29 Kasım 2012 Perşembe

Sınıfın yaramaz çocuğu Elif

Daha önce de bahsettiğim gibi Bahçeşehir Koleji okuma yazma konusunda çok ama çok hızlı gidiyor. Belki kendi anasınıfındaki öğrencilerini bu hıza göre yetiştirmiş olabilir ama sınıfta başka anasınflarından gelen hatta hiç anasınıfı okumamış çocuklar da var, bunlar zavallım diğerlerine ayak uydurmaya çalışıyorlar.
Elif öyle ya da böyle bir şekilde öğreniyor. Yazısı çok kötü olsa da, defteri çok düzensiz olsa da yine de her harfi yazıyor ve daha öğrenmediği harflerin geçtiği kelimeleri bile okuyor. Mesela bu sabah zilin üzerine yazdığım notu rahatlıkla okudu: "Lütfen zile basmayın"
Kitaplarındaki 6-7 satırlık hikayeleri bile okuyor. Tabii henüz anlama safhasında değiliz. Okuyor ama cümlenin başını daha okurken unutmuş oluyor. Hızlandıkça sanırım anlaması daha kolaylaşacak. Ama şuanki haliyle bile onunla gurur duyuyorum. Keşke kendisi de nasıl da büyük birşey başardığının farkında olabilse....Maalesef ki kreşte yaşadığımız her sabah okula gitmek istememe durumunu bir süredir yine yaşıyoruz. Ya uyanmakta çok zorlanıyor, ki çok geç yatırmıyorum aslında en geç 21:30'da uyumuş oluyor. Ya da girmek istemediği bir dersi bahane ediyor. Ki bunlar da aslında koşa koşa gitmesi gerektiğini düşündüm dersler. Biri BSK adını verdikleri beden eğitimi ayarında bir ders, diğeri de kendi seçtiği kulüp çalışması badminton. Neysmiş efendim çok koşturuyorlamış da çok yoruluyormuş da. Ya da arkadaşlarını bahane ediyor, Bir arkadaşı ona kötü davranıyormuş, başka bir arkadaşı onu derste konuşturuyormuş...
Pazartesi günü veli toplantısı vardı. Bütün öğretmenleri aynı şey mi söyler?? "Elif çok akıllı, yaşına göre becerileri çok iyi ama sınıf içinde çok hareketli, yerinde oturmuyor. Derse kendini vermiyor, dinlemiyor, arkadaşları ile ya da kendi kendine oyun oynamak istiyor" Ne diyim ben şimdi? Bu çocuk daha 6 yaşında bile değil, oyun oynamak istiyor elbet, engellense de o kendi dünyasını yaratıyor bir şekilde. Bir kız çocuğu annesi olarak kızımın sınıfta düzen bozan yaramaz çocuklar arasında olacağını hiç düşünemezdim doğrusu.

28 Kasım 2012 Çarşamba

Renklerde sınıfta kaldık

Emre'nin son zamanlarda artık dili iyice çözüldü ve istediği her cümleyi kurabiliyor neredeyse. Ama bu sefer de bazı harfleri söyleyememeye başladı. Birçok harfin yerine "ç" harfini kullanır oldu.
çüt - süt
çu - su
geç - gel
sen-çen
kaçı - kaşı
reçim- resim gibi..yazınca dikkatimi çekti de daha çok s harfini söyleyemiyormuş..yani onunla sürekli olmayan birisi aslında ne demek istediğini gerçekten zor anlıyor. Renkleri de hala öğrenemedi. Öğretmek için çaba sarfediyorum tabii ama ne yalan söyliyim Elif'e öğretirken çok daha fazla zaman harcamıştım ve Elif 2.5 yaşına varmadan her rengi öğrenmişti. Emre şuanda sadece pembe rengini biliyor, sarıyı da biraz biraz öğrendi gibi ama yine de sıklıkla karıştırıyor. Renkleri öğretmek amaçlı almış olduğum Renkler yapbozu çok eğlenceli. Geçtiğimiz nisan ayında almıştım o zamanlar pek ilgi göstermiyordu ama bu aralar çok hevesle oynuyor.



26 Kasım 2012 Pazartesi

5.5 yaşında başlayan çocukta sorumluluk bu kadar olur

Okula erken ve tam hazırlıklı başlamamanın sıkıntıları kendini pek çok farklı alanda belli ediyor. Örneğin sorumluluklarının bilincinde olamama. 69 aylık bir çocuğa bu bilinci kazandırmak biraz zor oluyor. Hergün bir şeylerini kaybedip eve geliyor. İki haftadır hırkamız kayıp, okula gidip heryeri didik ettim ama yok muhtemelen bir arkadaşına karıştı. Geçen hafta da resim çantasını kaybetmiş. Dediğine göre resim atölyesinde kaybolmuş ama yok o da çıkmadı hiçbir yerden. Arada kaybolan ama sonrasında bulunan defterler, kitaplar..Kırtasiye malzemelerinden hiç bahsetmiyorum zaten. Eksiksiz çantasına koyduğum o kalem kutusu bir gün olsun koyduğum gibi gelmedi. Bir de öğretmen çantasını bırakın kendisi hazırlasın diyor. Bu bilinçle mümkün mü? Yani eksik gedik gider ama okula eksik malzemeyle gittiği için bir sıkıntı duymuyor ki kendine çeki düzen verme konusunda hevesli olsun. Ne olacak halimiz bilmiyorum. Hükümete bu konuda bir yazı yazacağım yakında, okula erken yaşta başlayan çocukların ailelerine bu kayıplardan ötürü maddi yardım yapsınlar :)

23 Kasım 2012 Cuma

Anne Şarkısı

Bu bloğu takip ettiğinize göre muhtemelen siz de bir annesiniz ya da anne olmak üzeresiniz :)
Aşağıdaki videoyu bir arkadaşım vasıtasıyla keşfettim.. Her annenin kendinden birşey bulabileceği bir şarkı yer alıyor, muhteşem bir performans sergilenmiş, izlemenizi öneririm.


22 Kasım 2012 Perşembe

İlk röportajım


Ünlü bir blogcu olma yolunda ilerliyorum.. Şaka tabii, öyle bir iddiam hiçbir zaman olmadı. Ben kendi halinde bir blog yazarı olmayı tercih ettim hep. Ama ne yaparsınız işte bir şekilde gelip beni buluyorlar :) Ukalalığım üstümde bugün..
Kidomani.com anne ve bebek ürünlerinin satıldığı bir alışveriş sitesi. Aradığınız birçok markada binlerce ürün çeşidi yeralmakta. Yaklaşık 2 ay önce yayına başlayan bloglarında da blogger annelerle bir röportaj projesine başlamışlar. Bunun ilki de benimle başladı. Benim için de ilk defa olan birşeydi. Enteresan bir deneyim oldu. Ve böyle güzel şeyleri sizlerle paylaşmak da ayrıca bir keyif. Okumak isterseniz eğer: http://kidomani.wordpress.com/2012/11/21/blogger-roportajlari-1-bebek-buyutuyorum/

21 Kasım 2012 Çarşamba

Sabırla evimizi yaptık

Babamız görevi gereği sık sık seyahat etmekte ve dönüşte de çocuklara muhakkak oyuncak getirmekte. En son Konya'ya gitmişti ve oradan getirdiği bu lego evi baba kız birlikte yaptılar. Elif kutuyu ilk gördüğünde oyuncak ev zannetti ve açtığında hayal kırıklığına uğradı. Bu da ne böyle bir sürü küçük parça!!! Bunları Emre'nin eline geçirmeden yapmak lazımdı ve hemen masaya oturdular. Ben Emre'yi oyalarken onlar da evi yaptılar. Sonuçta ortaya çıkan şey gayet güzel oldu.





Bizim evde böyle ufak parçalı oyuncakların sağlam kalması nadir görülen birşeydir. Emre başlı başına bir canavar olduğu için ondan asla sağ çıkmaz ama Elif de dağınıklığı ve umursamazlığı nedeniyle çok oyuncağı kaybolup gitmiştir. O nedenle genelde bu kadar ufak parçalı oyuncak almamayı tercih ediyorum. Aslında legonun öyle güzel temaları var ki alıp kendim yapasım geliyor bazen ama fiyatları çok yüksk olduğu için Elifin de sahip çıkmayacağını bildiğim için hep sonraya erteliyorum. Biraz daha büyürse belki malının kıymetini bilir.
Sadece oyuncak konusunda değil okulda da henüz sorumluluk sahibi olmayı başaramadı. Hergün bireylerini kaybedip geliyor. Ya kitabı, ya hırkası ya defteri. Kalem, silgi onlardan bahsetmiyorum bile. Umarım zamanla biraz daha kendini toplar.

20 Kasım 2012 Salı

Pınar Süt ile büyüyorlar


Blog yazmanın en keyifli taraflarından biri de zaman zaman kargo ile kapınıza gelen küçük sürprizler oluyor. Hediyenin büyüğü küçüğü olmaz, hayatıma giren en ufak birşey bile beni mutlu edebiliyor.
Geçen hafta kapıma gelen kutuyu merakla açtığımda içinden çıkan sürprizler beni çok mutlu etti. Pınar Süt'ten gelmiş bir paketti. Resimdeki gibi kocaman bir kutu süt ve bir de en güzel anlarımızı sergileyebileceğim bir dijital fotoğraf çerçevesi. Hemen fotoğraf yükleyip salondaki köşesine aldım onu. İçine yüklemiş oldukları Pınar Süt reklamı Elif'in çok hoşuna gitti. Hergün bir fasıl dinliyoruz desem yalan olmaz.
Pınar her zaman güvendiğim ve evimden eksik olmayan bir markadır. Ben kendim Pınarla mı büyüdüm onu bilmiyorum ama çocuklarımın Pınar'la büyüdüğü kesin..
Pınar Süt'e bu güzel sürprizden dolayı çok teşekkür derim.

12 Kasım 2012 Pazartesi

Çok fonksiyonlu İkea lambası


Çocuklar yaratıcılıklarında sınır tanımıyor. Emre'yi sadrazama benzeten o kafasındaki şey benim İkea'dan aldığım lambamın şapkası...Geçen yıl Emre onun lamba kısmını kırmıştı ben de şapkasını tuttum, belki işe yarar diye. Gerçekten de çok işe yarıyor. Oyuncak kutusundan tutun da, davula ve şapkaya kadar birçok fonksiyonu oldu..:)

9 Kasım 2012 Cuma

Hayvan şekilli kurabiye yaptık

Geçen akşam Elif'in canı kurabiye çekti. Annelik işte, kızım ister de ben yapmaz mıyım. Başkası için asla akşam 8'den sonra mutfağa girmem :) Üstelik evde margarin olmadığını farkedince bir koşu da markete gidip geldim. İnternetten bulduğum bir tarifi biraz değiştirerek tarçınlı ve cevizli hayvan şekilli kurabiyeler yaptım. Kalıpları çıkarmak Elif için çok eğlenceli oldu. Emre biraz bakındı, yaptı ama erkek adam mutfakta olmaz düşüncesiyle mi artık neden bilmem daha çok içeride takılmayı tercih etti.


Elif önlüğünü de taktı tam bir aşçı yardımcısı oldu. 



Şekilleri çıkarıp tepsiye birbir dizdik


 Şekilli kurabiyelerimiz artık pişmeye hazır

Çok da lezzetli olmuşlardı. Elif okula giderken akşamüstü atıştırmalığı olarak yanına koydum iki gün

6 Kasım 2012 Salı

Soğuklardan başınız dertteyse


Ve işte sonbaharın bitmesi de yaklaştı. Bu mevsim gerçekten zor oluyor. Evlerde soğuktan duramaz oluyoruz. Kaloriferler henüz yanmadığı için battaniyelerin altında ısınmaya çalışıyoruz bir fincan sıcak çay ya da kahve ile.


Kendimizi korumak kolay, battaniyenin altına girdik mi tamam ama ya çocuklar? Onları ikna edip de kalın giydirmek bile mesele oluyor çoğu zaman. Çoğunlukla terlik giymeyen o küçük ayakları çoraplı da olsa taşa bastı mı ısınması mümkün değil.
Bir de çamaşır kurutma derdi oluyor bu mevsimde. Ne evde, ne dışarıda çamaşırlar kurumak bilmiyor. Kurutma makinesi aslında bu işin kesin çözümü ama her evde de kurutma makinesi olamıyor maalesef.
İşte bu nedenle klima lazım diyorum. Mevsim geçişlerinde bence artık bir gereklilik gibi. 
Bir de kışın ısınmayan evler var. Kaloriferler yandığı halde ısı yalıtımı olmadığı için ya da kaloriferlerin tasarruflu yakılmasından kaynaklanan evin ısınma sorunu kışın çok büyük dert. İşte burada da kliması olanlar yine rahat ediyor.



Isınma işi tamam da elektrik faturası ne olacak diye geçiriyorsunuzdur içinizden. Artık A sınıfından bile daha az enerji harcayan inverter klimalarla cebinizi yakmadan ısınmak mümkün. Dikkat etmeniz gereken klimanızı taktırmadan önce yetkili servisten keşif yaptırmanız. İşte o zaman klimanızı en verimli şekilde kullanmış olursunuz.


5 Kasım 2012 Pazartesi

Araba ve motosiklet çılgınlığı


Son zamanlarda bu araba ve motosiklet ikilisi vazgeçilmezimiz durumunda. Sürekli çarpışıyorlar, uçuyorlar, patlıyorlar aklınıza ne gelirse işte...Genelde yalnız oynamaktan pek hoşlanmıyor, özellikle de benimle oynamak istiyor. Ben de istiyorum ki bunlar çarpışmasınlar sadece yarışsınlar, trafikte kurallara uygun olarak gitsinler..Çocuğuna doğru olanı öğretmek isteyen ideal anne...Ama nerdeee....erkek çocuğu işte...genlerinde var sanırım bunların saldırganlık içgüdüsü..
Dün zar zor yatabildiğimiz öğlen uykusuna yine bu ikiliyle dalabildi.


1 Kasım 2012 Perşembe

Yeni bakıcı ile günlük hayatımıza geri dönüş

Malta dönüşü valizleri boşalttım, ve yazlıkları kaldırdıktan sonra valizleri bu kez de bayram tatili için hazırladım. Babamız 2 valiz görünce şaşırdı. Geçen sefer İstanbul'a giderken tek bir valiz yetmişti..şimdi niye 2 valiz diye sormaz mı?
-e kocacım o zaman haftasonu için giderken şimdi 6 gün için gidiyoruz üstelik bayram...
Ah şu erkekler bizleri hiç anlayamayacaklar :)
Neyse rahat bir yolculuk sonunda İstanbul'a geldik. Bayramda uzun süredir görmediğimiz kuzenlerimizle de görüşme imkanımız oldu. Zaten bayramlar da bunun için değil mi? Çocuklar kuzenlerini tanımayacaklar bu bayramlar olmasa :)
Şimdi yeniden Bandırmadayız. Bayram öncesinde en son başlayan bakıcıya da yol verdim. Olmadı, Emre ona da alışamadı. O nedenle bayram sonrası başlayacak yeni bakıcımız için endişelerimiz vardı. Teyzemiz bugün başladı. Ve Emre hiç beklemediğim bir şekilde yeni bakıcısını hiç yadırgamadı. Teyzemiz işini bilen biri...Güler yüzüyle, tatlı diliyle onun gönlünü kazanmayı başardı gibi..Aman nazar değmesin..
Emre artık derdini rahatlıkla anlatabilecek seviyeye geldi ama yine de grameri kullanmada bir sıkıntımız var. Örneğin gelmeyeceğim yerine "Emre gel değil" diyor. Hala birinci tekil şahısa geçemedik. Bir de gel değil, git değil, ye değil gibi kullanıyor olumsuz cümleleri...ingilizce dil yapısına daha uygun sanki ing. mi öğretsek acaba?? Konuşmaya ilk başladığı zamandan beri herkesin diline düşen "doydoy" kelimesi nihayet yerini gemiye, tekneye bıraktı. Ama arabaya ısrarla "fuççu" demeye devam ediyor. Kaka ile çişi de ayırtediyor bir süredir.
Son zamanlarda ablası servise binip gittikçe kendisi de servise binip okula gitmek istiyor. Acaba kreşe verse miydim diye geçiyor zaman zaman aklımdan özellikle de bakıcılara alışamadığı dönemlerde.. ama daha çok küçük diye düşünüyorum. Orada yaptıklarını bile bana tam anlatacak yeterlilikte değil.
Elif de okuma yazmaya devam. Okulumuz fazlasıyla hızlı gidiyor. Bana göya hafifletilmiş müfredat falan dediler ama hiç de dedikleri gibi gitmiyorlar. Duyduğum bütün özel okullardan bile hızlı gidiyorlar. e,l,a,t, i, n ve o harfleri çoktan bitti. Muhtemelen bugün r'ye geçeceklerdir. Bizimkisi sınıfta yapmaktan pek hoşlanmıyor. Defterini gösterdiğinde öğretmen şok oldum. Neredeyse hiçbirşey yazmamış. Sonra derdini anladık. Aslında yanında birinin olmasını istiyor. Öğretmen onu bir süredir bir arkadaşı ile birebir derse alıyor. O derslerdeki defterini gösterdi, inci gibi yazmış. Yani sürekli ilgi. Evde de öyle. Yanından gittiğimde bakıyorum hemen başka şeylere atlıyor. Ama ödev yapma konusunda önemli bir yol katettik gibi. İlk zamanlarda resmen ağlıyordu. Şimdi sıkılıyor yine ama yapıyor kuzu kuzu. Okuma konusunda daha hevesli. Hadi gel okuyalım dediğimde hemen alıyor kitabını. Kendisi tek başına bile okuma çalışması yapıyor. Okulun bu hızlı gidişatına rağmen Elif'in duruma adapte olması sevindirici ama ilerisi için aklımda gerçekten soru işaretleri var.