suyunu içti. Tabii içti dediğim de 2-3 kaşık bir şey.


Bugün ilk defa yoğurt verdik. Dün akşam evde kendim mayaladım. Sabah da aç karnına verdim, pek sevdiği söylenemez. Ama maalesef ki mamaya verdiği tepkiyi yine gösterdi. Bir kusma başladı, zavallıcık yine perişan oldu. Bu sefer 2.5 saat başında bekledik ve idrarını almayı başardık. (çünkü idrarını alır almaz 20 dak. içerisinde vermek gerekiyor). Sonuçların bir kısmını aldık. Önemli birşey yok. Biraz kum mu ne varmış. Kristalleşmeler görülmüş, o da az idarara çıktığını gösteriyormuş. Terletmeyin ve bol sıvı verin dedi doktor. Belki sütteki laktoza allerjisi olabilirmiş. Şimdilik sadece meyve suyu ile devam edeceğiz. Umarım allerji falan değildir. Yoksa işimiz gerçekten çok zor olacak.


İşte ilk ek besinlere geçiş maceramız böyle oldu arkadaşlar. Daha güzel maceralarla görüşmek üzere.

28 Haziran 2007 Perşembe

5. Ay Muayenesi

Merhaba,

Dün nihayet 5. ay kontrolüne gittik. Herşey yolunda ama kilosu biraz sınırın altında kalmış. Bu nedenle ek besinlere geçecekmişiz. Normal şartlarda 6. ayda geçilmesi gerekiyor ancak bir-iki ay erken de geçilebilirmiş. Bir arkadaşım erken başlamasının iyi olacağını, inşallah 6. ayda hapur hupur götüreceğini söylüyor. Umarım dediğin gibi olur Gayecim.

5. ay için doktor bize yoğurt, meyve suyu, tahıllı mamalar verdi. İlk başlangıçta sadece tek bir gıda ile başlamak gerekirmiş. Ben meyveli pirinçli mama ile başlamayı düşünüyorum. İlk 3-4 gün sadece mama ve anne sütü deneyeceğim. Eğer allerji ya da başka yan etkiler göstermezse yavaş yavaş yoğurt ve meyve suyuna geçeceğim. Tabii bunları da hep yalnız vereceğim. İlk başta 1 tatlı kaşığı ile başlayıp, daha sonra yavaş yavaş arttıracağız. Eğer reddederse zorlamak yokmuş. Ertesi gün yeniden deneyeceğiz. Üst üste redderse başka bir gıdayı vereceğiz. Bebekleri ilk beslenmelerinde zorlamak ileride beslenme ile ilgili çok büyük sıkıntılara sebep olurmuş.

Buarada vitamininin yanına bir de demir ilacı eklendi. Bu ay itibari ile artık demir eksikliği görülebilirmiş. O yüzden hiç aksatmadan vermek gerekiyor. Yalnız doktorun dediğine göre tadı pek hoş değilmiş, biraz zorlanabilirsiniz dedi. Ancak yazılardan okuduğum kadarıyla mesela bebek meyve suyunu içerse, içine karıştırılabilirmiş.

İlk deneyimimizi bu akşam yaşayacağız. Umarım çok zor olmaz. Ama yine de çok sabırlı olmak gerekecek. Dün apar topar yumuşak üçlu kaşık almak için çarşıya gittik, ama ne zor şeymiş kaşık bulmak Diyarbakır'da. En sonunda chicconun ürünlerini satan bir mağaza var burada, Tillo bebe diye oradan epeycene kazıklanarak Nuby'nin silikon kaçıklarından aldık.

C.tesi günü pnömokok aşısını yaptırmaya götüreceğiz. 4 doz olarak yapılan bu aşının 2. dozunu vurduracağız. Pnömokok aşısı zatüree için yapılan bir aşı.

Bir sonraki yazımda ilk beslenmesi ile ilgili yaşadıklarımızı yazacağım sizlere.

23 Haziran 2007 Cumartesi

Sıcaklar Başladı


Merhaba,

Batıda da başlamış olduğu gibi burada da sıcaklar fena bastırdı. İşin kötü yanı burada sıcak bir geldi mi, bir daha gitmiyor. Klimanın bebekler için sağlıklı olmadığını biliyorum ancak başka çaremiz yok. Yoksa buhar olup uçacak...

Diş sıkıntısından bahsetmiştim sizlere. Hala devam ediyor ama henüz gelen giden birşey yok. Doktorumuz rahatlatıcı bir krem önerdi, ismi dentinex jel, bir de yanlış hatırlamıyorsam kaljel diye bir jel varmış herhalde. Onun dışında buzdolabında duran sulu diş kaşıyıcıları var. Onları veriyorum rahatlasın diye.

Kabızlık sorunumuz bu hafta geçti gibi. Şimdi saati belli olmasa da hergün yapıyor artık. Geçtiğimiz zamanlarda sıkıntılarından biri de kabızlık olabilir.

Sivrisineklerle başımız dertte. Geçen sizlere göndermiş olduğum resimlere bakıp hepiniz yüzündekileri sordunuz. Maalesef sinek ısırığı. Şimdi artık likit sivrisinek kovucu kullanıyorum odasında. Uzatma kordonuyla Eliften mümkün olduğunca uzak tutmaya çalışıyorum. Dışarı çıktığımızda sinekliği var ancak öyle eskisi gibi arabada durup bize bakmadığı için kucağımıza alıyoruz ve o arada da hemen yiyiveriyorlar kızımı. Bugün e-bebek 'dan sinek kovucu sipariş ettim. Benim bildiğim bir chicco'nun bir de dalin'in bebek için özel üretilmiş kovucuları var. Ben Chicco'nun spreyini aldım. Sürmek daha kolay olsun diye. Umarım işe yarar.

Görseniz artık o kadar harketli ki.. Altını değiştirirken özellikle neredeyse kalkıp gidecek. Sürekli bir o yana bir bu yana. Bacaklar zaten hiç durmuyor. Yattığı yerde sallayıp duruyor. O kadar bacak hareketini ben yapıyor olsaydım göbek falan kalmazdı herhalde.

Artık çok daha sık yüksek sesle gülmeye başladı. Keyifli olduğu zamanları görmelisiniz. Tüm çekilen sıkıntılara bedel.

13 Haziran 2007 Çarşamba

Elif 4.5 Aylık


Merhaba, 3. ay kontrolünden beridir sizlere yazamadım. Gerçi bu dönemde de birçoğunuz Elif’i canlı canlı görme imkanı uldu. Okumaktan daha iyi değil mi?

1 Hazirandan beri Diyarbakır’dayız. Havalar ısındı, 33 derecelerde geziyor, ama yine de evler dayanılmayacak kadar sıcak değil henüz. Gerçi haftasonu 37 derece olacakmış. Elif hanım hergeçen gün büymeye devam ediyor. Kilosu herhalde 7’e doğru gidiyordur.


Artık dönmelere başladı. Sırtüstüyken biranda bakıyorsun yüzükoyun oluvermiş. Ama henüz yüzükoyunken sırtüstü olamıyor maalesef. Yüzükoyun dönünce o şekilde kalıveriyor ve başlıyor ağlamaya Akıllanmıyor da illa ki dönemeye ve sonra da ağlamaya devam ediyor.


Bazen kendi kendine uyuyabiliyor. Dönencesini açıyorum ona baka baka daldığı zamanlar oluyor. Ama bu süreç biraz uzun sürüyor tabii…Emziği düşüyor emziğini takıyorum, yuvarlanıyor, doğrulamıyor falan filan…Buarada yatağın içinde saat gibi dönüyor. Bir bakıyorum 3’ü gösteriyor bir bakıyorum 6’yı. Öyle öyle keyif de yapıyor bir yandan. Sonra bir bakıyorum 9’u gösterirken uyuyakalmış.

İstanbul’dayken zaten kavraması çoktan başlamıştı. Şimdi artık kucağımızdayken her şeye atlıyor. Su şişesi çok ilgisini çekiyor. Onunla uzun süre oyalanabiliyor. Telefonda eğer kucağımdaysa kordonu tutuveriyor, ya da telefona uzanmaya kalkıyor.

Yeni yeni sesler çıkarmaya da başladı. Bubu falan diyor. Bir de edepsiz bir bağırışı var ki sormayın. Özellikle şımardığı zaman öyle bağırıyor.

En sıkıntı duyduğum konu yüzükoyun yattığında tembellik yapmasıydı. Neyse ki İstanbul’da başlamıştı kafasını kaldırmaya. Şimdi artık önüne oyuncak koyuyorum o şekilde oynayabiliyor. Göğsünü de kaldırabiliyor, ellerinden yardım alarak.

Gündüzleri kısa ama sık sık uyuyor. Bu beni oldukça rahatlatıyor. Bazen daldırıp 2 saat bile uyuduğu oluyor akşamüstleri. Yani anlayacağınız yine yoruluyorum ama eskisinden biraz daha rahatım.

Bu arada ben de artık spora başladım. Şimdilik sabahları fırsat buldum, yürüyüş yapıyorum. Daha sıcaklar başladığında, Murat’ın evde olduğu akşamları Elifi uyutup, gece yürüyüş yapmayı planlıyorum. Yürüyüşün aslında sporun yanında ruhumu da dinlendirdiğini fark ettim.

Ay sonunda doktor muayenesinden sonra yeniden görüşmek üzere…

28 Nisan 2007 Cumartesi

Elif Artık Çok Yaramaz


Merhaba,


Uzun zamandır bloğumu yenileyemedim çünkü Elif kızımız artık hiç de eskisi gibi uslu bir kız değil. En keyifli zamanı sabahları. Uyandığında gülücükler saçıyor, onunla çok hoş vakit geçiriyoruz. Ama öğleden sonraları bir azıyor vay halime. Gündüzleri uykusu çok kısa olduğu için ve sadece kucağımda uyuduğu için o uyurken hiçbir iş yapamıyorum. Uyanık olduğunda da yanından ayrıldığım an kıyamet kpuyor. Ne olacak bu durum bilmiyorum. Bazen ağlatmaya çalışıyorum, hemen yanına gitmiyorum; ama canım benim öyle içli içli ağlıyor ki onu öylece bırakmaya içim elvermiyor. Yani anlayacağınız Elifle bir gün nasıl başlıyor ve nasıl bitiyor anlamıyorum. Gece 23:30 ya da 24:00 olduğunda acayip rahatlıyorum.


Bugün yavaş yavaş ellerini kullanmaya başladı. Uzun süredir zaten ellerini keşfetmişti ve sürekli ağzına sokuyordu. Bugün eline verdiğimiz oyuncakları kavrayıp tuttuğu oldu. Hatta tutup ağzına bile götürdü. Bu bizi çok sevindirdi. Bu sayede belki kendi kendini oyalayabileceği için belki sürekli yanında durmak zorunda kalmayız.


Buarada kafasında konak oluştu. Bilmeyenler için, konak bebeklerin başında, yüzünde vs. yerlerinde oluşan, pul pul görünümünde, kepek gibi birşey. Çaresi zeytinyağı ya da bebeyağı sürüp bekletmek ve iyice taradıktan sonra yıkamak. Biz de öyle yaptık, şimdilik azaldı gibi ama tekrarlayabilirmiş. Ayrıca doktorun dediğine göre başında konak olan bebekler ileride kepekleri bireyler olurlarmış :)))


Anne sütüne devam ediyoruz. Sütümün kesilmemesi için bol bol sütlü tatlılar, tahin helvaları, bulgur pilavları, soğan vs. yiyip duruyorum. Allah sonumu hayır etsin ne diyeyim :))

8 Nisan 2007 Pazar

Elif Doktorda


Merhabalar,

Ve sonunda beklediğimiz gün geldi. Geçtiğimiz cuma günü doktora gittik. Lojmanlarda neredeyse tüm çocukların gittiği bir doktor var, biz de ona götürdük. Gelelim sonuçlara...

Elif kızımız tam 5.550gr. olmuş, boyu da 60 cm. :)) Bu ay yapılması gereken bir sürü aşı vardı. 5'li karma dediğimiz (difteri, tetanos, boğmaca, çocuk felci ve menenjit) ve yeni çıkan rota virüsü aşısı. Dün aşılarını oldu. Neyse ki korktuğumuz gibi olmadı, akşam ateşi çıkmadı, tam tersine bütün gün uyudu neredeyse :) uyuşturucu mu vurdular ne??? Pazartesi günü de verem aşısı olacak. Onu Verem Savaş'ta yaptıracakmışız. Verem aşısından sonra iki gün yıkanmaması gerekirmiş. Buarada doktor yakında elini emmeye başlayacağını ve salya akıtacağını söyledi. Elif de sanki bunu duymuş da anlamış gibi akşamına elini emmeye başladı. Diş çıkarma süreci şimdiden başladı sanırım. Ne kadar da uzun sürecek demek ki...

Onun dışında anne sütüne devam ediyoruz. Gece uykularımız oldukça rahat geçiyor. Ancak gündüzleri hiç uyumuyor gibi birşey. Annemlerin gidişinden sonra ilk defa cuma günü kızımla birbaşımıza kaldık. Ben de kızımı bu zamana kadar sakin zannederdim. Oysa yalnız kalınca anladım ki sürekli ilgi istiyor. Yemek yapmak falan çok zor olacak bu gidişle. Neyse artık bakacağız çaresine.

3 Nisan 2007 Salı

Elif 62 Günlük


Ve Elif hızlı bir şekilde büyüyor. Bugün tam olarak 62 günlük oldu. Bu haftasonu doktora gideceğiz boyunu ve kilosunu öğreneceğiz bakalım. Sizleri de haberdar ederim. Yapılması gereken bir sürü de aşı var. Yine ağlatacaklar kızımı ;(

Dün bir arkadaşımızın oğlunu ziyaret ettim. Eliften 28 gün sonra doğmuştu ancak yaşamla ölüm arasında gidip gelmişti. Neyse ki yaşama tutunmayı başarmıştı. 3.750 idi kilosu ve küçücüktü. İlk defa kızım bana acayip büyük gözüktü. Dün Yiğit'in yanında dana gibi kaldı valla :)))

Gülücüklerimiz devam ediyor. Yüzüne bakıp güldüğünüzde size muhakkak karşılık veriyor. Şimdi de yeni yeni dil çıkarmalarımız başladı. Kürek gibi dili varmış meğer bizimkisinin. Dil hep dışarıda...

Burada havalar yine soğudu. Bulutlu ve yağışlı dışarısı, çok sevimsiz. Ama yine de kalın kalın giyip dışarı çıkıyoruz. Ne de olsa kar soğuğu değil. Yukarıdaki resim dünkü gezintimizden bir hatıra...

26 Mart 2007 Pazartesi

Elif Geziyor

Bu haftasonu oldukça yoğun geçti hepimiz için. Cuma gecesi annemler ve bazı arkadaşlarla birlikte orduevinde yemeğe gittik. Oradan da Mado'ya tatlı yemeye. Cumartesi günü ise Balıkçılarbaşı adı verilen (İstanbul'un Eminönü, tahtakalesi gibi bir yer) yerde gezdik, biraz alışveriş ettik. Ancak hava yağdı yağacak gibi olduğu için apar topar dönmek zorunda kaldık.

Pazar günü ise önce bizim lokalde brunch yaptık, ardından MegaCenter alışveriş merkezine gittik. Buarada otoparkta Elif hanım karnını doyurdu. Oradan da Gazi Köşkü adı verilen bir turistik mekana gittik. Orada da arabada altını değiştirdik, sonra da açık havada keyifli keyifli oturduk. Eve dönmemiz akşamüstü 6 oldu. Zaten neredeyse bütün gün uyumuştu ona rağmen eve gelince oldukça derin bir uykuya daldı. Açık hava çarptı herhalde :)))

Elif hanım bu gezmeler sırasında o kadar sakindi ki.. Zaten arabada hemen uyuyor sonra da kolay kolay ayımıyor. Ama uyanık olduğu zamanlarda bile hiç sesini çıkartmadan etrafı seyretti.

Yani anlayacağınız Elif hanımla her yere gidilir. Şimdi meme emdiği için herşey rahat. Uygun bir yer buldum mu emziriveriyorum. Çocuk yapmak isteyenlere duyurulur, bebekle sinema haricinde heryere gidebilirsiniz.

23 Mart 2007 Cuma

Elifli Günler

Diyarbakir'da normal yaşantımıza döndük. Burada havalar da çok güzel. Kızımla hergün yürüyüşe çıkıyoruz. Ancak daha anakucağına oturur oturmaz uyuduğu için dışarısını görme şansı henüz olmadı :) Yalnız bu anakucağını ben 5 kat yukarı nasıl çıkaracağım, bu gerçekten ciddi bir problem. Çünkü Elif hergeçen gün kilo almaya devam ediyor. (anne sütüne devam)

Artık yavaş yavaş kendini tanımaya başladı. Zaman zaman ellerini inceliyor. Burnuna doğru yakınlaştırıp inceliyor. Ama henüz eline verilen bir nesneyi bilinçli olarak tutamıyor.

Gülümsemeleri gitgide artıyor. Keyifli olduğu vakitleri görmenizi isterdim. Nasıl gülüyor anlatamam. Gözünün içine bakıyor, sen muck falan yapınca bilinçli olarak gülüyor. Onunla bol bol konuşuyorum çünkü ciddi ciddi dinliyor.

Alt açma ve banyolarımız çok keyifli. Temizliği çok seviyor. Ağladığı zamanlarda bile altını açınca susuveriyor. Banyoda da hiç ağlamıyor ancak artık balık gibi ynamaları başladı. Elimizden kaçıverecek diye korkuyorum. Geçen gün Muratla birlikte banyo yaptırma stajı yaptık. Annem de gözetmen oldu. Bana göre çok kötü değildi ama anneme göre sınıfta kalmışız. :)) Anneciğim sanırım daha gitma vaktiniz gelmedi o zaman:)))

Vakit buldukça yazmaya devam edeceğim...

18 Mart 2007 Pazar

Elif artık evinde

Yeniden merhaba...
Uzun süredir blogumu güncelleyemiyordum. Elifin hayatımıza girmesiyle herşey biranda değişti tabii. 45 günlük bir İstanbul macerasından sonra nihayet Diyarbakır'a, evimize, geldik. Öncelikle küçük kızıma uçakta çok uslu durduğu için çok teşekkür ediyorum. Ve tabii ki Murat'a...Neden mi? Eve geldiğimizde Elif için hazırlamış olduğu sürpriz nedeniyle...Kapıyı açtığımızda karşımızda Hoşgeldin Elif yazısı çıktı. Ve heryer rengarenk balonlarla doluydu. Odası bir rüya gibiydi. Herşey o kadar güzeldi ki...
Kızımız neyse ki yeni yerini yadırgamadı. Gece, herzaman olduğu gibi uyuması 1'i buldu :))) Kızım yani bari ilk gece kendi yatağında yatsaydın....
Bugün annemle birlikte Elif'in valizini açtık ve odasını düzene soktuk. Küçücük birşey ama maaşallah eşyaları ile başımızı döndürdü valla...
Biraz önce banyosunu yaptırdık. Misler gibi kokuyor şuanda. Ama hala uyumaya niyeti yok !!!
Şimdilik bu kadar olsun. Bundan sonra blogumu fırsat buldukça güncelleyeceğim. Size Elif ile ilgili gelişmeleri anlatacağım. Resim de koymak isterdim ama malum babamız bu konuda biraz hassas... Artık resimleri mail yolu ile gönderirim.

13 Şubat 2007 Salı

Nihayet!!!

Nihayet pek çok eş ve can dostun beraberliğinde kızımızın dünyaya gelidiğini, şükürler olsun, tarif edilmez bir sevinç ile gördük...nasıl uzun bir yoldu lakin ardından bakınca dündü sanki diyebiliyoruz... kısmet olurda görürsek kocaman genç hanımlığını, bugünleri için söyleyeceğimiz gibi; "dün gibiydi sanki yahu!!!"
Hayat bir nefes derler ve derlerki insanın doğarken aldığı nefes, ruh terk edene kadar bedeni, saklı kalırmış ciğerinde insanın ve terk edermiş ruhuyla bereber bedeni!!
İşte her şeyden mühimi o mucize nefesi çekti Elifim ciğerlerine...kutlu olsun!!!
Bizi bu çok güzel ama çok zorlu vakitlerde sesiyle sözüyle ismiyle cismiyle niyetiyle yalnız bırakmayan herkeze çokça teşekkür eder Elif kızımız vede ellerinden öper büyüklerinin!!! Küçüklerininde gözlerinden öptüğü günleri sanal yahut hakiki tüm alemlerde yine beraberlik içinde görmek arzusuyla....hoşçakalın!
Gamze&Murat

25 Ocak 2007 Perşembe

Son 10 Gün

Internetten yoksun oluşum ve geçen haftadan beri rahatsız oluşumdan dolayı uzun süredir bloğumu güncelleyemedim. Size son gelişmelerden bahsetmek istiyorum. Öncelikle bizimkisinden hala tık yok.

En son 23 ocak salı günü doktora gittik. 3.300 kg olmuş. Ancak biraz daha zamanı varmış. Neyse ki bugün birkaç saat rötarlı da olsa babası yanımıza geliyor. O yüzden artık Elif istediği vakitte gelebilir. Umarım önümüzdeki hafta başını geçmez. Çünkü hem ben, hem Elif bu durumdan gayet sıkılmış vaziyetteyiz. Hem ne kadar erken gelirse babası da onu o kadar çok görecek. Bundan sonraki kontrole p.tesi günü gideceğiz.

Hastalığımın da etkisiyle gecelerim gerçekten çok zor geçiyor. Her gece bazen 3'de bazen 5'de muhakkak uyanıyorum. Acaba bunlar bizi bekleyen uykusuz gecelerimizin provası mı?

Sonuç olarak en fazla 10 gün gibi bir süre kaldı. Heyecanla bekliyoruz. Herhalde bundan sonraki güncelleyişimde kızımın fotoğraflarını koyarım diye düşünüyorum.

10 Ocak 2007 Çarşamba

Normal Doğum ya da Sezeryan

Cumartesi günü kontrol için doktora gittik. 36 haftayı geride bırakmışım. Artık bundan sonra her hafta gitmemiz gerekiyormuş. Her şey yolunda. Elif 2.7 kg olmuş. Boyu da 46.2 Yüzünü bu sefer görmemiz mümkün olmadı çünkü kordonlarla hep kapalıydı. Zaten bundan sonra hızla büyüdüğü için yüzünü eskisi kadar rahat görmemiz zormuş. Şuanda normal doğum için her şey yolunda gözüküyormuş.

Doktorla normal doğum hakkında konuştuk, endişelerimi anlattım ona. Ben hamileliğimin başından beri hep sezeryan düşündüm, normal doğuma kesinlikle cesaret edemiyordum. Ama son zamanlarda yavaş yavaş fikrim değişmeye başladı. Normal doğumun daha sağlıklı bir yöntem olduğunu biliyordum elbet ama düşüncesi bile beni korkutuyordu. Şu günlerde de bir cesaret geldi, hadi hayırlısı.

Doktor epiduralle yapılacak olan normal doğumda hastaneye gelir gelmez epiduralin yapılacağından bahsetti. Ben epidural hemen yapılmıyor diye biliyordum, belli bir aşamaya kadar sancı çekiliyordu. Ancak Altuğ Bey, Memorial Hastanesinde artık daha farklı uygulandığından bahsetti. Hastaneye gelindiğinde eğer doğum kesin olacaksa epidurali yapıyorlamış, böylece çok daha az sancı çekiyormuşsun. Bunu duymak beni epey rahatlattı. Ayrıca evim Erenköy’de olduğu için hastaneye yetişememe gibi bir endişem olduğundan da bahsettim. Doktor böyle bir şeyin mümkün olmayacağını söyledi. Çünkü ilk kez doğum yapan bir kadının doğurması en az 7, ortalama da 14 saat sürermiş. Eh eğer beklenenden biraz daha erken gelmezse zaten ayın 18’inden itibaren Nişantaşında oturan teyzemlerde kalmaya karar verdim. Böylece hastaneye bir taksilik mesafede olacağım.
Ama burada kimsenin bana garanti veremeyeceği bir konu Murat’ın yetişip yetişemeyeceği. Onsuz normal doğum yapabileceğimi düşünemiyorum. Bana başka kim onun kadar cesaret verebilir ki???? Bu konuyu Allah’a havale etmekten başka çarem yok sanırım. Ama son günlerde bu düşünceler uykularımı kaçırır oldu.


Not: Bu yazıyı doktora gittiğimizin ertesi günü yazmıştım yani 7.1.2006 pazar günü, ancak şuanda annemlerde kaldığım için evde internet yok ve sık sık da laptpumu alıp dışarı çıkma imkanı bulamıyorum.

2 Ocak 2007 Salı

Çatlak Kremleri Gerçekten İşe Yarıyor mu?

Hamileliğimin 4. ayından itibaren çatlak kremi kullanmaya başladım. Karın bölgesi, basenler ve göğüslerde her gün sabah akşam düzenli olarak kullandım. Bir tüp sadece 1 ay idare ediyordu. Bu nedenle fiyatları 55 ile 70 YTL arasında değişen bu kremlere dünyanın parasını ödedim. Ancak buna rağmen geçen gün çok acı verici bir şekilde fark ettim ki karın bölgemde az da denemeyecek kadar çatlak oluşmuş. Acayip moralim bozuldu.

Bu kadar düzenli kullandığım halde neden bu çatlaklar? Acaba kullanmasaydım çok daha fazla mı çıkacaktı, yoksa vücudun yapacağı varsa ne kadar kullanırsan kullan çıkıyor mu? Ya da badem yağı gibi çok daha ekonomik yağlar kullansaydım da aynı sonuç olur muydu? Bu soruların cevabını asla net olarak öğrenemeyeceğim Ama maalesef ki insan böyle bir durumda işini pek şansa bırakamıyor.

Bu arada kullandığım kremler neler miydi?
Üç farklı krem kullandım, bunlar sırasıyla: Babé, Phytolastil (Lierac), ve Bonal