30 Nisan 2009 Perşembe

Duyduğum En Tatlı Sözler



Yemek yerken bana:
"Çok güzel yapmışsın annecim, eline sağlık" dedi.
Bir anne olarak en mutlu olduğum anlardan birisiydi.....

29 Nisan 2009 Çarşamba

Güney Turu ve Tayinler

Gaziantep İmam çağdaş

Yazacak çok şey var bu sefer. Tabii ilk olarak 24 nisan'da açıklanan tayinlerden bahsetmek istiyorum. Sürpriz olmadı, zaten Bandırma'yı bekliyorduk ancak kesinleşmesi içimizi rahatlattı. Şimdi taşınma telaşesi içerisndeyiz, taşıma firması ile anlaştık, evi 10 haziran'da taşıyacaklar. Biz de 17'si gibi yola çıkarız herhalde. Karmaşık duygular içerisindeyim. Aslında hem mutluyum ama bir yandan da buruk. Ne de olsa 5 yılın getirdiği bir alışkanlık, ilk evlenip geldiğim yer olmasından dolayı evime alışmışım biraz hüzünlüyüm bu yüzden. Lojman ortamımız burada çok güzeldi, her ihtiyacımızı burada karşılayabiliyorduk. Lojmanı arayacağım ama Diyarbakır'ı pek sanmıyorum. Yetmişti artık, batıya gitme zamanı, deniz kıyısına gitme zamanı gelmişti. Bandırma aslında yaşanacak çok keyifli bir yer değil diye düşünüyorum. Ama Erdek'e, İstanbul'a ve daha birçok şehire yakın olması bakımından çok avantajlı olacak. Elif de büyüdü, artık onunla bir yerlere gitmek de çok zor olmuyor. Bol bol gezeriz diye düşünüyoruz.
Gezmelerimize burada devam ediyoruz. Elazığ'dan sonra 23 nisan haftasında da Gaziantep, İskenderun ve Antakya turu yaptık. Antep'e ikinci gidişimiz zaten, ama bu sefer hayvanat bahçesine de gittik, gerçekten çok büyük ve güzeldi, çocuklar için çok eğlenceli ve yararlı oldu. Bakırcılar çarşısında biraz alışveriş yaptık, elmacı pazarından da salça, zahter falan aldık. İmam Çağdaş'ta kebap ve baklava yedik. Orada bir gece kaldıktan sonra İskenderun'a geçtik.

Gaziantep


Gaziantep Bakırcılar Çarşısı

İskenderun'a inmemizle tayin haberini almamız bir oldu. O nedenle daha başından keyfimiz yerindeydi. Denizi o kadar özlemişim ki, bak bak doyamadım. Orduevi de deniz manzaralıydı. İlk akşam manzara eşliğinde balığımızı yedik. Ertesi gün de Antakya'ya geçtik.
Antakya'da tavsiye edilen Anadolu restoranında yemek yedik. Künefe yemeden olur mu hiç, oradan da künefeciye gittik, meşhur bir yermiş ama ben çok beğenmedim. Yani Diyarbakır'daki Künefeci Levent Usta'ya asla değişmem. Hatay'dan defne sabunu aldık. Defne sabunu saçlara çok iyi gelen, kepeği önleyen besleyici sağlıklı bir sabunmuş. Henüz kullanamadık. Antakya'da Arkeoloji müzesini gezme şansımız olamadı, biz gittiğimizde öğle tatiline girmek üzereydi. Antakya'nın merkezinden sonra daha güneydeki Samandağ'ın Çevlik beldesine gittik. Orada da beşik mezarları varmış. Ama yolda o kadar yorulmuşuz ki, görevli mezarlara ulaşmak için 500mt yürümeniz lazım deyince kapıdan geri döndük. Çünkü çocuklarla bazı şeyler gerçekten çok yorucu oluyordu. Çevlik'le birlikte güneyde neredeyse Hatay sınırına kadar gelmiştik. Dönüş biraz daha yorucu oldu tabii, ama yine de iki çocukla gayet iyi gezdiğimizi düşünüyorum.
Çevlik Sahili

İskenderun Sahili

Antakya Çarşısı

Antakya

19 Nisan 2009 Pazar

Ben Kimim?

Sevgili Yaprak, beni ne zaman önce sobelemiş de, haberim olmamış, kusura bakma...biraz geç oldu ama kısaca birşeyler yazayım.
Ben kimim?
30 yaşına basmak üzere; beş yıldır hayatının erkeği ile evli olan; dünyalar tatlısı bir kız çocuğuna sahip, böyle olacaksa eğer ikincisini de isteyen; beş yıldır Diyarbakır'da yaşan, beş yıl yetti artık batıya gitme zamanı geldi diyen, taşınma hazırlıkları yapan; engelli çocuğa sahip ailelere psiklogluk yapan ancak kendisine yetemeyen; keyfine düşkün, eğlenceyi seven, heran heryerde uyuyabilen, dostlarıyla vakit geçirmeyi seven, çikolatadan vazgeçemeyen, kuzu eti ağzına koymayan, kilolarıyla başedemeyen; müthiş derecede ülkesinin, milletinin ve kendisinin gelecek kaygısını taşıyan; vatanını, milletini, bayrağını sonuna kadar savunmaya hazır; sağduyulu, vicdanlı, sorumluluk sahibi, laik ve Atatürkçü bir kadınım.

Beşinci Yıldönümümüz ve Üzücü Bir Hafta

beşinci yıldönümümüz

Perşembe günü evliliğimizin 5.yılını kutladık. Ne çabuk geçiyor zaman, evlendik 5 yıl geçti, Elif bile 2 yaşını geçti. Nasıl geçecek 5 yıl diye geldiğimiz Diyarbakır'ı bile doldurduk. 24 nisan'da tayinler açıklanıyor, çok heyecanlıyız. Ancak görseniz ailelerimiz bizden daha heyecanlı, sanki 24 nisan'da yola çıkıyoruz :))) Oysa haziran ortasına kadar daha buradayız.
Yıldönümümüz sebebiyle ailecek balık yemeye gittik. Maalesef çok orjinal birşey yapma imkanımız yok. Balığımızı yedik eve geldik, ben de evde ıslak kek yapmıştım, tatlı niyetine de onu yedik. Bundan sonraki yıllarımız da hep ağız tadıyla geçsin.

Bu haftasonu pek birşey yapamadık. Aslında cumartesi önemli bir gecemiz vardı ancak haftaiçi Balıkesir'de bir f-16 uçağının düşmesi ve bir pilot kardeşimizin şehit olması sebebiyle gecemiz iptal edildi. Ben de aldığım elbiseyi seneye giymek üzere kaldırdım. Uçağın düştüğü gece burada lojmanda da çok kötü bir yangın çıktı. Balkondan seyrederken bile tüylerimiz diken diken oldu. Yangında 4-5 yaşlarında bir çocuk hayatını kaybetti, annesi hamileymiş, bebeğini de maalesef kaybetmiş. Tam bir trajedi anlayacağınız. Gerçekten çok üzücü bir hafta geçirdik. Gün içinde pek aklıma gelmiyor ama gece başımı yastığa koyduğumda hep bu olayları ve geride kalanları düşünüyorum, çok etkilenmişim. Allah gidenlere rahmet eylesin, kalanlara sabır versin, kimseye de böyle acılar yaşatmasın.
Elif'le gün içinde öyle enteresan anlar yaşıyoruz ki, aslında herbirini bir yere not etsem diyorum ama unutuyorum. Aklımda kalan birşeyi paylaşmak istiyorum hemen.
Geçenlerde ben yemek hazırlarken Elif de bana "ben para kazanmaya gidiyorum" dedi. Ben de ona "para kazanıp ne alacaksın" dedim. "yemek alacağım" dedi. Sonra da bir süre sesi pek çıkmadı. Bir baktık ki, ayakkabılarını giymiş kapıyı açmaya çalışıyor. "Nereye gidiyorsun" diye sorduğumda "para kazanmaya gidiyorum" dedi. Çok güldüm :))) 

Diyarbakır'da gökyüzünün sarardığı ve çamur yağdığı günlerinden biri

Buaralar soru sormalara da başladı. Ne olsa "neden öyle dedin, neden güldün, neden baktın, neden acıyor, neden hasta oldun, nereye gidiyorsun, ne yapıyorsun, neden öyle duruyor vs." hiç arkası kesilmeyen sorular....Hepsine elimden geldiğince cevap vermeye çalışıyorum.
Geçenlerde renkli elişi kağıtarı aldım, onları kare şeklinde kesip kartonlara yapıştırdım. Bu hazırlanış aşamasında yapıştırıcıyı Elif sürdü ve çok eğlendi. Sonrasında da hazırladığımız malzemelerle oyunlar oynadık. Aynı olanları üstüste koyma, farklı olanları bulma vs. Farklı olanı bulma konusunda biraz hatalarımız oluyor ama aynı olanları rahatlıkla ayırabiliyor. Renkleri de artık tamamiyle öğrendik. Bir ara da farklı şekillerde renkli kartonlar hazırlamayı düşünüyorum. Böylece uzun zamandır üzerinde durmadığımız şekilleri de pekiştirmiş oluruz.

Eğitici oyunlarımız

Dün birlikte bezelye ayıkladık. Gerçekten de bana yardımı dokundu. O da çok keyif aldı, bezelyeleri ayıklamaktan. Sonra da birlikte bezelyeli makarna yaptık ve afiyetle yedik.

11 Nisan 2009 Cumartesi

Hep Aynı Hep Aynı

gözüne güneş gelince pek bir rahatsız oluyor, biz de böyle bir çare bulduk

Alt ıslatma sorunumuz ile ilgili bazı belirtiler idrar yolu efeksiyonu olabileceğini düşündürttü. Çünkü bazı iye'ları gizli de seyredebilirmiş. Hem Elif de giyinirken bazen kaçıp çıplak çıplak gezindiği için mikrop kapma ihtimali olabileceğini düşündüm. Ancak sonuç temiz çıktı. Ben aslında sorunun fizyolojik olmasını tercih ederdim, en azından ilaç tedavisi ile geçerdi. Şimdi psikolojik boyutlu olunca işimiz daha zor. Bir de bu tahlil olayından sonra 3 gecedir yatak ıslatmaya başladı. Elif tuvaletini öğrendiğinden beri yatağını ıslattığı o kadar nadirdir ki..Şimdi böyle üstüste 3 gece beni çok endişelendiriyor. Hiç bitmeyecek bir süreçmiş gibi geliyor. Hiçbir gelişme yok. Yeniden bez bağlamayı da buraya kadar geldikten sonra hiç düşünmüyorum. Bir süre sonra doktora gitmeyi düşünüyorum ama doktorun da neler diyeceğini biliyorum aslında.
İki gecedir çok fena uykusuzum. Evvelki gece saat 3'de uykum bir aydı, mümkün değil daldıramıyorum. Öyle küçük ve gereksiz şeyleri düşündüm ki, kendi kendime bunları aklıma taktığım için uyuyamadığıma inanamadım gerçekten. Saat 5:30 gibi kitap okuyarak uyumuşum sonra. Dün gece de Elif'in ne olduğunu anlayamadığımız ağlama krizleri oldu. İlkinde gazı var gibiydi, göbeğinin ağrıdığını söyledi çünkü. Ama nasıl ağlamak, hiç susmamacasına. Bir süre sonra daldırdı ama bütün gece ara ara hep ağlayarak ve tepinerek uyandı. En son sabaha karşı 6:30'da ağlayınca bende uyku muyku kalmadı. Şimdi size sabahın 7'sinde yazıyorum. İkisi de mışıl mışıl uyuyorlar bense horoz gibi :)
Bu haftasonu hava pek güzel olacak gibi görünüyor. Aslında çevre illerden bir yerlere gitmeyi çok istiyordum ama Elif'in bu ıslatma problemi nedeniyle hevesim kaçtı. Tatilimi anlayamayacağımı biliyorum, ben sürekli Elif'in kıyafetini değiştirmekle meşgul olacağım. İnanın çok yorucu oluyor. Bir restorana gittiğimizde 3-4 kere tuvalete gidiyor bunun en az ikisinde değiştirmek zorunda kalıyorum.
Ona geçenlerde hamur makinesi aldık. Böyle oyun hamurunu içine koyuyorsunuz, sonra ucuna taktığınız değişik aparatlarla değişik şekiller çıkartıyorsunuz. Elif çok sevdi ve çok eğlendi. Oldukça uzun bir süre başında vakit geçirdik. Kendisi henüz eliyle hamura şekil vermeyi tam beceremediği için bu makineyle şekiller çıkartmayı o nedenle çok sevdi herhalde.
oyun hamuru makinesi

cuma günü gezintimizden

4 Nisan 2009 Cumartesi

İlk Tiyatromuz

Son zamanlarda çok problemli zamanlar geçiriyoruz. Elif'in inadı, kuralsızlığı bizim otoritemizin bittiği an oluyor. Psikolog bir anne olarak çarelerim tükeniyor zaman zaman. Hırçınlıkları ve saldırgan davranışları çok arttı. Sinirlendiği zamanlarda kapıları yüzümüze kapamalar mı dersiniz, bize vurmalar mı dersiniz....Mesela dün akşam dışarı çıkacağımız için onu karşı komşudan çağırdım, ısrarlı çağırmalarıma rağmen gelmeyince onu zorla aldığım için kulağımdaki küpeyle kulağımı yırttı. Bir de yeni çıktı, elindeki birçok şeyi koltukların ve dolapların arkalarına atmaya başladı. Bu bazen elinden almamı gereken birşey olduğu gibi, bazen de kendi oyuncağı olabiliyor.
Altımıza kaçırmalarımızla ilgili hala aynı yerdeyiz, hiçbir gelişme yok. Geçenlerde poposunun acıdığını söylemişti, ben de bunu fırsat bilip; "altını ıslattığın için yara oluyor popon, altın kuru kalırsa yaralar geçer, acımaz" dedim ama yine işe yaramadı.
Bugün onunla değişik bir deneyim yaşadık. Elif'i çocuk tiyatrosuna götürdüm. Lojmanımızın içindeki kültür merkezi son zamanlarda çok aktif çalışmaya başladı. Hergün sinemalar, tiyatrolar vs. Haftasonları illa ki çocuklar için de birşeyler oluyor. Ama önceleri saati 3 olduğu için bizim uykumuzla çakışıyordu. Bu hafta 1'e almışlar, aslında bizim uyku saatimiz 1-1:30 ama biraz geç uyusun yine de tiyatro ile tanışsın istedim. İlk 10 dakika pür dikkat izledi. Sonra kucağımdan inip ayakta izlemeye başladı sonra da gezinmeye. 20. dakikada ise sıkıldığını ve çıkmak istediğini söyledi. İlk deneyim için 20 dakika bence gayet iyi dayandı. Bir de oyun da öyle çok eğlenceli ve dikkat çekici değildi bence. 2 kişilikti, fazla dans ve müzik yoktu, ağırlıklı olarak konuşma idi. Elif de konulu şeyleri daha takip edemiyor tabii. Ama yine de onun için iyi olduğunu düşünüyorum.
Bugün burada hava yine yağışlı ama haftaiçi o kadar güzeldi ki...Artık Elif'in de park muhabbetleri yeniden başladı. Ama artık eskisi gibi değil, eve sokmakta çok zorlanıyoruz. Eskiden kandırıyorduk birşekilde giriyordu, şimdi inadım inat. İnatçılığı uyku konusunda da çok arttı. Eskiden ne kadar rahat uyurdu şimdi direniyor artık gece uykuları 23:30'ları bulmaya başladı. Tabii öğle uykularının süresinin son zamanlarda çok arttığını da söylemek lazım. 3-3.5 saat uyumaya başladı. Bu sefer uyanması öğleden sonra 5'i bulunca akşam eskisi gibi 21:30'larda yatıramıyoruz. Bu da o uyurken benim de uyumam demek oluyor maalesef. Önceden o yatardı ben de kitabımı okurdum, dizilerimi izlerdim vs. şimdi hiçbiri kalmadı. Bu nedenle bloğumu da artık eskisi gibi sık güncelleyemiyorum.

Sema teyzemizin ördüğü başlık çok şirin ama havalar ısınıyor :(