28 Mart 2008 Cuma

Haftasonu Özlemi

Sonunda haftasonu geldi ve biz sabırsızlıkla babamızın eve gelmesini bekliyoruz. Belki yemeğimizi dışarıda yeriz her cuma olduğu gibi. Ama babamızın hazırlanması gereken çok önemli bir sınav olduğu için evde klaıp ders çalışmak isterse onu zorlayamam, maalesef. Ama umarım çıkarız çünkü kaç gündür evdeyiz, Elif de ben de çok sıkıldık. Burada günlerdir çok rüzgar vardı o yüden Elif'i pek dışarı çıkarmak istemedim. İnsan birkaç gün çıkmayınca da acayip sıkılıyor. Aslında burada yapılacak öyle aman aman birşey yok ama evin dışına çıkmış olmak bile insana iyi geliyor.
Annemlerin gelmesine çok az kaldı, onlar gelince yapacağım o kadar çok şey var ki. Mesela kuaföre gidip saçımı kestireceğim, nisan ayında giyeceğim abiye elbisemin kçük bir terzi işi var onu halledeğim vs vs.
Pazartesi günü kursum akşam 6'da başlıyormuş neyse ki merkezi ve bize yakın bir yerde. İşe de ağustos 18 diye konuştum kurumla. Tatilimi yapar gelirim. Sıcaklara artık biraz katlanmak zorunda kalacağız. İşe başlayacağım için şimdiden bakıcı arayışlarına başladım. Sağa sola haber salıyorum. Umarım uygun birini bulabilirim. Aslına bakarsanız bu bakıcı işi beni çok strese sokuyor. Neyse ki yarım gün çalıacağım.
Elif bugün inanılmaz huyszdu. Herşeye ağlıyor, kendini atıyor, sürekli kucak istiyordu, iştahı da birkaç gündür pek iyi sayılmaz. Sanırım köpek dişleri çıkacak, şöyle bir baktım da sanki beyazlanmış gibi geldi bana. Geç çıkarınca şimdi hepsi arka arkaya çıkmaya başladı galiba.

25 Mart 2008 Salı

Yaza Merhaba mı Desek Acaba?

Buradaki günlerimiz biraz rutine bağlanmış durumda. Havalar da inanılmaz güzel, dün resmen yaz sıcağı vardı. Bu güzel havalarda Elif'i mümkü olduğunda dışarı çıkartmaya çalışıyorum ama itiraf etmek gerekirse dışarı çıktığımızda ben inanılmaz derecede yoruluyorum. 5 kat merdiveni in, çık, parkta peşinden koştur, bir de bahar yorgunluğu var zaten. Eve geldiğimizde ben bitmiş oluyorum.
Önümüzdeki haftasonu annemler gelecek. Aslında benim bir kurs olayım çıktığı için biraz zorunluluktan geliyorlar ama ben yine de memnunum. Onlar gidince de Sevilannem gelecek. Anlayacağınız uzun bir süre yalnız kalmayacağız. Bu duruma en çok Elif için seviniyorum. Çünkü Elif gerçekten de sosyal bir çocuk. İnsanları çok seviyor, insanların olduğu yerde çok keyifli oluyor. Başbaşa kaldığımız zaman hep mızmız, sıkılıyor zavallım. Benim kurs meselesi bittiği zaman belki yine İstanbul'a gelme durumumuz var. Murat mayıs sonunda 1 aylığına göreve gidecek belki. 1 ay bizim ne işimiz var o zaman burada değil mi? :)))
Elif artık 14 aylık oldu. Yavaş yavaş kelimeler de söylemeye başladı. Karga ve çorbayı artık söktü. En sonunda anne de demeye başladı. Her ne kadar baba kadar net ve sürekli söylemese de "anne" diyor artık.
Gözlem ve taklit yeteneği de inanılmaz. Bizden her gördüğü şeyi yapmaya çalışıyor. Bebeğine mama yediriyor, benim saçımı tarıyor ve aklıma daha gelmeyen bir sürü şey. Çok kritik zamanlar gerçekten. Şuanda ona ne versek kapıyor.
Üst ikinci dişimiz de ne zamandır gelecek diye bekliyoruz ama meğer ne zormuş bu dişlerin patlaması. Elif bu yavaşlıkta giderse bütün süt dişleri çıkmadan diğerleri dökülmeye başlayacak :)))
Bu ay sonunda pnömokok aşısının tekrar dozunu (4.doz) vurduracağız. Daha önce 3 -5 ve 7. aylarda yaptırmıştık. Önümüzdeki ay da hem muayeneye götüreceğiz hem de suçiçeği aşısını vurduracağız. 1 yaşından itbaren artık 3 ayda bir muayeneye götürsek yetermiş. Biz de en son İstanbul'da 12.ay muayenesini yaptırmıştık zaten.
Emzirmeye hala devam ediyorum. Ama artık sadece uykudan önce veriyorum. Bir ara kesmeye niyetlendim ama devam sütünü sevmediği için içmedi. Süt içmediği için de onu anne sütünden kesemedim maalesef. İnek sütü henüz denemedim ama mümkün olduğunca geç vermek istiyorum. Demir eksikliğine sebebiyet verirmiş. Önümüzdeki ay doktora tekrar bir danışacağım bu konuyu. Emzirmeyi azalttığımdan beri geceleri uykularımız biraz daha rahatladı. Artık gecede 1 kere kalkıyor bir de sabaha karşı uyanıyor. Eğer 7 veya öncesinde uyanmışsa tekrar devam ediyor ama 7'yi geçe uyanmışsa pek devam etmiyor. Ama genelde uyanma saatimiz 8 ve 8:30 gibi. Tabii bu onun uyanma saati. 1 yılı aşkındır uyku hasreti çeken ben, maalesef Elif'in sabaha karşı uyanmasıyla uyanıyor ve bir daha uyuyamıyorum. Burada gün erken başlıyor. Sabah 6'da sanki sabah 8 gibi aydınlık. Bugün de o günlerden biri zaten. O yüzden böyle uzun uzun yazabiliyorum. 6:30'da uyandım :(

15 Mart 2008 Cumartesi

Çocuklarımızı Kanserden Koruyalım

Bir televizyob programına konuk olan İstanbul Üniversitesi Onkoloji Bölümü Direktörü Prof. Dr. Erkan Topuz, kanserden korunma ile ilgili çok önemli bilgiler verdi. Yazı aslında oldukça uzun ancak ben bloğumda çocuklarımızı ilgilendiren maddeleri seçip yayınlamayı uygun buldum. Söylenilen herşeyi yapmak kesinlikle mümkün olmasa bile, elimizden geldiğince dikkat edebiliriz belki.

-Evde, özellikle çocuklu evlerde, sokakta giyilen ayakkabı ile gezinmeyin. Dışarıda giydiğimiz ayakkabı ile eve soktuğumuz pestisitler kanserin en önemli sebebidir. (Pestisit; tarım ürünleri,
egzozdan çıkan gazlar, kimyasallar vs.)
-Kanserle mücadele anne karnında başlıyor. Anne adaylarının aşırı vitamin almaması gerekiyor.
-Gebeler haftada 2 kere kırmızı et ve balık yesinler. Sağlıklı bir insanın kansere yakalanmaması için bebeğin daha anne karnındayken direncinin artması ve zehiri alarak bağışıklık sisteminin bozulmaması lazım.
-En tehlikeli yer halılar. Halı, bütün pestisitleri tutar. Halıları deterjanla değil, sirkeli su ile temizleyin.
-Bulaşık makinesnde kullandığınız deterjan petrol ürünüdür, kansorejendir. Ne kadar yıkanırsa yıkansın kalıntı kalabilir.
-Radyasyon kronik olarak kansere en çok yaklaştıran faktörlerden biridir. Çocuklarımızı televizyondan uzak tutalım.
-Çocuklarımıza haftada 2 kere balık çorbası içirelim, zerdeçal koymak suretiyle.
-Çocuklarımıza fast-food türü yiyecekleri 15 günde bir yedirin. Haftada 3 kez yediklerinde beyin tümörlerinde, lenfomalarda ve lösemilerde 3 kat artış görünmektedir.
-Çocuklarımıza meyve ve yoğurdu bol bol yedirelim. Yoğurdu evde kendiniz mayalayın.
-Çocuklarımızı beyaz un, beya şeker ve tuzdan koruyalım.
-En faydalı gıdalardan birisi cevizdir. Sonra fındık ve badem gelir.
-Elma da dünyanın en faydalı gıdalarından birisidir.
-Bütün beyazlatıcılardan kaçınınız.
-Meyveyi posasıyla tüketin.

Bloglarımda Yaşanan Sorun

Prof. Dr. Erkan Topuz'un bir televizyon programına yaptığı konuşmasından alıntı yaparak kanserden korunma ile ilgili uzun bir yazı yazıştım. Ancak alıntı yaptığım yerden olsa gerek bloğumda, hatta Web Perisi adlı bloğumda da yanı sorun oldu, uygunsuz reklamlar falan açılmaya başladı. Bu nedenle yazmış olduğum 2 yazımı silmek zorunda kaldım. Şimdi elimden geldiğince o yazıları alıntı yapmadan direk kendim yazağım. Çünkü çok önemli konular, paylaşmam gerektiğini düşünüyorum.

11 Mart 2008 Salı

Yiğit 1 Yaşında

Haftasonu Yiğit bebeğe gittiğimizden bahsetmiştim. Yiğit'in gündüz yapılan doğumgünü partisine gidemediğimiz için akşamına gecikmeli olarak doğumgününü kutladık. Bizbizeydik, kalabalık olmadığı için de telaşe olmadı, keyifli geçti. O geceden çekilmiş bazı resimler.


İyi ki doğdun Yiğit

Elif ve Yiğit


Elif babasının omzunda çok mutlu

8 Mart 2008 Cumartesi

Elif'in Çınar Ağacı

Son günlerde çevreye olan duyarlılığımız hat safhada. Bugün de Elif adına bir çınar ağacı diktik. (geçen hafta diktiklerimiz çam ağacıydı) Murat için oldukça zahmetli oldu, umarım tutar. Ağacımıza isimlik de koyduk. Seneler sonra yolumuz yine Diyarbakır'a düşerse, ağacımız hala yaşıyor olursa çok keyif verici olur herhalde. Açık havada uzun süre kaldığımız için üçümüzün de yüzü kıpkırmızı olmuş. Güneş vardı ama çok hafif de rüzgar olduğu için hiç anlamadık nasıl yandığımızı. Bilseydim Elif'e koruyucu krem sürerdim. Ama kırmızı yanaklar çok yakıştı kızıma. Keşke resmini çekebilseydim de burada yayınlayabilseydim.
Bugün Elif'in sol üst dişi patlamış. Kahvaltı ederken farkettim. Ne zamandır bekliyorduk bu günü. Alt dişleri çıkalı o kadar uzun zaman oldu ki. Acaba bir sorun mu var diye düşünmeye başlamıştım içten içe.
Bugün Elif için yorucu bir gün oldu. Gündüz kaç saat açık hava ve güneş, akşam da Yiğit bebeği ziyaret onu çok yordu. Bakalım gecemiz nasıl geçecek?

6 Mart 2008 Perşembe

Bahar Geldi Hoşgeldi

Bugünlerde burada hava çok güzel, inanılmaz bir sıcak var. Bahar çok erken geldi, bu iyi mi kötü mü bilemiyorum gerçi. Havaların şimdiden bu kadar sıcak olması yazın da herzamankinden daha sıcak geçeceğinin belirtisi olsa gerek. Neyse havalar böyle güzel olunca bizim de kanımız kaynadı, yerimizde duramıyoruz. Ya parka gidiyoruz, ya da bir arkadaşa. Dün gittiğimiz arkadaşın 10 aylık bir kızı vardı, başka bir arkadaşında 14 aylık, ev kreşe döndü biranda. En sonunda artık çocukların uykusu gelip huysuzluk etmeye başlayınca apar topar çıktık, arkamızda savaş alanı gibi bir ev bıraktık. Ama çocukların biraraya gelmesi çok keyifli oluyor. Bu onlar için gerçekten bir ihtiyaç.
Geçen gün bebek arabamız, arabanın bagajında kaldığı için ve babamız da arabayla işe gittiği için parka yürüyerek gitme cesaretinde bulunduk. Burada adım başı park olduğu için zor olmadı ama Elif yol boyunca o kadar çok düştü ki, eve geldiğimzde üstü başı leş gibi olmuştu. Sanırım bu sokak kirlerine artık alışmam gerekiyor. Yoksa ıslak mendillerle bu iş olacak gibi değil. :))) Ve sanırım artık bebek deterjanı kullanmaya başlayabilirim. Bu zamana kadar ben hep granül sabun kullandım. Ama artık 1 yaşını geçti, ve sokaklarda oynamaya başladı. Zamanı gelmiştir diye düşünüyorum. Yalnız şu bebek yumuşatıcılarından emin değilim, içimden bir ses yumuşatıcı kullanma diyor. Ne de olsa yumuşutacı durulanmayan birşey. Biraz daha büyüsün bakalım da...
Son günlerde müziğe olan ilgisi birden belirgin derecede arttı. Müzik duyduğu zaman hemen sallanmaya ve rockçılar gibi kafa sallamaya başlıyor. Bu hallerini kameraya çekemediğim için çok üzülüyorum. Maalesef hala fotoğraf makinesi alamadık, 1-2 hafta daha sabretmemiz gerekiyor.

2 Mart 2008 Pazar

Artık Bizim de Birer Dikili Ağacımız Var

Haftasonumuzun bir kısmını dinlenerek geçirdik bir kısmında da gezdik. Bugün ağaç dikmeye gittik, Elif arabada uyuya kaldığı için ben başında beklemek zorunda kaldım. Ama Murat üçümüzün adına 3 tane ağaç dikti. Ardından da hemen yakınlarda bir yerlerdeki piknik alanında mangal yaptık. Hava çok güzeldi, ortam da çok kalabalıktı. Biz de uzun süredir görmediğimiz akadaşlarımızla görüşmüş olduk. Elif de sosyalleşti yeniden. Etrafta çok da çocuk vardı, çok keyiflendi.

Eve geldiğimizde hepimiz çok yorgunduk. Neyse ki Elif de hemen uyudu da, biz de onunla birlikte uyuyup dinlendik. Akşam da Elif'e sonunda balık yedirebildik. Bu zamana kadar hiç sevmemişti, çok üzülüyordum balık yemiyor diye. Umarım bugün itibariyle balığı sevmeye başlamıştır.

Geçenlerde Elif'in aşı kartına bakıyordum öylesine. Birden 12. ayda yapılması gereken suçiçeği aşısını yaptırmadığımızı farkettim. O kadar canım sıkıldı ki... Ama doktorumuz da hiç söylememişti. Hemen İstanbul'daki doktorumuzu aradım tabii. Bana suçiçeği aşısının artık 15. aydan sonra 16. ayda falan yapıldığını söyledi. Ama Diyarbakır'daki bütün tanıdıklarım çocuklarına hem de çok yakın zamanda 12. ayda yaptırmışlardı. O yüzden içim rahat etmedi. Sonra İstanbul'daki bir arkadaşımı aradım. Neyseki onun doktoru da 15. ayda yaptırmış. İşte bunu duyunca çok rahatladım. Erken yaptırmamızda bir sorun olur muydu hiç bilmiyorum. Bu ay sonunda pnömokok aşısının son dozunu yaptırmak için gittiğimizde buradaki doktorumuza soracağım. Bakalım o ne diyecek?