27 Aralık 2010 Pazartesi

Fotoğraflar

yürüme çalışmalarımız

gamzelim

sabahları Emreyi salıveriyorum Elif'in üzerine, uyandırma servisi

yürüteçi çok sıkıştığım zamanlarda kullanıyorum

mandalinaya bayılıyor

Yine Yeniden İstanbul

Geçen hafta yine İstanbuldaydık. Çok mu gezenti olduk son zamanlarda :)) Babamızın İstanbulda bir eğitimi vardı, biz de bu fırsattan faydalanalım dedik. Neyse ki bu sefer hastalıklardan uzak bir tatil oldu. Biraz eş dost muhabbet, biraz alışveriş ve zaten bir hafta dediğiniz nedir ki hemen geçiverdi. Ve yine Bandırma'dayız.
Elif bu sefer dönerken ilk defa gitmek istemediğini ve buradaki herkesi çok özleyeceğini söyledi. Anneannesi bunları duyunca neredeyse ağlayacaktı. Neyse ki diğer herşeyde olduğu gibi çok fazla ısrarcı olmadı.
Bu aralar yine prenses sevdası alevlendi. Bir Sinderalla merakı ki sormayın. Bir süredir bana sinderella elbisesi dikin diye yalvarıyor. O kadar hevesli ki insan kıyamıyor. Mothercare'e girdiğimde bir baktım ki karşımda sinderella kostumü duruyor. Biraz pahalıydı tahmin edersiniz ki..Acaba kıyıp alsam mı diye düşünürken sonuçlarını düşünmeye başladım. Şimdi ben o kostümü alsam bizimkisi ısrarla her yerde onu giymek isteyecek. Okula bile onunla gitmek isteyecektir eminim ki...Bir de bu kostümler tiril tiril incecik kumaş parçaları. Havalar soğuk, evimiz çok sıcak değil. Biliyorum ki bütün gün evde o incecik şeyle dolaşacak, ben de deli olacağım. Vazgeçtim. Onun yerine prenses şatosu alayım dedim, kararsız kaldı. İkisini de öyle çok istiyor ki...Önce elbiseyi alın, sonra da şatoyu diye cevap verdi :))) Annesine, çekmiş, çocukluğumdan beri tercih yapmak çok zoruma giderdi, ikisi de olsun isterdim hep.
Emre zavallım pek gezemedi İstanbul'da. Bir tek Nişantaşına teyzemlere gitmiştik bir akşam. Meşhur Abdi İpekçi caddesinde dolaştırdık biraz, hava çok güzeldi, her yer de ışıl ışıl. Onun dışında hasta olur bahanesiyle onu hep evde bırakmak zorunda kaldım. Tabii ev gezmeleri dışında. Bayağı bir ev gezmesi yaptı.
Ne zamandır beklediğimiz ikinci dişimiz de bugün çıktı. Artık top nerede deyince, topa, balon nerede deyince de balona bakıyor. Ama ne zamandır uğraştığımız lambayı hala tam olarak öğrenemedi. Lamba nerede deyince kıkır kıkır gülmeye başlıyor :) Balonları ve topları çok seviyor, uzun bir süre bir balonla veya bir topla oyalanabiliyor.
Zaman zaman sıkıntılı anlarımız olsa da yine de Elif'in kardeşini çok sevdiğini anlayabiliyorum. Okuldan gelince hemen ona sarılıyor, onu uyutmam gerektiğini söylediğimde çok üzülüyor. Onunla gerçekten iyi vakit geçiriyor. Emre de kimseye gülmüyor, ablasına güldüğü kadar. Aralarında müthiş bir iletişim var.

10 Aralık 2010 Cuma

Bir Kış Günü Aile Saadeti

Hava feci soğuk. Bugün tam kış geldi artık. Evde ailecek oturuyoruz. Babamız da işe gitmedi bugün, neden?? Son zamanlarda çok yorulmuşlar topluca dinlenmeye karar vermişler :) İnanılır gibi değil değil mi?? :)) Ama öyle işte. Elif de dün okuldan aldığımda ateşliydi gece ateşi düşmedi, o nedenle o da evde. Şuanda evde herkes uyuyor. Benim de yatmam lazım ama yok ben diri cadı gibi ayaktayım işte. Daha geç saatlerde bastıracak bana uyku. Şimdi yağmurun sesini dinleyerek kafamı dinlendiriyorum, bu da bana yeter.

Aralık ayında nereden çıktı, nerelerde saklanmışlar bu zamana kadar bilmiyorum ama sivrisinek vardı evde hem de iki tane. Oğluşumu da açıkta kalan her yerinden yemişler namussuzlar. Bu zamanda olacak iş mi şimdi bu?

Bir süredir evde yoğurt yapamaz oldum, gerçi Emre de son zamanlarda yoğurtla pek barışık değil. Acaba annesinin yoğurdunu mu özledi ki??? Bugün ona öğlen için tavuklu kereviz yaptım. Bir parça tavuk, biraz kereviz, biraz havuç, biraz patates, biraz pirinç ve irmik. İrmik çok faydalıymış, o nedenle birçok yemeye koymaya çalışıyorum.

Yılbaşı yaklaşıyor, Alışveriş Cambazında da kampanyalar başladı. Yoğun tanıtım faaliyetleri içerisindeyim. Sitemiz hızla büyüyor, her geçen gün yeni yeni ürünler ekleniyor. Dolayısıyla da işler çok, ama Emre de hızla büyüyor ve ilgi bekliyor. Evi salladım gitti, o uyurken hep çalışıyorum. Ama mutluyum çünkü kendi işimi yapıyorum.



1 Aralık 2010 Çarşamba

Bugünkü Menümüz Sulu Köfte


Hastalıktan beri iştah sorunumuz var demiştim. Bugün Emre'ye ilk defa suluköfte yaptım. Bayıla bayıla yedi. Tarifim şöyle:
Bir parça kıyma (gram olarak bilemiyorum ama bir avuç içi kadar)
Bir yemek kaşığı pirinç
Maydanoz
Yumurta
Un

Pirinçleri suda haşladım. Kıymaya haşlanmış pirinçleri ve biraz da kıyılmış maydanoz ekledim. Karışımdan küçük toplar yaptım bu topları una buladım ve tenceredeki suya attım. Suyuna biraz un ekledim ki kıvamlı olsun. En son da yumurtanın sarısını ve biraz da limon ekledim. İyice piştikten sonra ezerek yedirdim.

Not: Resim çekemedim, internetten buldum ama neredeyse aynısı, sadece porsiyonu çok daha az :)

İstanbul'dan Kareler

Sema teyzemizin ördüğü takım

Bayramda Elif

Kasım ayında hava bu kadar mı güzel olurdu, Kalamışta bir cafede

Kalamışta gün batımı

Elif ördekleri ve tavşanları besledi

Lunaparkta çok eğlendik


Kuzularım benim

Bayramlar da olmasa aile fotoğrafımız olmayacak

30 Kasım 2010 Salı

İstanbul Maceramız ve Hastalıklar ve İlk Dişimiz

İstanbul seyahatimiz yine çok yoğun geçti. Olduğu kadar bayram ziyaretleri yaptık. Sonra Emre'nin Bandırma'da başlayan bronşioliti geçmediği için önce kendi doktorumuza Memorial'e götürdük. Bayram sonunda da Çapa Tıp fakültesinin Çocuk göğüs hastalıkları ve Allerji anabilim dalı başkanından bir tanıdık vasıtasıyla randevu aldık ve Emre'yi bir de ona gösterdik. Bu nedenle bayramın bitmesiyle biz hemen dönmedik. Doktor birtakım testler istedi tabii, kan testlerinin hepsini yaptırdık ancak bir de ter testi istedi, onu yaptıramadık çünkü geçen perşembe günü yani ter testini yaptıracağımız gün, çocukların ikisi de ateşlendi. 39'a dayanan bir ateş, ateş düşürücü ile biraz düşüyor sonra yine yükseliyor. Elif ertesi gün iyileşti ama Emre tahmin edersiniz ki daha bir kötü oldu, biz yine doktora. Enfeksiyon kapmış, ciğer filmi falan çekildi yine, hastaneye yatmaktan kıl payı kurtulduk. 5 gün boyunca antibiyotik iğne yapıldı. Bugün son kez yapıldı. Ateşi 3 gün sürdü neredeyse, şimdi iyi, bir tek burun tıkanıklığı var, onu da serum fizyolojiklerle gidermeye çalışıyoruz. Otribebenin burun aspiratörü var, çocuğun burnuna sokuyorsunuz bir taraftan da siz havayı çekiyorsunuz. Emre daha çok küçükken hastanede yattığımızda hemşireler tavsiye etmişlerdi, gerçekten de çok faydalı. Uçlarını değiştirebiliyorsunuz, yedekleri de satılıyor zaten. Önce serum fizyolojikle ıslatıyorum sonra hüüp diye içeride ne var ne yok çekiyorum. Enfeksiyonumuzu geçirdik şimdi bronşiolitimizin tedavisi için 3 ay boyunca sprey kullanacağız, tabii tahmin edersiniz ki çocuğun ağzına maskeyi dayayıp spreyi solutmak hiç de kolay olmuyor. Ama belki alışır zamanla diye ümit ediyorum.

Pazar günü evimize döndük ama ben hala tam da yerleşemdim. Emre geçtiğimiz 20 gün içinde ciddi değişklikler göstermeye başladı. Gitmeden önce o uyanıkken birçok işimi yapabiliyordum şimdi işler değişti. Emre artık gözünü açtı, heryerleri karıştırmaya başladı. Kaşla göz arasında kütüphanenin rafından kitapları indiriveriyor. Bir de benden hiç ayrılmıyor. Ben nereye o oraya. Ortadan kaybolursam başlıyor ağlamaya, yanındaysam da sürekli bana tırmanmaya çalışıyor. Yapışık gibiyiz :) Hastalık dolayısıyla iştahımız da bir gitti...Bir tek yayla çorbasını içiyor, çok sevdiği yoğurdu bile yemez oldu. Çok ısrar etmiyorum ama böyle giderse kilo kaybedecek gibi görünüyor.

Buarada bayramın üçüncü günü yani 18 kasım'da ilk dişimiz çıktı ve ilk farkeden ben oldum. teyzemlerde yoğurt yedirirken çıt çıt diye ses çıktı. Şimdi de ikincisi geliyor gibi çünkü çok huysuz ve çok salya akıtıyor.

Elif ise İstanbul'da bol bol para topladı, çikolata yedi, kuzenleriyle oynadı. Ama Emre'nin hastalığı sebebiyle onu biraz ihmal etmek zorunda kaldık. Biz sürekli onu bırakıp yok muayeneye, yok tahlile yok kontrole diye evden çıkmak zorunda kalıyorduk. Bir süre sonra zaten onun da hırçınlıkları başladı. Aslında İstanbul'da biraz daha kalmaya niyetliydim Emre tam düzelene kadar ama Elif'in psikolojisini düzeltmek amacıyla dönmeye karar verdik. Burada kendi düzenimizde, yine okuluna gidiyor, keyfi yerine geldi.

16 Kasım 2010 Salı

Bayramınız Kutlu Olsun

Kurban bayramı sebebiyle İstanbul'dayız. Bu sefer babaannemizde kalıyoruz. İki çocukla bayram gezmesi kolay olmuyor. İstanbul'a gelmişken alışveriş de yapmak istiyorum. Bayram öncesinde heryer çok kalabalık olduğu için sadece çocuklara birşeyler alabildim. Akşamları evde oluyoruz genelde, aslında Emre'yi uyutup çıkmak istiyorum her seferinde ancak yorgunluk çöküyor yayılıp kalıyorum.
Bayram fotoğrafarını artık Bandırma'ya dönünce ekleyeceğim.
Herkesin bayramını kutluyor, sevdiklerinizle nice mutlu bayramlar diliyorum.

5 Kasım 2010 Cuma

Yeni Temamız

2006 yılının son ayında başlamıştım bu bloğu yazmaya. Ve o zaman seçtiğim tema o gün bugündür hep aynı kaldı. Uzun zamandır temamı değiştirme vakti geldiğini biliyordum ama ayıracak vakit bulamıyordum. Dün gece biraz zaman ayırdım. Aslında çok güzel bir tema bulmuştum, ama o benim bloğuma uygun olamadı maalesef. Bir de onu yapacağım derken bloğumun yerleşim ayarları da bozuldu. Ben de blogspot'un kendi temalarından yeni ama eskisine benzer bir tema buldum. Bir süre bununla idare edeceğim yine bir gün vaktim olursa o zaman belki çok daha orjinal bir şekilde karşınıza çıkabilirim. :)))

Babamız bugün yine gitti. Sabah burada acayip sis vardı ve uzun süre de kalkmadı. Uçakla gidecekleri için içime bir ümit düştü belki gidemezler de pazartesiye ertelenir diye ama maalesef ki hava açtı ve uçaklar uçmaya başladı bile. Babamız gitti ama sağolsun benim canım kuzenim beni yalnız bırakmıyor ve yarın sabah erkenden feribotla geliyor. (Hava şartları müsade ederse tabii) En azında haftasonunu yalnız geçirmezsem iyi olur, çünkü haftaiçi zaten Elif kreşte oluyor.

Dün kreşten aile fotoğrafı istemişlerdi. En son basılı fotoğrafımız daha Diyarbakır'dan gelmeden önce çekilmiş Mayıs 2009 tarihine aitti. Rezil olduk valla, aile fotoğrafı ama Emre fotoğrafta yok..Elif ise 2.5 yaşında bile değil. Neyse dijital çıkalı normaldir herhalde böyle şeyler. Aslında Diyarbakırdayken yakınımızda fotoğrafçı vardı, her 6 ayda bir gider toplu fotoğraf bastırırdım ama buraya geldik geleli herşeyden mahrum kaldık. Aile fotoğrafını, kesip süsledikleri kağıttan bir çerçevenin içine yapıştırmışlar. Çok şirin olmuştu. En kısa zamanda Emre'nin de olduğu bir aile fotoğrafımızı bastırıp evde benzer bir uygulama yapmayı düşünüyorum.

Ütülerim birikti tam anlamıyla dağ gibi oldular. Ve hala çamaşırlıkta çamaşırlar asılı, kirli sepeti dolu.. Onlar bana bakıyor ben onlara, allahım ne olur bir sabah uyandığımda minik cinler gelip ütülerimi yapmış olsalar :)) Masallardan medet umar oldum :))) Bu hafta temizlikçim de gelmeyince gerçekten çok zor oldu. Tamam yerleri sürekli süpürüyorum ama derin temizlik yapmayınca ev temizlenmiyor işte...

Emre'nin bronşiolit olduğundan bahsetmiştim, doktora götürdük bir sürü ilaç verdi..İlaçlarımızı kullanıyoruz düzenli olarak ama iştahı gitti çocuğun. Bir tek meyvesini çok severek yiyiyor, sebze çorbasını geçtim gece mamasını bile yemez oldu. Ben de bugün değişiklik olsun diye kıymalı tarhana çorbası yaptım. Daha önce çok severek içiyordu ama sanırım domates allerji yapmıştı, yaklaşık bir aydır vermiyordum. İstemediği zaman da başını yan çevirip ağzını öyle bir sıkı kapatıyor ki, kaşık sokmak mümkün olmuyor. Ben de bugünlerde hastalığından dolayı çok zorlamıyorum. İyileştiğinde tekrardan iştahı gelir herhalde değil mi???

1 Kasım 2010 Pazartesi

Kısa Bir Tatilin Ardından

Canlarım

Sonunda yoğurt yapmayı başardım. Geçenlerde babaannemiz buradayken onun nasıl yaptığına baktım da, ben meğer biraz ılık yapıyormuşum ve sıcak tutmayı başaramıyormuşum, yün gibi birşeye sarmak lazımmış. O gittiğinden beri yaptığım tüm yoğurtlar oldukça başarılı. Kaloriferlerin yanıyor olması da sanırım büyük bir etken. Neyse yoğurt yapma makinesi almaktan kurtulmuş oldum :) Artık içime sine sine yediriyorum.

29 Ekim tatilimiz havanın fırtınalı ve yağışlı olmasından dolayı evde geçti, tabii hepimiz evde olunca da dağınıklığımız hat safhadaydı. Ben de koyverdim gitti, nasıl olsa pazartesi günü temizlik vardı. Sadece yerleri süpürdüm Emre için. Ama o da ne. Meğer temizlikçim hastaymış, bugün gelemedi. Öylece kalakaldım. İşin kötüsü Emre'nin bronşioliti tekrarladı. Zaten bir süredir vardı, doktorun verdiği şurubu kullanıyorduk ama dün gece çok şiddetlendi. Uykusuz kaldı zavallım nefes alamamaktan, çok sıkıntısı vardı. Bugün doktorumuz da yoğunmuş ama bizimkisi acil deyince neyse ki araya sıkıştırırım sizi dedi. Akşam 6'da gideceğiz bakalım.

Bir yandan Elif'in huysuzlukları, söz dinlememeleri, ağlama krizleri bir yandan Emre'nin emekleyerek artık istediği yere çok hızlı bir şekilde ulaşması, koltuklara tutunup ayağa dikilmesi, dolapları açmaya çalışması....Anlayacağınız zor günler geçiriyoruz ve daha da zorları kapıda...Ama yine de herşeye rağmen değer. Onların bir kahkahası bütün yorgunluğumu ve sıkıntımı alıp götürüyor. Özellikle de Elif'in Emre'ye yaptığı komikliklere Emre'nin kıkır kıkır gülmesi yok mu...Bayılıyorum o anda onları seyretmeye.




22 Ekim 2010 Cuma

Bandırma'da Günlerimiz

İki haftadır babamız İzmir'deydi. Bugün yola çıktı akşamüstü burada olacak inşallah. Yetişebilirse kreşten Elif'i belki o alır, ne güzel bir sürpriz olur. Bugün kreşe şık elbisesini giyerek gitmek istedi. Geçen sene doğumgününde aldığım elbiseyi, kendi tabiriyle balo elbisesi :))) Aklınıza öyle tüllü müllü birşey gelmesin, bildiğiniz elbise işte ama hani bayramlık seyranlık cinsinden. Altına da ev ayakkabılarını aldı, okulda patikleri yerine onları giydi. Bugün canı böyle istedi, ben de sesimi çıkartmadım. Dün gece migrenim tuttu, bütün akşam odamda yatıp uyumaya çalıştım, kızımı hiç göremedim. Uyuduktan sonra babaannesinin yanından alırken sevebildim onu sadece. Yalnız beslenmemiz ve geceleri yatmamız çok sorunlu oldu bir süredir. Ben okula başlayınca artık kendi başına çok güzel yer diyordum ama şimdi masada bile oturtamıyorum. Gece uykusu konusunda da çok direnç göstermeye başladı. Uyumak istemiyor, saat 11'i geçe ancak yatağa girebiliyoruz, hemen de uyumuyor. Bir de uyumadan önce illa ki evde bir kıyamet kopuyor. Her akşam acaba bu akşam ne yapacak da ipler kopacak diye bekler oldum. Gece olunca strese giriyorum.

Emre artık dizlerinin üstünde ilerlemeye başladı. Ama düşündüğümden çok daha yavaş gelişti bu süreç. Bugünlerde uykularımız da bir acayipleşti. Gündüz uykularından çabuk uyanıyor, geceleri sık uyanıp bir de uyumuyor. Geçenlerde yorgunluktan düşüp bayılacağım zannettim. Şimdi vitamin almaya başladım sabahları. Neyse ki babaannemiz buradaydı da bana çok yardımcı oldu. Hem sabahları biraz dinlenebildim, hem de online alışveriş sitemle biraz daha fazla ilgilenebildim. Çünkü yalnızken gerçekten çok zor oluyor. Alışveriş Cambazı ile ilgilendiğimde evin işleri aksıyor, ütü, yemek vs...Cambazla ilgilenmesem, daha yeni yeni pazarda yer aldığımız için, bu sefer ziyaretçilerimin sayısı düşüyor. Yani boş bırakmaya gelmiyor. Buarada sitemde bebeğinizle ilgili aradığınız herşeyi bulabilirsiniz. Bebek giyim ve gereçlerinin yanı sıra organik temizlik ürünlerimizi de tavsiye ederim. Ben Sodasan'ın genel temizlik ürününü özellikle yerlerde kullanıyorum. Emre bütün gün yerlerde gezindiği için diğer deterjanlar hiç içime sinmiyor. Bu ürünü aynı zamanda ocak temizliğinde de kullanıyorum, diğerleri gibi kokmuyor ve yağ lekelerini çok da güzel çıkarıyor. Bir de Klar'ın elde bulaşık yıkama sıvısını kullanıyorum. Emrenin bazen kaşıklarını ve kaselerini elde yıkamak durumunda kalıyorum, artık içim çok rahat. Organik yumuşatıcı da çok önemli. Ben Elif'te bebek yumuşatıcısı dahi kullanmadım, durulanmadığı için içim rahat etmiyordu. Ama şimdi organik yumuşatıcıyı Emre'de çok rahatlıkla kullanıyorum. Diğer organik ürünlerimizi de inceleyebilirsiniz. Çamaşır deterjanı, kireç sökücü, bulaşık makinesi tozu, camsil vs...Bu organik ürünler konsantre olduğu için diğerleri gibi öyle çabuk da tükenmiyor. Facebook'a üyeyseniz eğer, blog sayfamın sağ altında bulunan Alışveriş Cambazının sayfasını beğenmenizi rica edeceğim. Böylelikle ürün tanıtımlarımızdan ve gelişmelerimizden de haberdar olabilirsiniz. Sitemden güvenli bir şekilde alışveriş yapabilirsiniz. Siparişlerinizi en geç 5 işgünü içerisinde gönderiyoruz.

Emre artık kahvaltılara da başladı. Artık ona tam buğday ya da çok tahıllı ekmeği ufalıyorum, üzerine ıhlamur çayı döküyorum peynir ekliyorum tam yağlı, tereyağ ve pekmez. Şimdilik haftada 2 kere yumurta sarısı koyuyorum bir kaşık. Emre'nin allerjik bünyesi olduğu için bu tür şeylerde çok dikkatli olmam gerekiyor. Neyse ki yumurtadan sonra herhangi bir allerjik reaksiyon göstermedi. Çok da severek yiyiyor kahvaltısını. Bu ayın başında doktora da götürdük, kilosu gayet iyiydi, 8.750 gr.

8 Ekim 2010 Cuma

Havalar Soğudu, Hastalıklar Başladı


Birkaç güne kalmaz emekleyecek herhalde. Bir süredir zaten sürünerek istediği yere ulaşabiliyordu. İki gündür de poposunu kaldırıp dizlerinin üzerinde durabiliyor ancak henüz ileriye gidemiyor. Elif 6.5 aylıktı emeklediğinde, Emre de herhalde 7.5 aylığı bulmayacak. Buarada birkaç gündür uyandığında onu yatağında parmaklığına tutunmuş ve dizlerinin üzerinde dururken görüyorum. Bu güzel olduğu kadar da biraz ürkütücü. Çünkü yatağını sallayıp duruyor sanki dengesini kaybedecek de düşecekmiş gibi geliyor. Artık parmaklıklarını yukarıya kaldırsam iyi olacak.

Ek gıda maceramız öğlenleri ve akşamları biraz sorunlu gidiyor. Sebze çorbasını hiç sevmiyor. Nane de koydum ama yok. Ne kadar uğraşsam da yine de bitiremyoruz tabağımızı. Yediklerimiz de artık ne uğraşlarla. Akşam verdiğim sütlü pirinçli veya yulaflı buğdaylı mamalar da aynen öyle. Neyse ki meyveleri ve yoğurdunu çok güzel yiyiyor.

Burada hava çok soğudu. Bir de rüzgar..Bandırma zaten rüzgarlıdır bizim bulunduğumuz yer ise uçuyor sanki. Elif geçen haftadan beri antibiyotik kullanıyor zaten nezle, öksürük, ateş...Ondan bana da geçti, bende de birkaç gündür öksürük var. özellikle sabahları öyle fena oluyor ki..Sanki akşam karda yatmışım gibi. Bol sıvı tüketmeye çalışıyorum. Ihlamur çayları, ballı zencefil falan. Emre'yi kucağıma aldığım zamanlarda hep maske takıyorum. Onu korumam gerek ama o da dün nezle olmuş. Gecemiz sıkıntılı geçti biraz. Bronşiolite çevirecek diye çok krkuyorum. Çünkü bütün doktorlar gribal enfeksiyon sonrası bronşiolitin tekrarlaması büyük olasılık diye söylediler.

Bandırma'ya gelmeden önce burada çocukların hep hasta olduklarını duymuştum. Doğruymuş gerçekten. Diyarbakırdayken Elif hiç hasta olmazdı. Buraya geldiğimizden beri kaç kere ateşi çıktı, geçen kış sürekli öksürdü. Bir de bu sene kreş var. Artık durum ne olacak göreceğiz. Neyse ki birkaç gündür sabahları Elif'i kreşe babamız götürüyor da ben ve Emre çıkmak zorunda kalmıyoruz bu rüzgarda. Ama bütün kış nasıl olacak bilmiyorum, bir çare bulmalıyım. Karşı komşuma mı bıraksam acaba? Ama bir değil iki değil... Sürekli de olmaz ki...




5 Ekim 2010 Salı

Önce Çocuklarımızı Koruyalım

İnsanın özellikle de küçük çocuğu olduğu zaman daha bir önem veriyor sağlık konusuna. 3.5 yaşındaki kızım ve 7 aylık oğlum...Daha o kadar uzun zamanları var ki hayatta...Ama daha küçücükken onları bir sürü zararlı şeylere maruz bırakıyoruz. Yediğimiz içtiklerimizden tutun da, kullandığımız birçok şey kansorejen etkilere sahip. Cep telefonunu asla ve asla oğlumun eline oynaması için vermiyorum, kızım da şuana kadar herhalde 1 ya da 2 kere konuşmuştur, o da zorunlu olduğu içindi. Telsiz telefonların da en az cep telefonu kadar radyasyon yaydığını biliyor muydunuz? Kanal D'de yayınlanan Doktorum programında bir keresinde ev aletlerinde radyasyon ölçümü yapıyorlardı, gözlerimle şahit oldum. Çocuğumuzun ağladığını duyabilmek için kullandığımız o bebek telsizleri de çok radyasyon yayıyor. Bu nedenle bebek telsizlerini bebeğinizin başucuna değil, odanın bir köşesine koyun ve çocuğunuz uyandığı zaman hemen kapatın. Ve kablosuz modem... O kadar zararlı ki..o kadar olur...Kablosuz modemi bilgisayarınızı kullanmadığınız zamanlarda ne olur kapatın. Yandaki ve üstteki komşlarınızın da bu konuya gereken önemi vermesini sağlayın ki onların radyasyonundan da etkilenmeyin. Mümkünse modeminizi evin en az kullanılan yerine koyun. Çocuklarınız modeme ne kadar yakın durursa radyasyona o kadar maruz kalıyor demektir. Bilgisayarınız internete bağlı olmasa bile yine de radyasyon yayıyor. Başta başında oturan biz olmak üzere, etrafımızdakileri de etkiliyoruz. Bunun için radyasyondan koruyucu cihazlar var, Phoneshield. Radyasyonun etkilerini azaltığı bilimsel olarak kanıtlanmış. Bilgisayarınızda, kablosuz telefonlarınızda ve bebek telsizlerinizde kullanmanızı tavsiye ederim.

1 Ekim 2010 Cuma

2 Milyon Ağaç İçin 2 Milyon İnsan Aranıyor



İstanbul'a 3. köprü yapmak amacıyla 2 milyondan fazla ağaç kesilecek. İstanbullular bu amaçla 2 Ekim Cumartesi günü saat 20:00'da ellerinde mumlarla İstanbul sahillerinde bu olayı protesto edecek. Siz de duyarlı olun ve destek verin.




30 Eylül 2010 Perşembe

Evden Çalışıyorum, Mutluyum, Huzurluyum



Çalışmaya alışmış bir insana evde kalmak çok zor gelir. Ben Elif doğana kadar insan kaynakları alanında çalıştım. O zamanlar eşimin tayini dolayısıyla Diyarbakırdaydık. Yine de oranın en büyük ihracat firmalarından birinde görev yapıyordum. Kızım doğunca onu uzak memlekette bakıcıya emanet etmek istemedim ve işimden ayrıldım. Tabii evde oturmak bana göre değildi. Blog yazmaya o zamanlar başladım. Kızım 1.5 yaşına gelince karşıma çok güzel bir iş teklifi çıktı. Aslında tayinimizin dolmasına 1 sene kalmıştı ama ben ev hanımı olmaktan sıkılmış ve çocuk bakmaktan da bunalmış vaziyetteydim. Ve özel eğitim merkezinde yarı zamanlı psikolog olarak çalışmaya başladım. Bu iş yarı zamanlı olmasından dolayı bana çok iyi geldi. Hem kızımı çok ihmal etmiyordum hem de biraz evden ve kızımdan uzak kalıp onu özlüyordum. Bunu sevmiştim. Derya ablamızı da bu sayede tanımıştık ve çok sevmiştik, tayinimizin çıkışı her üçümüz için de zor olmuştu. Bandırma'ya gelir gelmez ikinci bebeğime hamile kalınca hiç iş aramaya kalkışmadım. Aynı kızım gibi oğlumu da biraz ortaya çıkıncaya kadar kendim büyütmeye karar verdim. Bu arada bloğumu yazmaya devam ediyor ve gün geçtikçe izleyicilerim artıyordu. Ama evde kalmak bana göre değil ya bir tane daha blog açtım, Annelere Özel. Bu bloğum daha profesyonel yazılar içeriyor. Blog yazmasına yazıyorum ama benim asıl gönlümden geçen evden iş yapmaktı. İnternet üzerinden kazanç sağlamaktı. Hayat zor, ikinci bebeğimizi bekliyoruz, batıdayız ve tek maaşız. Birşeyler yapmam lazımdı. Derken karşıma yine bir fırsat çıktı. Sanal Mağaza....Evet herşey o kadar kolaydı ki...Aslında biz bu işe girerken ortada herhangi bir mağaza falan yoktu herşey sadece bir proje idi. O nedenle çok uygun fiyatla bir sanal mağaza sahibi oldum. Ben sadece alan adımı aldım, gerisini onlar hallettiler. Bana hazır kurulmuş, pos sistemi hazır, şuan için halihazırda 10binden fazla ürünü olan, faturası, tedarikçisi, kargosu ile uğraşmadığım bir entegre sanal mağaza verdiler. Alışveriş Cambazı...Benim tek yapmam gereken siteme ziyaretçi çekmek ve satış yapmak...Bu tam da bana göre bir işti. İki çocuk annesi olarak günümün nasıl yoğun geçtiğini tahmin edersiniz. Bana bütün gün bilgisayar başında oturabileceğim bir iş uygun olmazdı. Şimdi günde sadece oğlumun uyduğu zamanlarda birkaç saatimi ayırarak evimden iş yapıyorum. Kendi mağazamın pazarlamasını yapıyorum. Bu blogda da bu kadarcık reklam yapmam da doğal değil mi?

Neler mi var? Bilgisayar, cep telefonu, bebek giyim ve gereçleri, ekolojik temizlik ürünleri, iç giyim, ev gereçleri, zayıflama ürünleri, cilt ve saç bakım ürünleri ve daha pek çok kategori. Her geçen gün de eklenmeye devam ediyor. Sitemin güvenliğinden de hiç süpheniz olmasın. Bizde herşey şeffaf. Tıklayın görün

Aslında benim demek istediğim eğer evhanımı iseniz ve evden iş yapmak gibi bir düşünceniz varsa bu işi siz de düşünün derim. Çok az bir maliyetle benim sanal mağazam gibi bir sanal mağaza sahibi olmak istemez misiniz? Eğer ben bu işle ilgileniyorum diyorsanız bana bilgi@alisveriscambazi.com adresinden ulaşabilirsiniz. Size çok daha detaylı bilgi verebilirim. Kendiniz araştırmak isterseniz de www.justandfast.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Çok yakında bazı kampanyalarla karşınızda olacağım. Siz değerli okuyucularımın desteklerini bekliyorum. Beni takip edin :)

27 Eylül 2010 Pazartesi

Tarhana Çorbasını Çok Sevdik

İkinci çocuk gerçekten de çok daha rahat büyüyor. Elif'te çok titizlikle davrandığım birçok konuda şimdi biraz daha rahat olabildiğimi görüyorum. Daha deneyimli olmanın getirdiği soğukkanlılık, olgunluk ve öngörü...Annelik içgüdüsüne de çok inanırım.
Doktorumuz 6. ayda bize sebze çorbası, meyve püresi, yoğurt ve mamaya başlatmıştı. Sebze çorbasına patates, havuç ve pirinç ile başladık. Sonra kırmızı mercimek, bulgur ve irmik ilave etmemizi söyledi. Ben ilk patates, havuç ve pirinç yaptım. Ancak benim oğlumun zaten kabızlık sorunu var ve bu verdiklerimin hepsi kabızlığını pekiştirici şeyler. Bir sonrakine kabak koydum sonra doktorun dediğine göre devam ettim. Yalnız dün bir değişiklik yaptım. Tarhana çorbası verdim. Hem de domatesli. Domates konusunda biraz çekindim ilk başta acaba allerji yapar mı diye. Sonra domatessiz tarhana çorbasının da birşeye benzemeyeceğine karar verdim ve domates de koydum. Emre nasıl da iştahla yedi görmeliydiniz. Sebze çorbasını ne maymunluklar yaparak yedirirken bunu nasıl bitirdiğini anlamadım bile. Elif de aynı şekilde çok severdi hatta Elif ek gıdalara çok zor geçmişti, 7.5 aylıkken tarhana çorbasını içmişti ilk kez. İki gün tarhanadan sonra yarın yine sebze çorbası yaparım, sonra yine tarhana...değişiklik olur işte.
Meyvelerden armudu ve şeftaliyi çok seviyor. Elma yerken çok zorlanıyor. Suyunu içiyor sonra elmanın rendesi ağzından posa gibi kalıyor, onu yutmakta çok zorlanıyor. O nedenle de pek keyif almıyor. Şimdilik elma, armut, şeftali ve muz veriyorum.
Yoğurt konusunda çok denedim, denedim ama maalesef artık pes ettim. Olmuyor işte, sütlerden mi yoğurttan mı bilmiyorum tutmuyor.... Ben de şimdi bazen Sütaş'ın bebek yoğurdundan bazen de bizim yediğimiz yoğurttan veriyorum artık. Çok üzgünüm ama gerçekten çok denedim...
Neyse ki domateslerimiz var bu sene bol bol. Hem babaannemiz hem de anneannemiz bol bol yaptılar. Geçen senelerde sadece ben yapıyordum ancak 2 kavanoz çıkarabiliyordum. Bu sene sanırım 11 kavanoz kadar var. :)) Çok mutluyum...Domatesi nasıl yaptığımı merak edenler varsa hemen anlatayım. Çok iyi yıkadıktan sonra kabuklarıyla blenderdan iyice geçiriyorum. Tencereye koyup 20-30 dakika kadar kaynatıyorum, biraz tuz atıyorum (tuz bakteri barındırmaması açısından çok önemli). Altını kapatır kapatmaz daha kaynarken hemen kavanozlara dolduruyorum, kapağını sıkıca kapatıp ters çeviriyorum. Soğuyana kadar 1 gün kadar öyle bekliyor. Bu haliyle buzdolabında saklamanıza gerek yok, ışık almasın yeter. Ancak kullanmaya başlayınca, açınca muhakkak buzdolabına girmeli. İşte bu kadar...Ben öyle pek marifetli bir anne değilim bu konularda kendimce birşeyler yapmaya çalışıyorum sadece. Çocuklarım için sağlıklı olması çok önemli.
Haftasonu Erdek'e gittik yine, ama bu sefer hava o kadar güzeldi ki, pazar günü dayanamadık denize girdik. Elif'de nezle ve öksürük olduğu için onu denize sokmadık ama güneşten faydalandırdık. Ancak deniz akvaryum gibiydi desem abartı olmaz, kimsecikler de yoktu...Sonra biz çıktık hava bir lodos yaptı, o güzelim deniz gitti acayip dalga başladı ve çok kirlendi. Neyse ki çok güzel bir denizde kapanış yapmış olduk. Herhalde bir daha giremeyiz diye düşünüyorum. Seneye inşallah...

19 Eylül 2010 Pazar

Emzirme Reformunu Destekliyorum

Biraz geç haberim oldu...Sevgili Blogcu Anne bir kampanya başlatmış ne zaman önce. "İlk 6 ay sadece anne sütü". Bunu zaten herkes biliyor dediğinizi duyar gibiyim. Ancak veriler gösteriyor ki,, biz herkesin bildiğini düşünüyoruz ama hala bilmeyen ya da bilip de uygulamayan veya uygulayamayan birçok anne var. Özellikle de çalışan anneler için durum hiç de kolay olmuyor. Siz en iyisi Emzirme Reformu Manifestosunu okuyun ve ne demek istediğimi daha iyi anlayın. Eğer destek vermek isterseniz de yandaki logoyu bloğunuza yapıştırın ve link verin ya da manifestoyu email yolu ile arkadaşlarınıza gönderin.
Ben bu çalışmayı başlatan ve destekleyen herkese çok teşekkür ediyorum.

17 Eylül 2010 Cuma

Kitap Kampanyası



Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin'i herhalde birçok anne biliyordur. Biraz önce haberdar olduğum bir haberi sizinle paylaşmak istedim. Sabiha Hanımın "Çocuğunuzu Yeteneğini Keşfedin" adlı kitabı 3-5 yaş arası çocuğu olan ebeveynlere ücretsiz olarak dağıtılıyor. Tek yapmanız gereken aşağıdaki linke tıklayark formu doldurmak, siz sadece kargo ücretini ödüyorsunuz o kadar.

Bu haberi sizinle paylaşmamın sebebi ben birkaç ay önce almıştım bu kitabı hem de yanılmıyorsam 22tl ödeyerek. Ama gerçekten çok iyi hazırlanmış bir kitap olduğunu düşünüyorum. O nedenle ileride oğluma uygulayabilmek için bir tane sipariş verdim. İçeriği çocuğunuza uygulayacağınız testlerden oluşuyor. Yani öyle okuma kitabı değil. Oldukça uzun bir zaman ayırarak sabırla ama çocuğunuzu da sıkmadan çocuğunuza testi uygulatmanız gerekiyor.

Tüm annelere tavsiye ediyorum.


16 Eylül 2010 Perşembe

Ek Gıdalara Başladık


Bayram öncesinden beri oldukça yoğun bir tempoda koşturup duruyorum. Bayramda tüm aile Erdek'te toplandık. Ablam, kuzenlerim, arkadaşlarım vs..Çoluk çocuk, kalabalıktık ama hava da çok güzel olduğu için çok güzeldi. Gerçi babamızın bayram öncesinde başlayana faranjiti bayramda da geçmeyince onun için çok da keyifli geçemedi. Bayram dönüşünde ise babamızı Ankara'ya uğurladık. Ama bu sefer iki çocukla tek başıma gerçekten çok zorlandım. Elif her ne kadar gündüzleri kreşte de olsa, Emre artık o kadar hareketlendi ki, oturmaktan ve tek başına kalmaktan hiç hoşlanmıyor. O nedenle o uyanıkken hiçbir iş yapamıyorum.

Bizim çocuklar
Bayram öncesinde 6. ay kontrolümüze gitmiştik. Emre'nin biraz kilo vermiş olduğunu gördük çok üzüldüm. Doktor d-vit yerine supravit verdi bir ölçek. Bir de dişleri için d-flor. Bilmiyorum flor çok gerekli mi? Elif'de hiç kullanmamıştım. Meyve pürelerine bir süredir başlamıştık, artık ikindide yarım kahve fincanı kadar yoğurt veriyorum, bir de gece yatmadan önce sütlü pirinçli mama. Yarın da artık sebze çorbasına başlayacağım. Üzüldüğüm , iki seferdir evde yoğurt yapmaya çalışıyorum ama olmuyor nedense. Bugün yine denedim şansımı bu sefer biraz daha sıcakken mayaladım ama bilmiyorum artık.







Geçenlerde internetten yukarıda gördüğünüz meyve emziğini aldım. Filenin içine meyveyi koyuyorsunuz, bebeğiniz onu emiyor, ısırıyor. File meyvelerin çıkamaycağı kadar sık merak etmeyin. Böylece hem meyveleri güvenle eline verebiliyorsunuz, bebeğiniz hem dişlerini kaşıyor hem de oyalanıyor.


Bu sabah aşıya gittik. Dün Hepatit B aşısını yaptırmıştım, bugün de karma ve pnömokok yapıldı. Şimdi bir süre aşımız yok artık...

Emre bayram öncesinden beri artık desteksiz rahatlıkla oturabiliyor. Tabii zaman zaman dengesini kaybettiği oluyor o nedenle ben yanlarına yine yastık koyuyorum ki başını çarpmasın. Bir de artık sürüne sürüne istediği yere gidiyor. Özellikle de halının dışına çıkıp da parkeye geldiğinde rahatlıkla kayabiliyor, tutabilene aşk olsun :)




Elif ise okula gidip geliyor. Dün biraz sorunumuz oldu. Aslında evden çıktık herşey yolunda, okula girdi, terliklerini giydi beni öptü gitti. Sonra birden yanıbaşımda bacağıma yapışmış buldum. Ne olduğunu tam olarak anlayamasam da sanırım bütün çocukların mutfakta kalabalık bir şekilde olması onu tedirgin etti, çekindi diye düşünüyorum. Ama ne inat, ne dediysem ikna edemedim, giydi ayakkabılarını çıktı dışarıya. Sonra eve geldik, ben onunla sürekli konuşuyorum falan, en sonunda matarası okulda kaldı diye çok ağladı ben de almak istiyorsa okula devam etmesi gerektiğini, hala bir şansı olduğunu söyledim. Saat 10 gibi tekrardan gittik okula. Arada sırada bunları yaşamamız normal. Elif çok sosyal, girgin bir çocuk gibi görünse de kalabalık ve bilmediği ortamlarda çok çekingen oluyor. Bir de yaramaz çocukların olduğu ortamlardan hiç hoşlanmıyor. Umarım zamanla bu konuda kendini geliştirebilir.

29 Ağustos 2010 Pazar

Zafer Bayramınız Kutlu Olsun


Vatanımıza, cumhuryetimize sahip çıkalım...

26 Ağustos 2010 Perşembe

Oğluşumun Başına Gelenler...Elif'imin Kreş Günleri



Aslında bugün sizinle Elif ile ilgili güzel bir haberi paylaşacaktım ama az önce başıma gelen üzücü bir olayı anlatmak istiyorum önce. Emre yataktan düştü....Hem de bizim yatağımızdan, 56 cm...Allahım ben nasıl oldu da onu tekbaşına yatakta bıraktım...Ama yatağın ortasındaydı, yan taraflarında engeller vardı ve ben Emre'nin banyo küvetini yerine kaldırıyordum. Ama gözüm hep ondaydı. Sonra bir anda ağlama sesi...Hangi arada düştü anlamadım...Öyle kızgınım ki şimdi kendime...Bebişim nasıl da ağlıyordu...Tabiii onla birlikte ben de başladım ağlamaya..Sonra toparladım kendimi, başının arkasını vurduğu belliydi, kızarmıştı. Hemen soğuk kompress yaptım oraya. Kucağımda bir süre ağladı ama çabuk da sakinleşti. Sonra kollarını bacaklarını şöyle bir kontrol ettim, acıyan bir yeri var mı diye...Yok gibiydi. Genel görünümü de gayet iyiydi. Gülücükler saçmaya devam ediyordu. Ama ben gözünün içine bakıyorum, kayma var mı, kusacak mı diye...Aksi gibi de tam uyku saati idi. Biraz bekleteyim dedim ama nafile, öyle uykusu vardı ki, tam da banyo sonrası tabii. Neyse emzirdim uyuttum. Sonra başladım internette araştırmaya. Genel olarak hep genel görünümü iyiyse sorun olmayacağından bahsediliyor ama bazı ölüm haberlerini de okuyunca hemen doktorumuzu aradım. İlk 24 saatin önemli olduğunu ancak tedirgin edecek bir değişiklik yoksa çok endişelenmememi söyledi. Şimdi gidip gidip nefes alıyor mu, kusma var mı diye uykusunda kontrol ediyorum. Allah kimsenin başına vermesin, nasıl bir suçluluk duygusu kaplıyor insanı. Yatağa bakıyorum, yere bakıyorum, ahşap parke, ne kadar yumuşak düşebilir ki...Küt diye vurdu kafayı herhalde diye düşününce deli olmamak elde değil. Öyle dikkatsiz ve bilgisiz bir insan da değilim ama...İnsanın yaşayacağı varsa oluyormuş demek.






Neyse güzel haberi vereyim de üstümdeki sıkıntıyı dağıtayım biraz. Elif pazartesi günü kreşe başladı. Çok sevdiği bir arkadaşı ile birlikte olması alışmasında önemli bir rol oynadı. Onları sınıfta bırakıp çıktık, öğretmen ağlarsa öyle hemen bizi çağırmayacağını söyleyince biz de evlerimize gittik. O gün çok tedirgindim. Hem ev telefonum hem de cebim her çalışında acaba okuldan mı arıyorlar diye endişeleniyordum. Özellikle de uyku ve uyanma saatinde. Uyanma saatinde ben zaten her an evde fırlayacak şekilde hazır ve nazır bir şekilde bekledim. Saat 4 gibi almaya gittiğimde ise daha yeni yataktan kalkıyordu, keyif yapmak istemiş hanımefendi :) Hiç görünmedim baktım keyfi yerinde 5'de tekrar gelmek üzere ayrıldım. Çok güzel uyumuş ve hiç ağlamadan uyanmış. Nasıl bir şartlanma bu böyle. Ben 1 yıldır ağlamadan uyansın diye ne diller döktüm..Öğretmeni söyleyince hemen kapmış....İlk iki gün biraz tuvalet vukuatımız olmuş, kendini oyuna ve arkadaşlarına kaptırınca unutmuş tuvaletinin geldiğini. Dün herşey yolunda idi. Ben de onu markete götürüp istediği çikolatayı alarak ödüllendirdim. Yani anlayacağınız alışma sorunu yaşamadık şuana kadar. Gayet istekli bir şekilde gidiyor hatta dönüşte, bahçeye çıkmış oluyorlar, gelmek istemiyor. Dün girdim bahçeye bir baktım bizimkisi kuzunun peşinden koşturup duruyor. Hayvanlar, park, kum havuzu vs...neden gelmek istesin ki gerçekten de...



Yiğit ile beraber başlamalarının çok avantajlı olduğunu düşünürken aslında dezavantajı da varmış düşünemedik. Okulda sürekli birbirleri ile oynuyorlarmış. Yemekte beraber, oyunda beraber...başka çocuklarla fazla oynamıyorlarmış. Öğretmen yemekte ayrı yerlere oturtmuş, bizimkisinin suratı beş karış olmuş. Zaten geçenlerde "babam duymasın ben Yiğit'e aşığım, onunla evlenceğim" diye söylüyordu, allah sonumuzu hayrede....





22 Ağustos 2010 Pazar

Meyve Pürelerine Başladık

Bugün Emre'ye ilk ek gıdasını verdik. Elma püresi...Yaklaşık 2 kaşık verdik. Ama daha önce tattırdığımız karpuz ve soğan gibi çok sevmiş görünmedi, belki de ağzına biraz pütür geldiği için yadırgamış da olabilir. Önümüzdeki günlerde anlarız. Birkaç gün elma ile devam edeceğim, sonra şeftaliye geçmeyi düşünüyorum.
Geçtiğimiz hafta eşim izindeydi. Biz de sık sık Erdek'e gittik. Sonra birden ani bir kararla Altınoluk ve Asos'a gittik. İki gecelik gezimiz çok ani ama bir o kadar da keyifli idi. Ama ani derken gerçekten çok aniydi. Erdek'e annemlere gitmiştik, belki bir gece de kalırız diye yanımıza birşeyler almıştım. Sonra kalmaktan vazgeçtik ve denize gitmeye diye arabaya bindik, bir baktım ki Edincik tarafına doğru yol alıyoruz. Nereye diye sorduğumda "Asos" cevabını aldım ve şok oldum tahmin edersiniz ki...Hemen kafamdan hesap kitap yapmaya başladım, Emrenin ve Elif'in neleri var yanımda diye. Kıyafetleri idare edecek gibiydi. Takmadım hiçbirşeyi kafama, yola devam ettik. Altınoluk'a vardığımızda 22:30 olmuştu, bir pansiyonda kaldık o gece. Ertesi gün de denize girdik sabahtan, sonra Asos'a doğru devam. Asos'a varmadan Kadırga Koyunda kalın demişti kuzenim. Ama biz kadırga koyunun tam olarak neresi olduğunu bilemedik bulduğumuz ve beğendiğimiz bir otele yerleştik. Villa der Mar adında küçük bir otel. Samimi bir ortamı vardı. Havası ve Denizi muhteşemdi. Orada da bir gece kaldık. Eşyalarımız bizi daha fazla idare edecek gibi olmadığından dönüşe geçtik. Ben normalde haftasonu Erdek'e annemlerin yanına bile giderken kocaman bir çanta hazırlayan bir insanımdır. Hala nasıl oldu da bu tatile böyle daldım şaşırıyorum ama dediğim gibi öyle keyif aldım ki...Eşyamız olmadığı için herhalde telaşemiz de olmadı. Bu tatil hiç unutamayacağım bir anım olarak kalacak. Maalesef fotoğraf makinemiz yanımda değildi :((( Herşey sadece bizim hafızalarımızda kalacak...
Elif de yarın kreşe başlayacak. Tüm malzemelerimizi hazırladık. Nevresim takımı, diş fırçası, macun, terlik, matara vs.vs....Elif'ten çok ben heyecanlıyım. Umarım herşey yolunda gider. En çok endişe duyduğum konu da uyku...Bir şekilde uyusa bile uyandığında nasıl olacak....Çünkü Elif öğle uykusundan çok korkarak uyanıyor. Çılgınlar gibi bağırıyor, bazen ben yanında olsam bile annemi istiyorum diyor, beni bile gözü görmüyor. Okulda bu durumun değişmesi için büyük umutlar beslediğim kadar çok büyük de endişelerim var. Zaten eğer okulda da devam ederse İstanbul'a bir çocuk psikoloğuna götürmeyi planlıyorum.

10 Ağustos 2010 Salı

Sıcaklar ve Bandırma'da Yaşam

5 aylık kontrolümüzü yaptırdık geçenlerde. Kilo alımı ve boyu normal bir şekilde devam ediyor. 8.500gr olmuş Emrecik. Elif'in muayene kartına şöyle bir baktım da Elif 10 aylıkken 8.360gr imiş :)) Nasıl da zayıfmış meğer Elifim, oysa bana o zamanlar toparlacık geliyordu :)
Doktor 15 gün sonra meyve püresine başlayabileceğimizi söyledi. Umarım Elif'de yaşadığımız sıkıntıları Emre'de yaşamayız. Gerçi şimdilik herşey yolunda gidecek gibi görünüyor. Daha önceki yazımda da bahsettiğim gibi ne tattırsak seviyor.
Yalnız gece uykularımız hala çok kötü. İki, bilemediniz iki buçuk saati geçmiyor ki, başlıyor sesi çıkmaya. Bugünlerde havalar da feci sıcak ve nemli, uyanınca tekrar uyumaya geçmek için bayağı bir uğraşıyorum. Her uyanışımda öyle bir su içiyorum ki, her gece bir sürahi yetmiyor sabaha karşı gidip sürahimi dolduruyorum. Emişirken ikimiz de kanter içinde...İkimiz de isilik olduk valla. Bana geceleri öyle bir kaşıntı basıyor ki...Sıcak ve nem...bu ikili çok fena...
Emre'nin oyucaklara ilgisi Elif'ten daha fazla sanki. Elif'in hiç yüzüne bile bakmadığı çıngırakları ve dişlikleri Emre görünce bile heyecanlanıyor yavrum...Aslında kendi kendine takılmayı seven bir bebek..tabii bir yere kadar....Son günlerde sıcaklardan da herhalde koltuğunda oturmaktan çabuk sıkılıyor. Kaldırıyorum arkası ter içinde kalmış zavallının.
Elif ise hayatından gayet memnun. Buradaki arkadaşları da geldi birerbirer. Bazen tam da evimizin önündeki parka bile yolluyorum. Bu sene daha küçük yollamam diyordum ama birgün balkonda otururken çok gitmek istedi. Emre de uyuyordu. Baktım ortalık çok sakin, karşı komşumuzun kızı da oynuyor tek başına. Bir cesaret hadi git dedim. Tabii bu kararda güvenli bir çevrede yaşıyor olmamızın etkisi var. Ben de balkondan seyrettim onu. Dün de ilk defa diğer arkadaşlarıyla birlikte çıktı. Başlarında 9 yaşında bir tane de ablaları vardı, iyi oldu. Çok güzel eğlendiler. Öyle yorulmuş ki, akşam yemeğinden sonra "anne benim çok uykum geldi" diye sızlanmaya başladı. Saat 10'du ikimiz birlikte yatağa girdik. Meğer benim de uykum gelmiş de haberim yokmuş :))) Ona rağmen sabah yine erken kalkarken zorlandım...

5 Ağustos 2010 Perşembe

5. Ayımızı Doldururken


Öğlen yemeğinden sonra önce Emre'yi uyuttum sonra da Elif ile birlikte biraz ben de uyumaya niyetlendim. Hergün aynı şey mi olur??? Tam uykuya dalarken Emre'nin sesi geliyor, gidip yatağını sallıyorum o uykuya devam ediyor ama benim uykum kaçtı bir kere...Öğlenleri neredeyse hiç uyuyamıyorum.
Neyse bugün madem uykum aydı, onlar da uyurken internete gireyim, Annelere Özel adlı bloğuma birşeyler yazayım dedim. Onu çok ama çok ihmal ettim. En son 15 haziranda yazmışım. Tam bilgisayar başına oturdum ki Emre yine başladı ağlamaya. Onu kucağımda susturmaya çalışırken Elif de başlamasın mı???? Hangisine öncelik versem acaba diye panik halindeyken neyse ki Elif fazla uzatmadı ve tekrar yattı. Ama Emre hiç uyumadı. Ben yatırıyorum, 5 dakika sonra yine başlıyor. Acaba diş sıkıntısı mı var anlamadım. Bir de dün gece sivrisinekler çok feci ısırmışlar, belki de kaşıntısı vardır. Kaşıtıları için Fenistil kullanıyorum. Neyse sonuç olarak Emre hiç uyumadığı için Annelere Özel yine ertelendi :(
Geçtiğimiz haftasonundan beri sıcaklar fena bastırdı. Geceleri uyumakta zorlanıyoruz. Çocuklar da tabii perişan halde. Elif kışın bile terleyen çocuk artık siz düşünün halini...Emre ise kucağımda emerken ikimiz de kanter içinde kalıyoruz. Bezini sık sık açıyorum, poposunu havalandırmaya çalışıyorum. Ben Emre'nin altını hala ıslak pamukla temizliyorum ve kuruluyorum. Islak mendilleri sadece dışarıda zorunluluktan kullanıyorum. Elif'te de aynısını yapmıştım. Islak mendillerin çok zararlı maddeler içerdiğini biliyorsunuzdur herhalde. Elif büyüdüğünde de poposunu hep yıkamaya çalışmıştım. Umarım aynı özeni oğluma da gösterebilirim.
Elif bugünlerde tuvaletini kendi başına yapmaya başladı. Arada bir sen yaptır diye tutturuyor ama genelde hep kendi başına gidip hallediyor. Bazen "bittiiii" diye bağırıyor, bazen de kendi temizliğini kendisi yapıyor. Ellerini de yıkamayı ihmal etmiyor neyse ki...Okula başlamadan bu alışkanlığı kazanması iyi oldu.
Önümüzdeki ay kreşe başlatacağız Elif'i. Şimdilik o da pek heyecanlı. Umarım başladığı zaman cozutmaz.
Emre de 5 aylık oldu. Yarın doktora kontrole götürmeyi düşünüyorum. Valla doktor ilk başlarda obez diyordu ama kilo alımı sanırım son zamanlarda oldukça yavaşladı. Zaten o hızda gitseydi sonu çok fena olurdu herhalde :) Dönmelere başladğını söylemiştim, artık kucağımızda bayağı dik oturabiliyor. Yavaş yavaş yastıklarla destekli bir şekilde oturtmaya başlayabiliriz sanırım.
Doktor hernekadar yapmayın dese de, ara sıra birşeyler tattırıyoruz. Mesela geçenlerde kırmızı soğan değdirdik nasıl sevdi, anlatamam. Alınca ağzından kıyameti kopardı valla...Soğanı emdi durdu, bir de karpuz...Elimi tutup ağzına götürüşünü bir görseniz...Nasıl iştahla saldırıyor :)))
Geçen haftasonu Erdek'e gittik yine. İstanbul'dan da arkadaşlar gelmişti, manga yapmaya çevre köylerden birine gittik. Deniz öyle güzeldi ki, dayanamadık sonunda Emre'yi denize soktuk....



29 Temmuz 2010 Perşembe

Yorucu Yaz Günleri




Biliyorum çok ihmal ettim. Ama her yaz olduğu gibi bu yaz da çok koşuşturmacalı geçtiği için günlerce bilgisayara bile giremediğim zamanlar oluyor. Haftaiçi Bandırma'da ev işleri ile uğraşıp, haftasonu da Erdek'te tatil yapıyorum. Geçen haftalarda eşimin iki haftalık izni vardı, Erdek'e taşındık yine, arada da Ayvalık yaptık 3 gece. İki çocukla tatile çıkmak öncesinden bile yorucu oluyor. Valizi hazırlarken hem beynim hem ayaklarım patladı...Bir de öyle pratik bir insan değilim ki...Bazıları 3 günlük tatil için üstüne 2 tişört bir şort alır yeter, ben öyle olamıyorum maalesef. Neyse ki yine de 4 kişi bir valiz ve bir çantaya sığışabildik :) Sarımsaklı plajında bir otelde kaldık. Olivera Zeytinci resort Hotel...Oteli beğenmedim, eskiydi biraz ama bir sıkıntımız da olmadı..Denizi muhteşemdi, akvaryum gibi. Marmara denizinden sonra biraz tuzlu ve biraz da soğuktu ama temizliği herşeye değerdi bence. Emre'nin de ayaklarını soktuk biraz. İlk önce soğuk geldi ağladı ama sonra alıştı. Aşıları bitmiş olsaydı sokacaktım ama cesaret edemedim. Elif ise bol bol yüzdü.
Şeytan Sofrası

Elif bu yaz başında pek isteksizdi denize girme konusunda. Üzülmüştüm çok, niye böyle oldu diye. Ama sonra bir açıldı, şimdi artık kolluklarını takıp bizimle açıklara kadar gelebiliyor. Ve sudan çıkmak bilmiyor. Aynı benim çocukluğum gibi morarıyor dudakları ama hala çıkmak istemiyor.
Emre de zavallım hep kumsaldan bakmakla yetiniyor şimdilik. Artık bu yaz böyle geçsin bakalım. Ağustosun 6'sında 5. ayımız bitecek. Kilo alımı öyle eskisi gibi değil, ama hala tosuncuk. Yalnız gecelerimiz çok zor geçmeye başladı. Birkaç hafta öncesine kadar akşam 8'de yatırdığım, gece 2'de kalkan çocuk gitti yerine her iki saatte bir kalkan hatta geceleyin uykusu ayılıp da bana gülücükler saçan bir çocuk geldi. O yüzden sabahları biraz perişan bir vaziyette uyanıyorum. Buaralar Pharmaton adında yorgunluğa karşı bir vitamin kullanıyorum. Elif de de aynısını kullanmıştım, onunla ayakta kalabiliyorum bu zor günlerde.
Emre biz tatile çıkmadan önce dönmeye başladı. Şimdilik hala kolunu kurtaramıyor ama ne zaman yatırsam hep dönüyor, ya da kucağıma alsam hep eğilmek istiyor. Sanki otursa daha rahat mı edecek ne???? Elif'deki gibi çok hijyen olmamız mümün oluyor maalesef. Evde hijyen konusunda daha çok yol katetmesi gereken biri var malum...Çıngırakları falan bir bakıyorum yerde, bir bakıyorum Emre'nin ağzında...Ama anladım ki hijyen şartlarına dikkat etmesek de birşey olmuyormuş. Gerçi Elif'de de ilk başlarda çok titizleniyordum ama sonra baktım olmayacak rahat davranmaya başlamıştım. Özellikle de babasının o ilk pet şişeyi eline verişindeki duygularımı hiç unutmuyorum. Bari şişenin altını ağzına sokmasın diye yalvarırdım eşime. O tabii bana göre o kadar rahattı ki..Emre'de bazı şeylere alışmam o nedenle daha kolay oluyor. Elif mikroplara karşı dayanıklıydı, inşallah Emre de öyle olur. Gerçi Emre'nin biraz allerjik bir bünyesi varmış. Doktor zaman zaman sıkıntılar yaşayabileceğimizi söyledi. Hatta geçirmiş olduğu bronşiolit bile allerjik bünyesi ile ilgiliymiş. İleride yine tekrarlayabilir dedi. Bir de şu değişik tatları tattırma davası var. Elif de hiçbirşey tattırmamıştık, sonra ek gıdalara başladığımızda çok sıkıntı çekmiştim. 7.5 aya kadar ek gıda almamıştı. O nedenle Emre'ye bazı meyveleri tattırmıştım. Kavun, karpuz gibi...Ama doktor onu da yapmayın dedi, allerjisini tetikleyebilir dedi.
Haftasonu yine Erdek'teyiz. Bana yine bir süreliğine mola...

10 Haziran 2010 Perşembe

Emre 3 Aylık


Salı günü Emre'yi kontrole götürdüm. 5 haftada 1.5 kilo almış olmasından ve kilosunun 7.5'a ulaşmış olmasından dolayı doktor bebeğime obez teşhisi koydu maalesef. Ama sadece anne sütü verdiğim için yapacak birşey de yok. Gerçi benim etrafımdaki çok kilolu bebekler yürümeye başlayınca yavaş yavaş verdiler kilolarını hatta içlerinde 3.5 yaşında olup da çok zayıf bile olan var. O nedenle şimdilik endişe etmemeye çalışıyorum. Tabii emzirmeyi azaltma gibi bir durum sözkonusu bile değil. Doktor bir de ciğerlerinde yine hırıltı duydu. Ben de Emre'nin geceleri düdük gibi öttüğünü söyledim. Ona göre bu durum şişman çocuklarda olurmuş ama ben yine de İstanbul'daki doktorumuza danıştım bu konuyu. O da teşhis çok önemli dedi, belki de bronşiolit ile ilgili olabilir ve spray kullanabilirsiniz deyince şimdi başka bir doktora daha götürmeye karar verdim. Durum böyle olunca dün gece Emre ötüp durdukça benim de uykum kaçtı maalesef.
Buarada kafasında konak olduğunu söylemiştim size. Ben bebek yağı kullanıyorum, bekletiyorum, beklerken tarıyorum ve yıkıyorum. Birileri bana şiddetle karbonatı tavsiye etti. Ben de yağlı olmadığı için temizlenmesi kolay olur diye onu kullandım ama hiç memnun kalmadım. Hem çocuğun kafası bembeyaz kaldı, hem de acayip saçı döküldü. Ondan sonra yine bebe yağına döndüm.
Bugünlerde ellerini emmeye başladı. Hem de ne emmek. Şapırdata şupurdata. Öyle de keyif alıyor ki...Artık öyle eskisi gibi yatmaktan da hoşlanmıyor, bir süre sonra kucakta gezmek istiyor. Ama yine de beni çok yorduğunu söyleyemem. Şimdilik her işimi yetiştirebiliyorum. Biraz ütülerim birikiyor o kadar...
Buarada Elif'in bebeklik oyuncakları birbir çıkmaya başladı. Önce egzersiz arkadaşımı çıkarmıştım şimdi de artık oyun halısını...Şuanda pek sevdi, sesi çıkmıyor yatınca hatta heyecanlanıyor. Tabii ablası böyle eğlenceli bir oyuncak çıkınca durur mu hiç :)) Sürekli yanıbaşında, hatta içinde .....


Elif de bugün babaannesi ile birlikte Erdek'e gitti, orada kalacak buakşam. Ben de biraz nefes alacağım. Yarın da hava güzel olursa Emre'yi alıp ben de bir iki geceliğine kaçacağım. Gerçi Emre yatağında rahat ediyor orada nasıl uyutacağız çok tedirgin oluyorum ama orada da bol bol dışarı çıkıp gezme fırsatımız olacak. Babamız olmadığı için iki çocukla Bandırma'da tek başıma hareket kabileyetim çok kısıtlı oluyor. En azından Erdek'te babaennemiz yanımızda olacak.


Anaokulu konusunda çok kararsızım hatta vermeyi düşünmüyordum ama yine de burada çok tavsiye edilen bir anaokulu vardı bugün oraya gittik Elif ile. Elif memnun kaldı tabii ama ben kızımı oraya layık göremedim. Beklentimden oldukça düşüktü. Şimdi yarın bir iki yere daha bakacağım. Eğer gerçekten hoşuma giden, içime sinen bir yer olursa belki haftanın 3 günü yollamayı düşünebilirim. Baktım ki hepsi aynı, o zaman benimle birlikte evde kalsın. Bir sonraki seneye düşünürüm. Büyüdükçe ileri daha da zorlaşıyor aslında. Okul gerçekten insanı çok düşündüren bir durum. Özellikle de böyle ilçede yaşıyorsanız maalesef çok kısıtlı seçenekleriniz var. İstanbul'daki kaliteyi bulmanız mümkün olmuyor.

4 Haziran 2010 Cuma

Elif'in Hayal Dünyası, Emre'nin Gerçek Dünyayı Keşfetme Çabası

Herşey yoluna girdi girmesine de Elif bu sene hastalıkta hiç kurtulamadı nedense. Salı gecesi yine ateşlendi, başka da hiçbirşeyi yoktu sadece düşmeyen bir ateş. 24 saati geçti ancak düştü. Babamız da Konya'ya gitti 20 günlüğüne. Tabii aklı burada kaldı. Ama Murat'ın gittiği akşam Elif'in ateşi hala düşmeyince annemler yetiştiler Erdek'ten kalkıp geldiler. Gece sıkıntı yaşarım diye korkmuşlar. Beklediğimiz gibi olmadı neyse ki. Şimdi ikisi de gayet iyi.
Elif'in hırçınlıkları bir yana Emre bir tatlı oldu. Karşısına geçip onunla konuşmamızı bekliyor, konuşunca da başlıyor gülmeye :) Ben yanından uzaklaşırken gözleriyle de takip ediyor. Elleri çok ilgisini çekiyor buaralar. Onları keşfetmek üzere ama henüz birşeyi tutamıyor. Önümüzdeki hafta 3. ay muayenemize gideceğiz. Daha burada doktor da bulamadık ama bakalım seçeğiz artık birini.


Elif'de de hırçınlık inatlaşma hepsi birarada. Son zamanlarda artık canı ne isterse onu giyiyor evde. Genelde de hep şık elbiselerini tercih ediyor. İlk zamanlarda hep ısrarla çıkartmasını, onların temiz kalmasını ve nedenlerini kendisine açıkladıysam da artık ısrarımdan vazgeçtim. Bıraktım kendi haline istediğini giyip çıkarıyor. Sema teyzemizin aldığı elbiseyi çok seviyor. Dün onu giydi yine, akşam oldu pijama vakti geldi yok çıkartmayacağım diye direniyor ben de çok üstüne gitmedim. Gündüz hiç uyumadığı için kendi kendine sızacak bir hali vardı. Sonra baktım elbisesiyle koltukta öylece uyuyup kalmış.



Filmlere dadandık yine. İstanbul'da uzak kalmıştı ama şimdi Buz devri 3 ve Barbie fındıkkıran balesindeyi çok seviyor. Bir de Barbie bebeklerinden yakında koleksiyon yapacak herhalde. Ben hiç almıyorum ama genelde bebek tebriğine gelenler sağolsun onu da unutmuyorlar ve genelde de Barbie bebek getiriyorlar. Onlarla da sıksık kendini kaptırıp oynuyor, tabii hayvanları da unutmamak gerekir. Özellikle de filleri. Buz devrindeki gibi onları konuşturup duruyor. Oyununu takip edince aslında çocuk dünyasının ne kadar da yaratıcı olduğunu anlıyorum. Neler anlatıyor, nereden nereye geçiyor bir duysanız, kameraya çekmek lazım aslında. yaşları küçük ama hayal dünyaları öyle büyük ki...

18 Mayıs 2010 Salı

Bandırma'ya Döndük

Hastaneden çıktıktan 2 gün sonra büyük bir cesaretle Bandrma'ya döndük. Herkes biraz daha kalmamız konusunda ısrarlı idi ancak ben evime dönünce herşeyin düzeleceğine inanıyordum. Neyse ki Emre'de herhangi bir sorun olmadı. Ama bu sefer onu gerçekten kolladık. Normalde ısıtıcı yanacak bir hava değildi ama bu konularda rahat davranan ben bu sefer ısıtıcılarla ortamı hep sıcak tuttum ki hastalık tekrarlamasın. Evimize yerleştik. Tabii kayınvalidem de benimle geldi, sağolsun yemek görevi hep onda. Emre'nin de gazını çıkartıyor uyutuyor. O şimdi yarın dönüyor. Ben de henüz yardımcı bulamadım. Bakalım halim ne olacak.
Emre artık bizlere anlayarak bakmaya başladı. Başıyla takip ediyor. Kouşunca gülücükler saçıyor. Elif gibi o da güleryüzlü olacak herhalde. Playskool'un 2'li egzersiz oyuncağı vardı Elif'ten kalma, onun altına yatırıyoruz heyecanla tepinmeye başlıyor. Kucakta gezinince çok mutlu oluyor ama maalesef ablamızdan ötürü çok fala kucağa alamıyorum garibimi :(
Buarada Elif dün gece ateşlendi. Öyle çok ciddi bir durum değil 38-38.5 arasında. Gece tuvalete kalktıında ilk önce farketmedim ateşini, sonra çenesi açıldı birden. Yatağına yattı vırvır konuşup duruyor. Yanımıza geldi hala konuşuyor, masallar anlatıyor...Meğer ateşi varmış çenesine vurmuş :))) Şimdilik 6 saat arayla Calpol veriyorum.
Geçen pazar günü Erdek'e gittik. Lodos fırtınası çok kuvvetliydi o nedenle sahilde gezemedik, gazinoların olduğu şehir merkezi biraz daha kuytuydu. Gene bile deniz öyle yükselmiş ki, yolla aynı hizadaydı. Yollar hep ıslanmıştı. Akşam saatlerine doğru da hava serinlemeye başladı. Elif'in de aksi gibi hırkası yere düştü sırılsıklam oldu. Herhalde o sırada üşüttü diye düşünüyorum.
Son zamanlarda kendi yatağında yatmaya da başladı. Beraber yatıp kitap okuyoruz sonra ben kalkıyorum. Gece tuvalete de kalksa yanımıza gelmiyor. Bilmiyorum bu durum böyle devam eder mi. Ahh bir de kendi başına uyumaya alışsa....

6 Mayıs 2010 Perşembe

Emre Hastanede

Elif hastalığını atlattı gibi, antibiyotik almama konsunda ısrarını sürdürünce kontrole gittik. Neyse ki doktor antibiyotiklik durumu kalmadığını söyledi. 5 günlük bir şurup verdi.
Gelelim Emre'ye. Bu yazımı hastaneden yazıyorum. Bugün 4. günümüz. Emre'nin öksürüğü kesilmeyince ve emmeyi bırakınca pazartesi sabaha karşı Memorial Ataşehir acile getirdik. Bronşiolit teşhisi kondu. Oksijen seviyesi oldukça düşüktü. İlk gün sürekli oksijen verildi. İlaçlarla da akciğerlerini açtılar. Akşama doğru biraz daha kendine geldi. Doktorumuz Murat Bey ve hemşireler gerçekten çok ilgili. Ve doktorumuz bugün müjdeli haberi verdi. İnşallah yarın çıkacağız. Hastane gerçekten çok konforlu ama günler bir odada gerçekten çok sıkıcı geçiyor. Sıkıntıdan kendimi yemeye verdim. Ciddi ciddi kilo aldım herhalde.
Sonuçta Emrecik bizi gerçekten üzdü. Küçük olması dezavantajdı. Hastalık hızlı bir şekilde ilerledi. Solunum sorunu çektiği için uzun bir süre emmek de istemedi. Onu ağzında oksijen maskesi ve elinde serumla uyurken gördükçe içim parçalanıyordu. O kadar küçük ki ve o kadar yorulmuştu ki, yapılan müahelelere gıkı çıkmıyordu. İyileştiği sesinin çıkmasından da anlaşılıyor zaten. Emmesi de esk haline döndü. İnşallah kaybettiği kiloları da alacak oğluşum.

2 Mayıs 2010 Pazar

Polonezköy

Elif'i hasta hasta götürdüğümüz belki de hastalığının ilerlemesine sebep olan Polonezköy gezimizden..

emre bütün gün uyudu

hamak keyfi


bol yeşillik ve temiz hava