30 Kasım 2010 Salı

İstanbul Maceramız ve Hastalıklar ve İlk Dişimiz

İstanbul seyahatimiz yine çok yoğun geçti. Olduğu kadar bayram ziyaretleri yaptık. Sonra Emre'nin Bandırma'da başlayan bronşioliti geçmediği için önce kendi doktorumuza Memorial'e götürdük. Bayram sonunda da Çapa Tıp fakültesinin Çocuk göğüs hastalıkları ve Allerji anabilim dalı başkanından bir tanıdık vasıtasıyla randevu aldık ve Emre'yi bir de ona gösterdik. Bu nedenle bayramın bitmesiyle biz hemen dönmedik. Doktor birtakım testler istedi tabii, kan testlerinin hepsini yaptırdık ancak bir de ter testi istedi, onu yaptıramadık çünkü geçen perşembe günü yani ter testini yaptıracağımız gün, çocukların ikisi de ateşlendi. 39'a dayanan bir ateş, ateş düşürücü ile biraz düşüyor sonra yine yükseliyor. Elif ertesi gün iyileşti ama Emre tahmin edersiniz ki daha bir kötü oldu, biz yine doktora. Enfeksiyon kapmış, ciğer filmi falan çekildi yine, hastaneye yatmaktan kıl payı kurtulduk. 5 gün boyunca antibiyotik iğne yapıldı. Bugün son kez yapıldı. Ateşi 3 gün sürdü neredeyse, şimdi iyi, bir tek burun tıkanıklığı var, onu da serum fizyolojiklerle gidermeye çalışıyoruz. Otribebenin burun aspiratörü var, çocuğun burnuna sokuyorsunuz bir taraftan da siz havayı çekiyorsunuz. Emre daha çok küçükken hastanede yattığımızda hemşireler tavsiye etmişlerdi, gerçekten de çok faydalı. Uçlarını değiştirebiliyorsunuz, yedekleri de satılıyor zaten. Önce serum fizyolojikle ıslatıyorum sonra hüüp diye içeride ne var ne yok çekiyorum. Enfeksiyonumuzu geçirdik şimdi bronşiolitimizin tedavisi için 3 ay boyunca sprey kullanacağız, tabii tahmin edersiniz ki çocuğun ağzına maskeyi dayayıp spreyi solutmak hiç de kolay olmuyor. Ama belki alışır zamanla diye ümit ediyorum.

Pazar günü evimize döndük ama ben hala tam da yerleşemdim. Emre geçtiğimiz 20 gün içinde ciddi değişklikler göstermeye başladı. Gitmeden önce o uyanıkken birçok işimi yapabiliyordum şimdi işler değişti. Emre artık gözünü açtı, heryerleri karıştırmaya başladı. Kaşla göz arasında kütüphanenin rafından kitapları indiriveriyor. Bir de benden hiç ayrılmıyor. Ben nereye o oraya. Ortadan kaybolursam başlıyor ağlamaya, yanındaysam da sürekli bana tırmanmaya çalışıyor. Yapışık gibiyiz :) Hastalık dolayısıyla iştahımız da bir gitti...Bir tek yayla çorbasını içiyor, çok sevdiği yoğurdu bile yemez oldu. Çok ısrar etmiyorum ama böyle giderse kilo kaybedecek gibi görünüyor.

Buarada bayramın üçüncü günü yani 18 kasım'da ilk dişimiz çıktı ve ilk farkeden ben oldum. teyzemlerde yoğurt yedirirken çıt çıt diye ses çıktı. Şimdi de ikincisi geliyor gibi çünkü çok huysuz ve çok salya akıtıyor.

Elif ise İstanbul'da bol bol para topladı, çikolata yedi, kuzenleriyle oynadı. Ama Emre'nin hastalığı sebebiyle onu biraz ihmal etmek zorunda kaldık. Biz sürekli onu bırakıp yok muayeneye, yok tahlile yok kontrole diye evden çıkmak zorunda kalıyorduk. Bir süre sonra zaten onun da hırçınlıkları başladı. Aslında İstanbul'da biraz daha kalmaya niyetliydim Emre tam düzelene kadar ama Elif'in psikolojisini düzeltmek amacıyla dönmeye karar verdik. Burada kendi düzenimizde, yine okuluna gidiyor, keyfi yerine geldi.

3 yorum:

annelili dedi ki...

Çok geçmiş olsun. Benim kızım da sık sık bronşit oluyor. Ter testini hiç duymadım. Nası birşeydir?

annesininoglusu dedi ki...

çok geçmiş olsun:((

Adsız dedi ki...

geçmiş olsun cnm benim..-talar-