10 Haziran 2010 Perşembe

Emre 3 Aylık


Salı günü Emre'yi kontrole götürdüm. 5 haftada 1.5 kilo almış olmasından ve kilosunun 7.5'a ulaşmış olmasından dolayı doktor bebeğime obez teşhisi koydu maalesef. Ama sadece anne sütü verdiğim için yapacak birşey de yok. Gerçi benim etrafımdaki çok kilolu bebekler yürümeye başlayınca yavaş yavaş verdiler kilolarını hatta içlerinde 3.5 yaşında olup da çok zayıf bile olan var. O nedenle şimdilik endişe etmemeye çalışıyorum. Tabii emzirmeyi azaltma gibi bir durum sözkonusu bile değil. Doktor bir de ciğerlerinde yine hırıltı duydu. Ben de Emre'nin geceleri düdük gibi öttüğünü söyledim. Ona göre bu durum şişman çocuklarda olurmuş ama ben yine de İstanbul'daki doktorumuza danıştım bu konuyu. O da teşhis çok önemli dedi, belki de bronşiolit ile ilgili olabilir ve spray kullanabilirsiniz deyince şimdi başka bir doktora daha götürmeye karar verdim. Durum böyle olunca dün gece Emre ötüp durdukça benim de uykum kaçtı maalesef.
Buarada kafasında konak olduğunu söylemiştim size. Ben bebek yağı kullanıyorum, bekletiyorum, beklerken tarıyorum ve yıkıyorum. Birileri bana şiddetle karbonatı tavsiye etti. Ben de yağlı olmadığı için temizlenmesi kolay olur diye onu kullandım ama hiç memnun kalmadım. Hem çocuğun kafası bembeyaz kaldı, hem de acayip saçı döküldü. Ondan sonra yine bebe yağına döndüm.
Bugünlerde ellerini emmeye başladı. Hem de ne emmek. Şapırdata şupurdata. Öyle de keyif alıyor ki...Artık öyle eskisi gibi yatmaktan da hoşlanmıyor, bir süre sonra kucakta gezmek istiyor. Ama yine de beni çok yorduğunu söyleyemem. Şimdilik her işimi yetiştirebiliyorum. Biraz ütülerim birikiyor o kadar...
Buarada Elif'in bebeklik oyuncakları birbir çıkmaya başladı. Önce egzersiz arkadaşımı çıkarmıştım şimdi de artık oyun halısını...Şuanda pek sevdi, sesi çıkmıyor yatınca hatta heyecanlanıyor. Tabii ablası böyle eğlenceli bir oyuncak çıkınca durur mu hiç :)) Sürekli yanıbaşında, hatta içinde .....


Elif de bugün babaannesi ile birlikte Erdek'e gitti, orada kalacak buakşam. Ben de biraz nefes alacağım. Yarın da hava güzel olursa Emre'yi alıp ben de bir iki geceliğine kaçacağım. Gerçi Emre yatağında rahat ediyor orada nasıl uyutacağız çok tedirgin oluyorum ama orada da bol bol dışarı çıkıp gezme fırsatımız olacak. Babamız olmadığı için iki çocukla Bandırma'da tek başıma hareket kabileyetim çok kısıtlı oluyor. En azından Erdek'te babaennemiz yanımızda olacak.


Anaokulu konusunda çok kararsızım hatta vermeyi düşünmüyordum ama yine de burada çok tavsiye edilen bir anaokulu vardı bugün oraya gittik Elif ile. Elif memnun kaldı tabii ama ben kızımı oraya layık göremedim. Beklentimden oldukça düşüktü. Şimdi yarın bir iki yere daha bakacağım. Eğer gerçekten hoşuma giden, içime sinen bir yer olursa belki haftanın 3 günü yollamayı düşünebilirim. Baktım ki hepsi aynı, o zaman benimle birlikte evde kalsın. Bir sonraki seneye düşünürüm. Büyüdükçe ileri daha da zorlaşıyor aslında. Okul gerçekten insanı çok düşündüren bir durum. Özellikle de böyle ilçede yaşıyorsanız maalesef çok kısıtlı seçenekleriniz var. İstanbul'daki kaliteyi bulmanız mümkün olmuyor.

4 Haziran 2010 Cuma

Elif'in Hayal Dünyası, Emre'nin Gerçek Dünyayı Keşfetme Çabası

Herşey yoluna girdi girmesine de Elif bu sene hastalıkta hiç kurtulamadı nedense. Salı gecesi yine ateşlendi, başka da hiçbirşeyi yoktu sadece düşmeyen bir ateş. 24 saati geçti ancak düştü. Babamız da Konya'ya gitti 20 günlüğüne. Tabii aklı burada kaldı. Ama Murat'ın gittiği akşam Elif'in ateşi hala düşmeyince annemler yetiştiler Erdek'ten kalkıp geldiler. Gece sıkıntı yaşarım diye korkmuşlar. Beklediğimiz gibi olmadı neyse ki. Şimdi ikisi de gayet iyi.
Elif'in hırçınlıkları bir yana Emre bir tatlı oldu. Karşısına geçip onunla konuşmamızı bekliyor, konuşunca da başlıyor gülmeye :) Ben yanından uzaklaşırken gözleriyle de takip ediyor. Elleri çok ilgisini çekiyor buaralar. Onları keşfetmek üzere ama henüz birşeyi tutamıyor. Önümüzdeki hafta 3. ay muayenemize gideceğiz. Daha burada doktor da bulamadık ama bakalım seçeğiz artık birini.


Elif'de de hırçınlık inatlaşma hepsi birarada. Son zamanlarda artık canı ne isterse onu giyiyor evde. Genelde de hep şık elbiselerini tercih ediyor. İlk zamanlarda hep ısrarla çıkartmasını, onların temiz kalmasını ve nedenlerini kendisine açıkladıysam da artık ısrarımdan vazgeçtim. Bıraktım kendi haline istediğini giyip çıkarıyor. Sema teyzemizin aldığı elbiseyi çok seviyor. Dün onu giydi yine, akşam oldu pijama vakti geldi yok çıkartmayacağım diye direniyor ben de çok üstüne gitmedim. Gündüz hiç uyumadığı için kendi kendine sızacak bir hali vardı. Sonra baktım elbisesiyle koltukta öylece uyuyup kalmış.



Filmlere dadandık yine. İstanbul'da uzak kalmıştı ama şimdi Buz devri 3 ve Barbie fındıkkıran balesindeyi çok seviyor. Bir de Barbie bebeklerinden yakında koleksiyon yapacak herhalde. Ben hiç almıyorum ama genelde bebek tebriğine gelenler sağolsun onu da unutmuyorlar ve genelde de Barbie bebek getiriyorlar. Onlarla da sıksık kendini kaptırıp oynuyor, tabii hayvanları da unutmamak gerekir. Özellikle de filleri. Buz devrindeki gibi onları konuşturup duruyor. Oyununu takip edince aslında çocuk dünyasının ne kadar da yaratıcı olduğunu anlıyorum. Neler anlatıyor, nereden nereye geçiyor bir duysanız, kameraya çekmek lazım aslında. yaşları küçük ama hayal dünyaları öyle büyük ki...